Tolga Yarman yazdı: CHP Kongreleri yaklaşmaktayken...

Tolga Yarman yazdı: CHP Kongreleri yaklaşmaktayken...

Tolga Yarman, Prof. Dr., CHP Kurultay Onur Üyesi yazdı: CHP Kongreleri Yaklaşmaktayken...

o Birinci meselemiz, "Parti içi" barıştır. 

o Bilhassa "göç izdihamini" ve Türkiye'ye özgü "insan hareketlerini" iyi kavrayamadığımız icin, "etnik yapılaşmalardan" uzak duralım türünden, elbette "anlaşılır temenniler" yükseltiyor ve fakat partinin, giderek Türkiyemiz'in, İlçe Kongrelerimiz'den başlayarak, bilhassa etnik temellerde, "yırtılmasını" önleyemiyoruz. Turkiye'nin Kuzeyi ile Güney Doğusu, Batısı ile Doğusu, içimizden başlayarak ayrışıyor, hatta işte, gitgide birbirinden kopuyor. Burada yaşadigimiza, ayrıca Turkiye'nin partiler arasi siyasi anatomisine geçit veren oluşuma, yıllar önce, "Çok Katmanlı - Kaotik - Yerleşik - Göçer Ayrışmas", demiştim,... Kestirmeden söylersem "önden gelenler" ile "arkadan gelenler" ayrışıyordu; boylesi ayrışma ise, "sınıfsal" olmayınca, "Marksist çözümleme skoplarına" girmiyordu... Bu konuda cok yazdım. Çeyrek yüzyıldan fazla oldu, konuyu Kurultaylarimiz'a taşidim... Soruna; bitmek tükenmek bilmez, tüzük çalışsmalarımızda, arkadaşlarımızla birlikte, çareler aradik... Rapolar yazdik, Kongrelerimiz'den geçirdik; her seferinde çöpe atildi. Çünkü olanaklar çok kısıtlı, izdihamsa çok büyük.   

O kadar böyle ki, 20 yıl kadar önce, Lise’den büyüğüm, Sevgili Prof. Mümtaz Soysal, bana ustura gibi sormuştu:

  • Tolgacım, Türkiye’deki laik – antilaik yarılması, Kurutaylarımız’da dikkatlere taşıdığın şu, "önden gelenler" ile "arkadan gelenlerin ayrışmasına” ilişkin tezin, neresinde, görünüyor?

Hiç duraksamaksızın:

  • Tam da göbeğinde, Sevgili Hocam”, deyivermiştim… Unutmam, gözlüklerini çıkardı, masanın üstüne koydu. Derin derin düşündü… Beni tebrik etme zerafetini gösterdi… Kucaklaştık… Müsaadesini istedim... Yanından ayrıldım…

o CHP’ye dönüyorum… Bir "olmazsa olmaz", ilçelerimizden başlayarak, kongrelermizde "çarsaf liste" uygulamasıydı (burada yani, delegeler, bütün adaylar "aynı bir sayfada" listelenmis olarak, yeterli sayıda adaya oy veriyorlar ve öteki türlü listelerde karşıtlaşmış adaylardan bir birleşim oluşturarak, bunu, kendi iradeleri doğrultusunda, sandığa aksettiriyorlar). "Blok liste" (burada, karşıtlaşmış adaylar iki veya daha fazla sayıda listede yer alıyorlar, liste "blok” olarak sandiga atiliyor, bir farkla dahi, ayrıca oyların ekseriyeti aranmaksızın kazanan liste öteki listeleri ve buralarda yer alan bütün adayları eliyor); seçimi, çabuk bitirmekle beraber, partiyi, buralardan başlayarak, yarıyordu. 

o Aynı bağlamda; "TBMM oluşumunda", orneğin, nasıl çeşitli iller temsil ediliyor, örneğin işte Üsküdar'da, giderek İstanbul'da, göç veren illerden, insanlarimizin sergiledigi "bölgesel mozaigin" içinden, cesitli bolgelerin temsilcilerinin, ayri ayri seçilip, İlçe, giderek Il Yonetimleri'ne getirilmeleri suretiyle, dengeli, önemlisi "yasanan gerçegi yansıtan" ve "barışık bir temsil kabiliyeti" oluşturulması, çözümü, akla geliyor...

