MEB’de Cinsel Taciz Kariyerli Müdürler?

Başlığı soruya dönüştürerek başlayalım: MEB’de cinsel taciz kariyerli müdürler var mı? Başka bir deyişle, “MEB’de geçmişte cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde okul müdürlüğüne atanan ve hâlâ bu görevini sürdürenler var mı?” 
Hadi, yanıtı içinde saklı bir soru daha ekleyip daha açıktan soralım: MEB’in cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde, hatta taltif de edilerek ataması yapılan ya da yapılmı kaç okul müdürü vardır? Herkes bilsin ki bu soruya “Yoktur” ya da “Bugüne kadar cinsel tacizden adli ya da idari ceza alan hiçbir kişi okul müdürlüğe atanmamıştır” yanıtı veren ya da verecek olan herkes yalancıdır.
Eğer bir veliyseniz, hele de okula giden bir kız çocuğunuz varsa (ki erkek çocuklar da aynı tehdit altındadır) yukarıdaki soruları ve ardı sıra yazılan hükmü okuyup da endişelenmemeniz mümkün değildir. Zihninizde “Acaba benim çocuğumun okul müdürü tacizci mi?” sorusu ve kuşkusunun doğmaması da… 
Peki; bu sorular nereden çıktı? Bunlar sansasyon yaratmak ya da dikkat çekmek için mi soruldu? Elbette değil.
Sorun Yapısaldır
Geçmiş yıllardan beri, özellikle öğrencilere dönük birçok cinsel taciz haberi tekil olarak basına ya da sosyal medyaya yansısa da bunun MEB bürokrasisine dek uzanan arka plandaki yapısal boyutu üzerinde hiç durulmadı. Kız ya da erkek öğrencilere dönük yapılan ve ancak küçük bir kısmı ortaya çıkarılabilen cinsel taciz eylemleri de münferit hadiselermiş gibi geçiştirildi. Hatta bazıları olay kamuoyu gündemine taşınmadan, bazıları da adet sünnet yerini bulsun tarzı yapılan formaliteden soruşturmalarla örtüldü. 
Oysa sorun çok daha derindi ve bunun MEB bürokrasisi ayağı da vardı. Çünkü cinsel taciz eylemleri sübuta erenlerin, kendileri hakkında teklif edilen cezaları bir alt kademeye indirmeleri, kendi kendilerini atamaları, kendi kendilerini taltif ederek bir üst makama taşıyabilmeleri mümkün değildi. Bunları yapabilmek için daha etkili ve yetkili birileri gerekirdi. Dolayısıyla bu sürecin hem MEB Teftiş Kurulu, hem MEB Personel Genel Müdürlüğü hem de İl Milli Eğitim Müdürlüğü ayağı ve boyutu olmalıydı.
Cinsel Taciz Dosyaları Yeniden Açılmalı
Sorunun bu boyutlarının da görülebilmesi ve bu süreçte görevi kötüye kullanan, görevi suistimal eden ve bu eylemlere göz yumanların açığa çıkarılması için kapsamlı bir inceleme ve soruşturma yapılması, geçmişten bu yana varolan cinsel taciz dosyalarının yeniden açılması gerekirdi. 
Elbette MEB okullarına eğitim öğretim için teslim edilen çocuklar ve öğrenciler korunmak isteniyor ve onların bedensel, düşünsel ve duygusal gelişimlerinin güven içinde gerçekleşmesi önemseniyorsa… Çocuklar ve öğrenciler tüm toplumun geleceğiyse bu tartışma konusu bile olamazdı. 
Lakin MEB bürokrasisinin nadide bürokratları böyle düşünmüyordu. Düşünmemekle de kalmayıp sorunu savsakladıkları, hatta sorunun üzerine gidenleri bile gerçeğe aykırı beyanlarla yanıltmaya çalıştıkları, verdikleri yanıtlarla açığa çıkıyordu. Çünkü onların önceliği MEB okullarına teslim edilen çocuklar ve öğrenciler değildi. 
Aksine her geçen gün ahlaki çürümeye teslim olan ve kendilerinin de bir parçası oldukları sistemdi. Öncelikleri uğruna da tepeden tırnağa pervasızlığa bürünerek, yanıt diye düzenledikleri belgelerle alenen yalan söylemekten, gerçeğe aykırı bilgiler vermekten bile kaçınmıyorlardı. Peki; kimi, kimleri korumak için? Tacizci müdürlere, öğretmenlere ve bürokratlara kol kanat germek için mi?                                    
