YOLSUZLUK LAĞIMLARI DEŞİLMEYE BAŞLAMIŞTI!

AKP’li eski Cumhurbaşkanının, Başbakanın ve Bakanın Erdoğan aleyhine mal varlığı iddiaları Yüce Divan’a mı taşınırdı?

Yeni parti kuran Ahmet Davutoğlu'nun Erdoğan ve yakınları ile alâkalı "mal varlıkları açıklansın" şeklindeki çağrısına, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile parti kurma hazırlıklarını sürdüren Ali Babacan nedense şimdilik sessiz kalmışlardı. Yoksa “yakıcı ve yıkıcı bir koz” olarak mı saklanmaktaydı? Çünkü AKP’li eski Cumhurbaşkanı A. Gül’ün, eski Başbakan A. Davutoğlu’nun ve eski Bakan A. Babacan’ın Erdoğan aleyhine “Haksız mal varlığı edinme” iddiaları Yüce Divan yolunu açardı!..

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Erdoğan’a sahip çıkması ise enteresandı. Çünkü Bahçeli daha önce AKP Genel Başkanı Recep T. Erdoğan ve ailesinin mal varlıkları konusunda şu ithamlarda bulunmuşlardı:

“YSK'ya verdiği mal beyanı her şeyi ayan beyan ortaya çıkarmıştır. Buna göre serveti üç yıl içinde 1 milyon lira, eski parayla bir trilyon lira artış göstermiştir. Üç yıl içinde hangi yatırımı yapmış, hangi kârlı işe girmiştir de serveti 1 trilyon lira artış göstermiştir? Vatandaşımıza vurmayan talih; Bilal oğlanı, yandaş ve haramzâde işadamlarını nasıl bulmuştur? Demokrasiyle yönetilen hangi medeni ve gelişmiş ülkede bu kadar zengin, bu kadar mal mülk sahibi bir Başbakan vardır? Başbakan'ın, altın kaçakçısı şarlatanları hayırsever diyerek taltif etmesinin sebepsiz olmadığı şimdi daha iyi netleşmiştir. Milyar dolarlık vurgun parasıyla kuyumcu zinciri açacak seviyeye sıçrayan bu Başbakan'dan millete ve devlete Cumhurbaşkanı olamayacak, olmayacaktır."[1]

“Erdoğan eğer kral, emir, şah, tiran, diktatör olacağım hevesinde ise buna Türk milleti müsaade etmeyecek, onay vermeyecektir. 1 katrilyon 370 trilyona mal olan kaçak ve karanlık sarayda oturan Erdoğan'dır. Çalan, soyan, yürüten 17 ve 25 Aralıkçılarıdır. Dolar milyarderi olan, villaları, gemileri, kupon arazileri sıra sıra düzen yine Erdoğan'dır. Ey Millet! Çalışan sizsiniz, çalan onlardır. Vergi ödeyen sizsiniz, aşıran onlardır. Ayakkabı kutularına milyon dolarları koyan, yatak odalarına servet saklayanlar, rüşveti bağış gören, yolsuzluğu kapatmak için fetvalar düzen, sahte âlimler onlardandır... Tüm sorunların çözümünü Başkanlık Sistemi’ne bağladı. Bu zulüm düzenine, bu karanlık düzenine nereye kadar destek vereceksiniz? Yetmedi mi hırsızlıklar? Yetmedi mi yolsuzluklar? Şerefini gömlek gibi giyip çıkaran, tarafsızlık yeminini ampul gibi yakıp söndüren bir şahsiyet Türkiye'ye istikamet çizemez, milletimizin aklını artık çelemez. Erdoğan baştan aşağı yalan olup çıkmıştır.”[2]

Şimdi artık sormak lazımdı:

Sn. Erdoğan, Bahçeli ve Perinçek ittifakının asıl dayanağı; gerçekten ülkenin BEKA kaygısı ve ABD’ye-Emperyalizme karşı milli çıkarlarımızı koruma amacı mıydı?.. Yoksa, birtakım ortak siyasi rant hesapları ve karanlık dosyalarının saklanması maksatlı mıydı?

Yolsuzluk Lağımları Deşilmeye Başlamıştı!

