Tevfik Dalgıç

Tevfik Dalgıç

TÜRKİYE KENDİ OTOMOBİL MARKASINI YARATMALI

Aşağıdaki yazı  Ağustos 2009  tarihinde, yani 10 yıl önce şimdi yayınına son verilen Referans gazetesindeki köşemde yayımlandı. Yazının önemi sürdüğünden, biraz güncelleştirip yeniden paylaşıyorum.

                                   

“Geçenlerde arkadaşımız Jale Özgentürk, Doğuş Otomotiv Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Aclan Acar ile güzel bir söyleşi yaptı ve bu söyleşi Referans'ta genişçe yer buldu. Bu söyleşide Sayın Aclan Acar kısaca Türkiye'nin yerli otomobil markası yaratmaması gerektiğini söyledi ve kendi görüşlerine göre bunun nedenlerini de açıkladı.

 

İzninizle bu konuda hemfikir olmadığımı söylemek isterim. Sayın Acar diyor ki: "Bugün otomotiv endüstrisi artık doymuş bir endüstri. Bunun yerine, geç kalmanın avantajını kullanıp belki başka bir sektöre girmek lazım. Türkiye'de yetişmiş genç bir insan gücü var. Nüfusun yarısı 28 yaşın altında. Böyle bir ülkenin otomobil üretmemesi lazım. Çünkü otomobil düşük işgücü ile üretilen bir iş. Robotlar, makineler. Ama mesela yazılım sektörü, bilgisayar sektörü gibi bir sonraki aşamasına atlayabileceğiniz sektörler var. Makroekonomik açıdan böyle bakmak lazım. Bugün tek bir model üretmek için bile 1.5 milyar dolarlık yatırımlar gerekiyor. Volkswagen 70 tane model üretiyor. 70-80 milyar dolar gibi bir para lazım. Bu parayı buraya mı harcamamız lazım yoksa Türkiye'nin altyapısına mı harcamamız lazım? Biraz stratejik bakmak lazım. Bazen çok duygusal oluyoruz."

 

Özel sektörün önemi

 

Kanımızca bu görüş konuya sadece makro açıdan bakan ve otomobil üretimini sanki devlet yapıyormuş gibi bir izlenim veriyor. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin otomobil markası üretmesinden bahsetmeyeceğiz, tam aksine özel girişimin bunu yapmasından yanayız. Sayın Aclan'ın görüşleri belki ekonomi politikaları konusunda hükümete yönelik bir çağrı niteliğinde, altyapı yatırımları vs gibi konulara bakıldığında. Bizim de aynı konudaki görüşlerimiz, yani ülkenin ekonomi politikaları konusunda buna çok yakın. Sadece borsa-döviz-kur üçgenindeki gündelik gelişmelere bakıp Türkiye ekonomisinin durumu konusunda söyleyenlere katılmıyoruz. Biz yatırımların artmasından, tasarruf eğiliminin çoğalmasından ve istihdam kaynaklarının çoğalmasından yanayız. Ama bu konuların otomobil markası yaratmaya karşı olmadığını da belirtmek istiyoruz. Konu biraz da Sayın Acar'ın bulunduğu sektördeki otomobil ithal ve dağıtımı görevi nedeniyle oluşan görüşlerini yansıtıyor gibi bir izlenim veriyor.

 

Önce konuya ülke imajı ile ulusal otomobil markası arasındaki ilişkileri ele alarak girmek istiyorum. Bu konuda bilimsel nitelikli değişik çalışmalar yapıldı. Ülke spesifik imaj konusu ile otomobil markası arasındaki ilişkileri inceleyen bilimsel çalışmalarda elde edilen sonuç, ulusal otomobil markası olan ülkelerin imajının güçlendiğini ortaya çıkarıyor. Yani otomobil markası olan ülkeler ve ülke imajı arasında doğru orantılı bir ilişki mevcut. Ülke imajının artması ise ülkenin diğer ürünlerine ve markalarına karşı duyulan talebi de artırdığını ortaya koydu. Bu sonuç daha önce yapılan ve kaynak ülke fenomeni adını verdiğimiz (country of origin phenomenon) konusu ile de doğrudan ilgili.

