İTİRAZ EDİYORUM!.. İSYAN EDİYORUM!.. İKAZ EDİYORUM!..

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Twitter hesabından, ABD’nin DEAŞ elebaşı Ebubekir el-Bağdadi’yi etkisiz hale getirmesine ilişkin açıklamalar yapmıştı: “DEAŞ terör örgütü elebaşısının etkisiz hale getirilmesi, teröre karşı müttefiklerimizle ortak yürüttüğümüz mücadelenin önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye bundan önce olduğu gibi bundan sonra da terörle mücadeleye katkı sunacaktır.” buyuran Sn. Erdoğan’ın bu denli sevinmesinin ve ümitlenmesinin sebebini anlamakta zorlanmıştık. Çünkü eğer doğruysa ABD, kendileri planlayıp parlattıkları palavra bir figüranı ortadan kaldırmışlardı. Kim bilir, belki de başka şeytanlıklar kurgulamak ve DEAŞ’i kışkırtmak için böyle bir yalan uydurmuşlardı. Zaten Rusya da bu haberin doğruluğundan şüphe duyduğunu açıklamıştı. Sahi, bu Bağdadi’nin kaçıncı ölümü olmaktaydı!? Kaldı ki, Trump mesajında Türkiye ile birlikte YPG’ye de teşekkür buyurmuşlar, yani bizi bir terör örgütüyle aynı kefeye koymuşlardı…

Azılı eşkıya Mazlum Kobani’yi GENERAL diye ağırlayan Amerika’ya hâlâ “dost ve müttefik” gözüyle bakmak, nasıl bir mantık marazını yansıtmaktaydı?

DEAŞ taşeronu El-Bağdadi’ye terörist, ama PKK-PYD anarşisti Mazlum Kobani’ye GENERAL diyen bu Amerika’ya güvenmek, nasıl bir akılcılık ve nasıl bir kahramanlıktı? Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, tam bir Amerikan ağzıyla; “Artık müttefiklerimizle birlikte tüm teröristleri temizleme zamanı geldi!” havaları atmaya başlamıştı. Oysa ABD Başkanı Deli Dana Trump, terörist Mazlum Kobani’yi, ofisinde ağırlamış, general diye övgüler yağdırmış, yetmez büyük bir küstahlıkla “General Kobani’nin” mektubunu tutup Sn. Erdoğan’a yollamıştı. Amerikalı senatörler, eşkıya Generali Kobani’ye Amerikan vizesi verilmesi için girişim başlatmışlardı. Diğer dostumuz Rusya’nın Savunma Bakanı, Mazlum Kobani eşkıyasıyla görüşme yapmış ve Türkiye’ye inat, üstelik bu görüşmenin video kayıtlarını medyaya dağıtmışlardı!?

Bütün bunlar, hiç canınızı sıkmıyor, hiç kafanızı karıştırmıyor muydu?

Ey yandaş yazar ve yorumcular!.. Ey AKP iktidarının her mel’anetine mazeret ve keramet uyduran ilahiyatçı hocalar!.. Yahu, hiç mi kanınıza dokunmuyordu? Hiç mi vicdanınız sızlamıyordu? Hiç mi yüzünüz kızarmıyordu? Hiç mi utanma, arlanma duygunuz kabarmıyordu? Mazlum Kobani katilini, yani kırmızı bültenle aradığınız bu anarşisti General diye alkışlayan, ağırlayan, onunla resmi görüşmeler yapıp meşrulaştıran Amerikan yönetimiyle, senatörleriyle ayaklarına kadar gidip de hangi Milli haysiyet ve hassasiyetle buluşup konuşulacaktı?

Terör örgütü PKK/YPG'nin elebaşlarından, Suriye uyruklu 'Mazlum Kobani' kod adlı terörist Ferhat Abdi Şahin, kırmızı bültenle aranan azılı bir eşkıyaydı. Kobani'nin gerçekleştirdiği saldırılar ve katliamlar insanın kanını dondurmaktaydı.

196 ülkede kırmızı bültenle aranan ama ABD ve Rusya devletince “General” sıfatıyla sahip çıkılan, Terör örgütü PKK/YPG'nin elebaşlarından, Suriye uyruklu “Mazlum Kobani” kod adlı terörist Ferhat Abdi Şahin'in cinayet ve dehşet dosyası oldukça kabarıktı. Türkiye'nin Fırat'ın doğusunu teröristlerden temizlemek için başlattığı Barış Pınarı Harekâtı'nda, önce ABD'nin “General Mazlum” olarak uluslararası kamuoyuna tanıttığı terörist, Rus yetkililerle uydu bağlantısıyla katıldığı toplantıda ortaya çıkmıştı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Mazlum denilen terörist kırmızı bültenle aranıyor, ABD bize teslim etmeli. Bunun için ilgili arkadaşlarımız çalışma yapıyor" sözleriyle geçiştirmeye çalıştığı, ama bu teröristi General diye muhatap alan ABD ve Rusya’ya hiç dokunmadığı Mazlum Kobani’yi yakından tanıyalım:

Abdullah Öcalan'ın “manevi evladım” dediği, Mazlum Kobani olarak bilinen ve ABD'nin “general” diye andığı teröristin asıl adı Ferhat Abdi Şahin olmaktaydı. Ve Suriye'nin El Malikiye (Derik) kasabasına kayıtlıydı.