1994: İ. Melih Gökçek Ankara BBB seçiliyordu. Çok geçmeden kendi kadrosunu oluşturuyor ve rantiye şebekesiyle irtibata geçiliyordu. RP Genel Merkezi’nden bazı duyumlar üzerine yapılan uyarıları dikkate alır gibi davranıyor, ama Milli Görüş teşkilatını ve tabanını avutup oyalıyordu.

1996: Sinan Aygün Ankara Çayyolu Hekimköy bölgesinde 2 kat imarlı parselleri toplamaya başlıyor ve M. Gökçek’in desteği ile tevhit (arsa birleştirme) işlemleri yapılıyordu. Emsal 3 ve hmax serbest imar tadilatı Büyükşehir Belediyesince onaylanıyordu.

1997: Ankara Ticaret Odası Başkanı yenileniyordu. 1998: Ankara Rüzgârlı sokakta bir inşaat malzemesi mağazası olan ESKİ-HİSAR A.Ş. Rifat Hisarcıklıoğlu bir anda kentte öne çıkmaya başlıyordu. (Kendisi aynı zamanda NUH HOLDİNG ailesinden oluyordu.)

1999: Rifat Hisarcıklıoğlu TOBB Başkan Yardımcılığına, Zafer Çağlayan ise ASO (Ankara Sanayi Odası) Başkanlığına seçiliyordu.

2000: Ankara’da ÇAYYOLU YAŞAMKENT adıyla yeni bir bölge imara açılıyordu. En küçük emsal 2,5 hmax serbest olarak ilan ediliyordu. Bölgenin en büyük gayrimenkul sahibi SALİH BEZCİ adında ağırlıklı olarak tefecilik yapan bir adam çıkıyordu.

2000: Ankara Söğütözü’nde ARMADA adıyla 200 bin m2’lik bir AVM inşaatı başlıyordu. Ortakları ise bu meşhur Oda Başkanları oluyordu.

2001: EXİMBANK’ın TOBB vasıtasıyla kullandıracağı 200 milyon dolarlık kredi yüzünden TOBB Yönetim Kurulunda tartışma çıkıyordu. FUAT MİRAS zorla istifa ettiriliyor ve RİFAT HİSARCIKLIOĞLU TOBB Başkanı yapılıyordu. Ardından 2002: ARMADA AVM açılıyordu.

2003: ATO Başkanı Sinan Aygün dev kongre merkezi inşaatına başlıyor ve inanılmaz paralar dönüyordu. Yediği önünde yemediği herkese yetiyordu.

2004: İ. MELİH GÖKÇEK yeniden AKP’den Belediye Başkanı seçiliyordu.

2005: NATO Yolu-MAMAK çöplüğü arasında DOĞUKENT adıyla yeni bir bölge imara açılıyor ve binlerce konut ve 3 adet AVM NATA-VEGA ortaklığıyla yükseliyordu. Ortaklar hep hısım, akraba, eş-dost oluyordu.

2006: Oran şehri TBMM lojmanları yıkılıyor, arazisi TOKİ’ye devrediliyordu. İ. MELİH araziyi almak için çok asılıyor, basın yoluyla hükümeti baskı altına alıyor, ama RTE vermiyordu. Erdoğan MESA şirketi ile kat karşılığı anlaşıyor ve 3000 konut inşaatı başlıyordu. Ama İ. MELİH yine de boş durmuyor, bu araziden 60 dönümlük bir parçayı koparıyordu. Bu arsa 2 milyon dolara, yanlış okumadınız 20 veya 200 değil sadece 2 milyon dolara bu Oda Başkanları ve ilaveten BESA A.Ş. SALİH BEZCİ’ye satılıyordu.

2007 yılında: 2 milyon dolara peşkeş çekilen bu arsa üzerinde Halkbank’tan alınan 200 milyon dolarla 150 bin m2’lik PANORA AVM yapılıyor. Tahmin edileceği gibi ortaklar hep aynı kişiler ve kesimler oluyordu. Bülent Arınç’ın; “M. Gökçek Ankara’yı FETÖ şebekesine parsel parsel dağıttı!” dediği süreç yaşanıyordu.

2007: Seçimleri öncesi Atatürk Bulvarı üzerindeki ASO binası yıkılıyor, yeni bina inşaatı adrese teslim şartname ile hükümet yanlısı ENDER inşaata veriliyor ve ZAFER ÇAĞLAYAN hem Milletvekili hem de Bakan oluyor, sonrasını ise herkes biliyordu.