Bir Soru Önergesi 
Geçtiğimiz Ekim ayında TBMM Başkanlığı’na, öğrenci ve kadın öğretmenlere dönük cinsel taciz eylemlerini konu alan ve kapsamlı bir biçimde soruşturulması gerektiğini dile getiren bir soru önergesi verildi. Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’in yazılı olarak yanıtlaması istemiyle verilen bu soru önergesinin sahibi CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca’ydı. 
Soru önergesinin daha başlangıç bölümünde, öğrenci ve öğretmenlere dönük gerçekleşen cinsel taciz ve istismar olaylarını içeren dosyaların yeniden açılması gerektiğini belirten Gülizar Biçer Karaca, Milli Eğitim ‘Bakan’ı Mahmut Özer’e çok önemli sorular yöneltiyordu. 
Bunlardan ilki, “2010-2011 eğitim öğretim yılından günümüze dek, MEB’de cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde okul müdürlüğü ve/veya idareciliğine, il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü yöneticiliğine atanan herhangi bir kişi var mıdır?” sorusuydu1. 
Ve İşte Sözde Yanıt
‘Bakan’ sıfatını taşıyan Mahmut Özer de hazırlanıp önüne konulmuş ve başta yukarıdaki soru olmak üzere, TBMM Başkanlığı’ndan kendisine yöneltilmiş soru önergesindeki hiçbir soruya doğru yanıtlar içermeyen metni2, “cevap” diyerek Meclis’e gönderdi. 
Soru önergesi bağlamında değerlendirildiğinde, bu ibretlik ve skandal metne göre (mealen ve kısaca söylersek eğer), “MEB bünyesinde olup da taciz eylemlerinde bulunan ya da yasaklanan işleri yapan kim varsa, daha iddia düzeyindeyken bile bunlar hakkında hemen inceleme/soruşturma işlemleri başlatılmakta, sonra da disiplin işlemleri gerçekleştirilmekte” ve “Hatta gerekirse adli makamlara bile suç duyurusunda bulunulmakta”ydı3. 
Buna göre cinsel taciz eylemleri sübuta erdiği halde okul müdürlüğüne / yöneticiliğine atanan, atanmış olan hiç kimse yoktu! Elbette bu koskocaman bir yalandı.
Strateji Geliştirme Dairesi Başkanlığı tarafından, soru önergesinin soruları kapsamında zerre bir araştırma yapılmadan, kopyala-yapıştır yöntemiyle hazırlanıp imzalaması için Mahmut Özer’in önüne konulmuş olan bu cevap metni, tam anlamıyla gerçeğe aykırı bir beyan niteliği taşıyordu. 
Yani bu metni hazırlayanlar bilinçli ve kasıtlı olarak hem Milli Eğitimde hem de okullarda yaşanan gerçekliğin üzerini örtmeye çalışıyorlar ve hakikate aykırı bilgilerle olup biteni muhataplarından ve kamuoyundan saklıyorlardı.  
Doğru Bilginin Koşulu
Kasıtlı olarak, gerçekliğin hakikatine aykırı bir biçimde söylenen ve yazılan her sözü niteleyen bir tek karşılık vardı ve o da yalandı. MEB’in mahir bürokratları da işte buna sarılmışlardı. Hem de bu yalanı Mahmut Özer imzasıyla TBMM’ye sunarak...
Peki; bu metin, aslında tüm soruların doğru cevaplarını ve aynı zamanda da gerçekliğin hakikatini dile getiriyor olamaz mıydı? Elbette olabilirdi. Ancak bunun temel bir koşulu vardı: Verilen cevaplardaki bilgilerin Milli Eğitimden okullarda yaşanan gerçekliğe kadar, nesnesine uygun olmasıydı. 
Ne var ki söz konusu kopyala-yapıştır cevap metni, bu en temel nitelikten yoksundu. Dahası okullarda var olan cinsel taciz kariyerli, yani daha önceden de cinsel taciz eylemlerinde bulunmuş oldukları halde müdürlüğe atanmış olanlar bu metinde yer alan bilgileri ve onu hazırlayanları yalanlıyordu. 
İşte tam da bundan dolayı sonraki yazılarda bu müdürler olacak sırasıyla… Yani “MEB’in Cinsel Taciz Kariyerli Müdürleri”… Bakalım ilk şanslı müdür kim olacak?

 

Önceki ve Sonraki Yazılar