İçişleri Bakanlığının 4 milyon para ödüllü kırmızı listesinde yer almaktaydı. Diyarbakır, Van, Hakkâri, Şırnak Başsavcılıklarında hakkında daimi arama kararı bulunmaktaydı.

28 yıldır terör örgütü PKK'nın dağ kadrosunda eşkıyalık yapmaktaydı. Ve pek çok kanlı PKK saldırısının baş faili konumundaydı.

1991-1996 yılları arasında Hakkâri kırsalında sözde Cilo Eyalet sorumlusu olarak çalışmıştı. 1997-2003 yıllarında PKK'nın sözde Avrupa sorumluluğuna atanmıştı.

“Festival”, “konser” ve “kamp” adı altında Avrupa'nın her tarafından, Hollanda'ya topladığı gençlerin beynini yıkayıp Kandil'e yollamıştı.

Teröristbaşı Abdullah Öcalan'a İtalya'da siyasi sığınma hakkı verilmesi için çabalamıştı. Terörist, bu tarihten sonra Mahmur Kampına dönmüş ve burada bir yıl kadar faaliyetlere katılmıştı.

2013'te YPG'nin sözde özel kuvvetleri ve istihbarat sorumlusu olarak Suriye’ye taşınmıştı. Terörist Kobani, bölgede bulunduğu süre boyunca, sözde DEAŞ'a karşı mücadele bahanesiyle İran ve ABD ile görüşmelerde muhatap alınmıştı. DEAŞ'a karşı mücadelede ABD ile ittifak kurulmasını sağlayan Mazlum Kobani, 2014 yılına gelindiğinde Washington yönetiminin bölgede temas kurduğu bir aktör konumuna çıkarılmıştı.

ABD'nin DEAŞ ile mücadele adı altında bölgeye binlerce TIR'lık silah ve mühimmat yollamasıyla, terörist Kobani önemli bir güce ulaşmıştı. Bu güçle, Türkiye sınırlarının da dahil olduğu Suriye'nin kuzeyi, Mazlum Kobani yönetimindeki PKK/YPG'nin eline bırakılmıştı.

2013 yılından bugüne kadar geçen 6 yılda, PKK/YPG tarafından öldürülen 25 bin Kürdün katliamından ve PYD/YPG'nin kullandığı “çocuk asker” suçundan da sorumlu insandı.

Türkiye'de sözde TAK adına gerçekleşen 8 bombalı saldırının talimatını veren eşkıyaydı. Bu teröristin, katliamlarını yazdığı bir de kitabı vardı.

Terörist Şahin'in gerçekleştirdiği başlıca terör saldırıları ise şunlardı:

22 Ağustos 1996, Şemdinli'de görevlerine giden köy korucularına, Örencik mezrası yakınlarında roketatarla yapılan saldırı. 3 korucu, 2 sivil olmak üzere toplam 5 şehit, 11 yaralı vardı.

8 Kasım 1996, Hakkâri Çukurca'da bir minibüse roketli saldırı. 12'si köy korucusu 17 şehit, 8 yaralı vardı.

10 Temmuz 2005, Çeşme'de bir eğlence merkezinde bombalı saldırı. 20 yaralı vardı.

16 Temmuz 2005, Kuşadası Kadınlar Denizi'nde bir minibüse yerleştirilen bombanın patlatılması. 6 sivil şehit olmuşlardı.

29 Ağustos 2006, Antalya Kalekapısı mevkiinde saldırı. 4 sivil şehit 87 yaralı vardı.

27 Temmuz 2008, İstanbul Güngören saldırısı. 5'i çocuk 17 sivil şehit, 154 yaralı vardı.

20 Ağustos 2008, Mersin-Adana otoyolunda canlı bomba saldırısı. 13 polis yaralı vardı.

3 Ekim 2008, Şemdinli'deki Aktütün Karakolu'na düzenlenen saldırıda, 17 askerimiz şehit olmuşlardı.

7 Aralık 2009, Tokat-Reşadiye saldırısı. 7 askerimiz şehit olmuşlardı.

19 Haziran 2010, Hakkâri Şemdinli'deki Gediktepe Üs Bölgesine saldırı. 11 askerimiz şehit olmuşlardı.

31 Ekim 2010, İstanbul Taksim Meydanı'nda intihar saldırısı. 15'i polis 32 yaralı vardı.

14 Temmuz 2011, Diyarbakır Silvan'da saldırı. 13 askerimiz şehit olmuşlardı.

17 Ağustos 2011, Hakkâri Çukurca'da saldırı. 11 asker ve 1 köy korucusu şehit olmuşlardı.

20 Eylül 2011, Ankara Kumrular'da saldırı. 5 sivil şehit, 34 yaralı vardı.

18 Ekim 2011, Hakkâri Çukurca'da saldırı. 26 askerimiz şehit olmuşlardı.

20 Ağustos 2012, Gaziantep'te bomba yüklü aracın uzaktan kumandayla patlatıldığı saldırı. 4'ü çocuk 9 sivil şehit, 66 yaralı vardı.

Sınır hattındaki Samanlı, Serbest, Alan, Pirinçeken, Tekeli, Derecik, Ortaklar, Gelişen, Umurlu karakollarına yönelik hain saldırılarda, 63 askerimiz şehit olmuşlardı.

Ve işte bu katliamların baş sorumlusu bir azılı teröristi “General!” diye ağırlayan soysuzlarla irtibat ve ittifak kurarak, terör belasından kurtulacağımızı sanan bir iktidarımız vardı.!?

Önceki ve Sonraki Yazılar