2008: Eryaman SUSUZ projeleri devreye giriyordu. 2009: Eryaman ekibi ile bu meşhur ekip ÇAYYOLU girişindeki belediyeye ait arazi üzerinde GORDİON AVM’yi yapıyordu. 2009: TOBB, Söğütözü’ndeki arsası üzerinde Sanayi ve Ticaret Bakanı ZAFER ÇAĞLAYAN’ın kullanımı için bir çalışma ofisi ve maiyet binası ihalesi yapıyordu. İş yine ENDER inşaata peşkeş çekilecekken, İşgüzar bir MİMAR ihaleye girip işi bozuyor; mevzu büyüyor, bu işgüzar ve asabi mimara çekilmesi için baskı yapılıyor ama yemiyor ve mecburen iş iptal ediliyordu. Böylece 2007’de ASO BİNASI ihalesinde yediği kazığın karşılığını veriyordu.

2010: YAŞAMKENT altyapısı ve yolları belediyece tamamlanıyor, konutlar ve ticaret merkezleri yükseliyordu. Ama artık FETÖ baskısı canlarını yakmaya başlıyordu.

2011: İNCEK-AHLATLIBEL-ÇAYYOLU arasındaki araziler aynı ortaklar tarafından bedava sayılacak fiyatlara alınıyordu. İmarlar max. çıkarılıyor, bir kısmı SİNPAŞ gibi İSTANBULLU küresel firmalara çakılıyor, bir kısmı da elde tutuluyordu. Yeni açılan İNCEK Bulvarı üzerindeki iş merkezi ve konut projeleri de süratle tamamlanıyordu.

2012: RTE bu ekibe artık “yeter, az geri durun bakiim!” diyor, ardından Ankara’nın rantını paylaşan yeni oyuncuları ortaya çıkıyordu: YDA A.Ş, KUZU A.Ş, RÖNESANS A.Ş.

Bu tarihten sonra ÇUKURAMBAR-SÖĞÜTÖZÜ bölgesi YDA’ya; ORAN ŞEHRİ bölgesi KUZU’ya peşkeş çekiliyordu. Bildiğiniz üzere hızla dev binalar yükseliyordu.

KÜLLİYE VE DEV MİT binaları da RÖNESANS’a kalıyordu. Toplam ihale bedeli 10 milyar ₺’yi geçiyordu. Müteahhit her hakedişinde komisyon ödemekten bıkıyor, en sonunda “paramı verin arkadaş!” diye Ankara sokaklarında avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Bu iki işin de tek bir sorumlusu biliniyordu: Yetki onda, para onda bulunuyordu!.. Hesap soran ise çıkmıyordu. Bol keseden harcama gırla gidiyordu. Gerçek adıyla Milletvekili seçiliyor ama yakın çevresi ona MÜCAHİT diyordu.

2013: ARMADA AVM’nin yanına önceki büyüklükte YENİ ARMADA ekleniyordu.

2014: İ. MELİH GÖKÇEK FETÖ’nün desteğiyle MANSUR YAVAŞ’ın ayağına takoz koymaya uğraşıyor ve işte zurnanın zırt dediği nokta bundan sonra başlıyordu. Ve zaten onun da Beypazarı Belediye Başkanlığında çok ciddi kanunsuzluklar ve yolsuzluklarla ilgili iddialardan dolayı mahkemelik oldukları biliniyordu.

Erdoğan iktidarları Melih Gökçek’ten hesap soramıyor, yolsuzlukların üzerine gidemiyordu. Çünkü her iki taraf da birbirinin foyasını biliyordu. Anlaşılan ellerindeki bilgi ve belgelerin deşifre edilmesinden korkuluyordu… Ama her şeye rağmen CHP’li Sinan Aygün ile yeni Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın kapışmaları üzerine yolsuzluk lağımları deşilmeye başlıyordu!

Evet bütün bunlar birer iddia oluyordu. İşin gerçeğini araştırıp ortaya koymak ve sorumluları adalet önüne çıkarmak ise iktidara ve yargıya düşüyordu.

[1] Devlet Bahçeli'nin 5 Temmuz 2014 tarihli açıklaması.

[1] Devlet Bahçeli'nin 8 Şubat 2015 tarihli açıklaması.

Önceki ve Sonraki Yazılar