 

Mal ve ülkenin imajı

 

Yani bir ülkenin ülke dışındaki imajı olumlu ise o ülkede üretilen mallara ve markalara karşı duyulan dış talep de olumlu. Otomobil markası ise "en pahalı tüketim ürünü" olduğu için insanlar otomobil alırken çok dikkatli olurlar ve çoğu kez ailenin tüm fertleri otomobil konusunda tıpkı ev alımında olduğu gibi satın alma ile ilgili karara katkıda bulunurlar. Bu karar ile ilgili her aşamada ülke imajı ile otomobil markası birlikte anılır. Markanın imajı iyi ise ülkenin imajı da iyi algılanır. Proton'dan sonra Malezya'nın, Hyundai'den sonra Güney Kore'nin Tata ile de Hindistan'ın ülke imajlarının arttığı bir gerçek.

 

Unutmamak gerekir ki bu ülke dışarda tanıtım ve imaj yaratma konusunda milyarlarca dolar harcıyor. Niye ülkeninin otomobil markası konusunda teşvikler ve destekleme uygulamaları yapmasın.

 

Sayın Acar her ne kadar konuya stratejik açıdan bakmayı öneriyorsa da onun bakış açısı sadece ülkenin makro rakamlarına yönelik. Otomobil sektörüne küresel düzeyde stratejik bakmak ise daha başka bir konu. Bu alanda yeni bir araştırmanın ana hatlarını sizlerle paylaşmak istedim bugün.

 

Amerika'nın ünlü danışmanlık kuruluşu Booz&Co. tarafından yayımlanan "Strategy&Business Exclusive" isimli internet dergisinde dünya otomobil sanayiinin geleceğine yönelik bir araştırma yayımlandı. "Oto Sanayiinin En Güzel Yılları Henüz Gelmedi" başlıklı, Ronald Haddock ve John Jullens tarafından yapılan bu araştırma 29 Temmuz günü abonelere iletildi. Yazarlar kişi başına düşen gayri safi milli hasılanın 10 bin doları bulduğu ülkelerde otomobile olan talebin patladığına dikkat çektiler. Booz&Company raporunda otomobil piyasasının gelecek 10 yıl içinde 3 büyük gruba ayrılacağı öngörülerek dünya otomobil talebinin 2013 yılında 370 milyona ulaşacağı, aynı rakamın 2018 yılında ise 715 milyon olacağını ortaya koydu. Rapor, ülkeleri 3 gruba ayırıyor otomobile olan talep bakımından. Bu gruplar şöyle:

 

1-Çok hızlı gelişen ekonomiler: Bunlar arasında Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve daha sonra da Malezya, Arjantin, Meksika, Türkiye ve Tayland ile İran ve Endonezya var. Bu ülkelerde milyonlarca aile alacakları ilk otomobilin hesaplarını yapmakla meşguller.

2-Düşük hızla gelişen ekonomiler: Bunlar arasında yaklaşık 100 ülke bulunuyor. Bu ülkelerin hükümetleri orta sınıf yaratmak için çalışıyorlar ve 2020 yılından itibaren bu ülkelerde de otomobile yönelik talepler birdenbire patlayacak.

3-Gelişmiş Ekonomiler: Bu ülkeler bugünkü Kuzey Amerika, Avrupa ve Japonya'dan oluşuyor. Buralarda otomobile olan talebi ekonomik kalkınma değil, nüfus artışı ve otomobil yenileme eğilimleri belirleyecek.

 

Küresel bakmak gerek

 

Yılda bir milyondan fazla üretim yapabilen ve ihraç edebilen bir ülkede otomobil markası yaratmanın zor olmayacağı kanısındayım. Tarihe bakarsanız ilginç bir gelişme izlersiniz. Fiat lisansı ile işe başlayan İspanya, Seat markasını, Çekler Skoda markasını, Malezyalılar Japon Mitsubishi lisansı ile Proton markasını ürettiler, Japonların Isuzu şirketi İngiliz Wolseley Motor Company ile Mitsubishi Model A için ise Fiat Tipo 3 lisansı ile işe başladı. Türkiye'de lisans ile araç üreten firmalardan herhangi birisi isterse Türkiye otomobil markasını yaratabilir kanısındayız. Bunun çok modelli olmasına da gerek yok başlangıçta. Bu konuda ulusal ve yöresel isimler yerine dünya pazarlarında kolayca telaffuz edilecek, ürünle çağrışım yapabilecek ve yazılışı kolay, insan aklına yerleşecek türden markalar bulmak gerekiyor. 

Önceki ve Sonraki Yazılar