o Bunun gibi, gençlerin, emekçilerin, en başta da kandinlarimizin, kavgasiz gurultusuz, temsilcilerini secip, yonetimlere tasinmasi, onem tasiyor.

o Bu cozumleri şunca senedir maalesef sağlayamadik... Itiş kakiş; butun güzel gayretlere, katiksiz özlemlere rağmen, devam ediyor.

o Birlestirici olan "Üst Soylem"dir. Yine, butun güzel gayretlere dönük saygıyla soyluyorum, bunu da tam gelistiremedik. Hak-Hukuk-Adalet soyleminde oldugu gibi, birseyler parildiyor gibi oluyor, sonra sonumleşiveriyor. Yine de "asil birlestirici güc", buradadır; üst söylemde... Söylemezsem haksizlik etmis olurum, Milletvekillerimizin  meclis konusmalarini vakit buldukca izliyorum, çoğunlukla beğeniyorum... 

o Bu husus sakli olsa da, üst soylem, gunun gercegini sloganlastirma islevinde olmalidir. Buna birkac ornek vermek isterim:

i) Iktidarin tepesi, bir defa ABD Kongresi'nin hakkinda actigi mal varligi sorusturmasinin, artik karsiliginda her ne verildi ise, bir anda kapatilmis (görünüyor) olmasi suretiyle, keşke yanilsam, "rehin"dir. Oranin dayatip da bugunku iktidarin yapmayacagi, hic bir sey, içim "cız" ederek söylüyorum, kalmamistir. Bizim bunu her gün, dile getirmemiz gerekiyor, degil mi? Ama boyle yapmiyoruz, yapamiyoruz. Kenardan gidiyoruz. Neden? Cunku bünyemizde, öbür taraftan kerteriz tutanlar var, ondan... "Siyaset" evet, buysa, o zaman bizim de elimiz kolumuz bagli kaliyor. 

ii) Ust soyleme bir baska ornek, şudur: Iktidar alenen Turkiye'de ve bolgede "mezhepcilik" yapiyor. O kadar ki, BOP Esbaskanligi ve Yeni Osmanlicilik kiskacinda, Allah korusun, Turkiye İran'a karşı Saddamlaştirilmak istendi... Bu dogrultuda ustumuze uygulanan baskı, açık biçimde devam ediyor... Bunu soyleyemiyoruz. Hatta, siyasallaşan, Islam kesinlikle degildir. "Siyasî olmayan Islam" mi, olurmuş? Hayret bir sey... Diyanet Isleri Baskanligi bir Cumhuriyet Kurumu'dur, ayni zamanda, ülkemizde, "inançta aklın" ve  "inanc barışının" teminatidir. Bugunse "koyu mezhepci diyanet yöneticileri", Cumhuriyet'e ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e tam bir sadakatsizlik içindedir. Bu çerçevede, siyasallaşan, hatta Islam'la yakindan uzaktan ilgisi olmayan, bütün boyutlarıyla hurafedir, aklın tam anlamiyla, battal edilmeye kalkılması ve yerine dinle diyanetle alakası olmayan, bir “naklin”, ikame edilmeye çalışılmasıdır. Bunu soyleyemiyoruz. Cumhuriyet'in Diyanet Kurumu'nun yaninda durmamiz, birer Cumhuriyet neferi olarak, elbette görevimizdir. Su ki, coğunlukla hurufeci tariklere ve hurafe soyleme boyun veren, her firsatta, o arada Cuma hutbelerinde, acikca, gunu birlik siyasetin "kulu" oldugunu ifşa eden kurumun yetkililerinin Cumhuriyet'in Diyanet cizgisine çekilmesi yolunda mucadele etmemiz, söz konusu alanda, bugun öndeki gorevimizidir. Bu olgu, "ust soylemimizin" bir girdisi olmalidir. Diyanet Kurumu'na karsi degiliz... Hâsâ!.. Bu kurumun, bugunku yonetim anlayisinin, Cumhuriyet'e, Cumhuriyet degerlerine, Ataturk'ten baslayarak Cumhuriyet'in önderlerine, sadakatsizliklerinin ötesinde, dusmanca tavirlarina, giderek Cumhuriyet cizgisi ile, önemlisi bu topraklarin inanç, inancta akıl ve inancta baris gorenekleriyle, ortusmeyen Emeviyye vari, Cebriyeci, Es'ariyeci, bir boyutuyla Vahabî ve bizi, bilerek ya da bilmeyerek, fark etmez, su ki, Komsularimiz'la inanç düzleminde, "şekilcilige" icbar olmus, "şeklokratik" bir karsitlasmaya azmettiren, "koyu mezhepiclik" tutumuna ve tarafgirligine, karsiyiz. Bunu bir üst söylem içeriği kılmamız gerekiyor.

