Atilla Köprülüoğlu

Atilla Köprülüoğlu

"SEN MUTLULUĞUN RESMİNİ YAPABİLİR MİSİN ABİDİN?"

“Göz, dünyaya açılan bir penceredir, pencere kapanıp iki pancur çivilenince, ressamın işi bitti demektir...” 

 

Nâzım Hikmet ve

Abidin Dino...

Ta gençlik yıllarından aynı gazetede çalıştıkları dönemden tanış yoldaştır onlar... 

Nazım müsahhiydi

(yani düzeltmen).

Dino ise karikatür çizerdi.

O günlerde şairin ilk kitabı ‘Sesini Kaybeden Şehir’i resimlemişti.

Sonrasında

Sovyetler Birliği’ne gitmiş, Leningrad’da dekoratörlük ressamlık ve sinema  eğitimi almıştır.

2.Dünya Savaşı yıllarında da Paris'teydi Abidin Dino.

Sonra Türkiye'ye döndü.

Türkiye Komünist Partisi'nin aktif üyelerinden biri oldu.

Gözaltına alındı, işkence gördü. Sürgüne gitti(Mecitözü-Adana)

fb-img-1701938439598.jpg

****

Nazım Hikmet ise “askeri isyana teşvik”  suçlamasıyla cezaevindeydi.

Bursa hapisliği sırasında sağlığı bozulmuştu.

Bu da yetmezmiş gibi açlık grevine başlamıştı.

Abidin Dino ve Orhan Veli şairin tahliyesi için imza kampanyasının iki öncüsüydü. 

Bir yandan da Nazım 'ın annesi Celile Hanım İstanbul sokaklarında oğlunun özgürlüğü için yeri göğü inletiyordu.

Abidin Dino Paris'teki ilişkilerini kullanarak kampanyayı yurt dışına taşımayı başarmıştı.

Dönemin Demokrat Parti iktidarının kapsamlı bir af yasasından Büyük Şair de yararlanmıştı.

 

****

Sonra Nâzım'ın Moskova yılları...

Moskova-Paris hattı mektuplaşmaları Dinolar'la.

Dinolar, Nazım'in şiirlerini Fransızca'ya ceviriyorlar, edebiyat dergilerinde yayınlanmasını sağlıyordu.

Nazım da Dino'nun çalışmalarını Moskova'da tanıtıyordu.

Hatta resimlerine şiirler yazıyordu.

İşte bir örnek...

Ressamın Mao’nun “Uzun Yürüyüş”üne şu dizeleri yazmıştı "Mavi Gözlü Dev";

 

“Bu adamlar, Dino,

ellerinde ışık parçaları,

bu karanlıkta, Dino,

bu adamlar nereye gider?

Sen de, ben de, Dino,

onların arasındayız,

biz de, biz de, Dino,

gördük açık maviyi.’’

fb-img-1701938448955.jpg

****

Ve geliyoruz o ünlü şiire...

Adeta marş sözleri gibi şiire...

Halil Yeni'nin anlatımıyla;

"1961 yılında Dünya Barış Komitesi adına, Fidel Castro’ya Barış Ödülü vermek üzere, Havana’ya giden Nazım Hikmet, Küba devrimi için yazdığı ve 'çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem' dediği 'Saman sarısı' şiirinde öyle güzel seslenmişti ki Dino'ya, bu sesleniş yıllar geçse de farklı anlamlarla dokunacaktı başka hayatlara;

 

“Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin

1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin

çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının

resmini yapabilir misin üstat

yazık yazık Havana’da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin’’

Bu soru orta yerde duruyor herkes ressamdan mutluluğun resmini yapmasını bekliyor, Abidin uzun bir sessizliğin ardından sonra şu cevabı veriyordu.