iii) "Kanal İstanbul'a karsitlik", yine bir ust soylemdir... Birlestrici olacaktir. Bunu sukur soyluyoruz, ama bunun bir Pentagon dayatmasi oldugunu soyleyemiyoruz. 

iv) "Tam bagimsiz Türkiye" diye haykiramaz, olduk...  Biz de iste, kısmen olsun, palamarlarla bağlıyız, maalesef. 

v) Üst söylemle, birleşemiyor olunca, izdihamla ve rant kavgasında ayrisip duruyoruz. 

vi) Iktidar'in başının "diploma sahteciligi"nin (insallah oyle degildir, su ki), ustune dahi gidemedik. Neden? Talimat, çok korkarim, "gitmeyin" diye geldi, ondan. 

vii) Rejim, göz göre göre "sahte oylarla" degisti. Tarih bunu hep tartışacak... Ustune gidemedik. Neden? Talimat, çok korkarim, gitmeyin diye geldi, ondan... 

viii) Az kaldi, son secimde, onceki Cumhurbaskani'ni, "Cumhurbaskani adayimiz" olarak cikartacaktik. Neden? Talimat oyle geldi, ondan... Ondan onceki secimde hepimizi afallatan, olmayacak bir adayi (herkes kendi durust muktesebati ile elbette cok saygindir, ama el insaf), "Ekmek icin Ekmel"i allaskina, nereden bulduk, getirdik? Kendimizi, hic bir evrede o asamada oldugu kadar istiskal edilmis bulmadigimizi, hüzünle ifade ediyorum...

o Bir diger temel konumuz, "feci boyutlara ulasmis, issizlik". Gençlerimiz issiz. Omuzdaslarimizi, onlarin cocuklarini, bir işe sokabilmek icin, haftalarca, aylarca ugrastigimiz, oluyor... Basaramadigimiz ise, ne hazindir ki, cok oluyor... Simdi biz, bircok yerde, yerel yonetimlerdeyiz, degil mi? Ama inanin buralardaki genel goruntu bilhassa konumuz acisindan hos durmuyor. Baska partililerin cocuklari da elbette evlatlarimiz, ama onlar ise alinacak, ayni, hatta daha iyi donanimlara sahip bizim cocuklarimiz sokakta kalacak, buna seyirci kalamayiz. Çocuklar, çocuklarimiz, sokakta kalmasin... Eyvallah, ama bizim cocuklarimiz da, sokakta kalmasin!.. 

o "Reel siyaset" o ki, bizim yonetimimizdeki belediyeler, istihdamlarini,  iste ornengin, kongre hesaplariyla yaparlar... Yukaridan, ise alincak isimlerin listeleri, buna göre gelir... O kadar boyle ki, iki yil onceki kongremizde soylemistim: Yakın, hem çok birikimli hem partide cok emektar bir degerli arkadasimizin ODTU Mimarlik Bolumu Mezunu, Kızı, bir belediyemiz yonetimi tarafindan cagriliyor ve "Baban Kongre'de, karsi listeye oy verdi", diye inanilmaz biçimde, isten cikartiliyor. Buna karsi, bize yarasir dogrultuda,  "örgütlü bir tık" duydunuz mu?.. Hayir!..

o Reel siyaset bu.   

o Butun bunlar sakli olsa da, inanin, bilhassa genclerin, hanimefendilerimizin gelip, CHP orgutlerine tutunmalarina, oralarda itici ve ilerici güç olmalarina, çok ama çok seviniyorum...

Son Istanbul Secim surecinde orgutlerimiz, secim sandiklarinda oy pusula cuvallarinda kus ucurtmadilar... Bu (simdilerde, pek cogu özledikleri ilgiyi göremeseler de, olsun, beklenen ilgiden mahrum kalmayacaklarina inaniyorum, inanmak istiyorum), beni her hal-u karda, cok umutlandiriyor...

**

Güzel dilekler ve sevgiyle...