'Bir şiirinde, Mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?”' diye bir dizesi vardır. O gün bugün, bu soru sökülüp atılması olanaksız bir biçimde bedenime yapışmış gibidir. Tabii, şiirinde bu soruyu sorarken, mutluluğun resmini yapamayacağımı biliyordu Nâzım. Bu mutluluk imgesi şiirde de olanaksızdı. Yaşanan günler buna izin vermiyordu. Tabii, Nâzım’dan Neruda’ya, Neruda’dan Aragon’a ve daha birçok ozan mutluluğu dile getirmişlerdir. Ama Nâzım’ın bana yönelttiği sorunun yanıtını ben resimlerimde veremedim.’

 

****

Ressam Abidin Dino mutluluğun resmini yapamayacağını söylüyor fakat “sökülüp atılması olanaksız bir biçimde bedenime yapışmış” olan bu sorunun cevabını Nazım Hikmet’e resimle değil şairin diliyle yani şiirle veriyordu.

Nazım'a resim yerine şiir ile karşılık vermek…

Çok şaşırmıştı Nazım çok...

İşte şiir;

“Kokusu buram buram tüten

Limanda simit satan çocuklar

Martıların telaşı bambaşka

İşçiler gözler yolunu.

İnebilseydin o vapurdan

Ayağında Varna’nın tozu

Yüreğinde ince bir sızı.

Mavi gözlerinde yanıp tutuşan

Hasretle kucaklayabilseydim

Seninle, bir daha.

Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi

Bağrımıza bassaydık seni Nazım,

Yapardım mutluluğun resmini

Başında delikanlı şapkan,

Kolların sıvalı, kavgaya hazır

Bahriyeli adımlarla düşüp yola

Gidebilseydik meserret kahvesine,

İlk karşılaştığımız yere

Ve bir acı kahvemi içseydin.

Anlatsaydık

O günlerden, geçmişten, gelecekten,

Ne günler biterdi,

Ne geceler…

Dinerdi tüm acılar seninle

Bir düş olurdu ayrılığımız,

Anılarda kalan.

Ve dolaşsaydık Türkiye’yi

Bir baştan bir başa.

Yattığımız yerler müze olmuş,

Sürgün şehirler cennet.

İşte o zaman Nazım,

Yapardım mutluluğun resmini

Buna da ne tual yeterdi;

Ne boya…”

fb-img-1701938442889.jpg

****

Memleket özlemiyle yanıp tutuşan Nazım, inemedi o vapurdan.

Bağrına basamadı Dino bir daha, yüzlerce kez daha şairin sesini. 

Ve dolaşamadılar Türkiye’yi bir baştan bir başa.

Sürgün kentler cehennem, yattıkları yerler hala cezaevi...

Nazım hasta yatağında sayıklayarak ölürken memleketinin ismini, Nazım’ın hasretiyle yaşayan Dino neylesin, yapamadı o mutluluğun resmini…

 

****

Sunay Akın 'dan;

Abidin Dino, 1934 yılında İstanbul'da karşılaştığı 

Mustafa Kemâl Atatürk'ün bir portresini çizer karakalem...

Resmi beğenen Atatürk de Dino'nun isteği üzerine 

imzalar...

Nâzım sorar ya;

"'Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?' diye...

Bence yapmıştır!.."

 

***"

Bir ömürü öfke, sevgi, hüzün gibi her bir duygunun resmini yapan, mutluluğu da resmetmeyi deneyen ressam, karikatürist, yazar ve film yönetmeniydi Abidin Dino;.

Fikret Mualla, Hakkı Anlı, Remzi Raşa, Selim Turan, Avni Arbaş, Nejat Devrim, Mübin Orhon ve Albert Bitran ile beraber "Paris Türk Ekolü" pentür sanatçılarındandı.

30 yıl önce Paris'te vefat etti çok yönlü kültür insanı Dino.

Sanata, yaşamama bıraktığı izlere saygıyla...

 

(Kaynak: Abidin Dino, Nazım Üstüne- Sel Yayıncılık, Abidin Dino ve Yüzler, Gören Göz İçin-Fikret Mualla)

Önceki ve Sonraki Yazılar