Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

BİR DEV’E VEDA… CELAL ODAĞ ANISINA

Yas tutmak, vedalaşmak ile ilgili bizlere bildiğimiz ne varsa öğretmiş birinin ardından bir vedalaşma yazısı yazmak çok zormuş. Yazının başlığına karar vermek bile günler sürdü. Usta mı demeliydim yoksa herkesin hocası olmuş birine hoca mı? Ama Celal Hoca, benim gönlümde bir devdi. Yüreğine her şeyi sığdırabilen sıcacık, merhametli ve nezaketli bir dev. Hep kendinden bir şeyler vermeye hazır bir dev.

Psikiyatri camiasında herkesin sevdiği, saydığı, şükran duyduğu biriydi. Onu meslektaşlarıma anlatmanın bir anlamı yok. Ama bu yazıyı okuyan dostlarıma onun hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse, başta İzmir olmak üzere ülkede yüzlerce terapistin yetişmesinde büyük emekleri olmuş, formal psikiyatri eğitiminde çok az yer bulabilen psikanaliz eğitimini yaşadığı ve çalıştığı Almanya’dan neredeyse her hafta sonu İzmir’e gelerek yüzlerce terapist adayına vermiş bir eğitim gönüllüsüydü. 

Dile kolay tam dokuz yıl. Ben ve arkadaşlarımın hem terapisti hem de eğitimcisi oldu Celal Hoca. Bizi biz olarak kabul eden, gelişimimize yön veren tam dokuz yıl. Küçükyalı’da kendine ait sevimli bir evde başlayan hayatımızdaki en büyük macera, ismini sevgili annesi Halime Odağ’dan alan vakıf ile Buca’da devam etmişti. Vakıf yirmi yıla yakın zamandır ülkenin en önemli psikanaliz eğitimi veren merkezlerinden birisi olarak görevini sürdürüyor.

Daha geçen hafta Antalya’da düzenlenen İnteraktif Psikiyatri Eğitim Kongresinde mesleğinde yeni bir meslektaşım kendini dinamikçi terapist olarak tanımlamış, benim de dokuz yılımı duyunca ‘siz de öylesiniz sanırım’ demişti. Bense Celal Hocayı ona anlatarak, o gibi ömrünü psikanalize vermiş hocaların yanında kendimizi bu şekilde sunmanın mümkün olmadığını belirtmiştim. Celal Hoca ve yoldaşları birer okyanustular adeta. Onların o sıcacık, engin sularından kendi kısıtlı havuzumuza bir bardak su bile katabildiysek ne mutlu bize. Birçok zaman dostlarıma ifade ettiğim gibi psikiyatrist olarak evime hak ederek ekmek götürebiliyor, nafakamı sağlayabiliyorsam Levent Sevinçok ile birlikte şükran duyduğum iki hocamdan biriydi Celal Odağ. 

Celal Hoca çok şey kattı bizlere. En çok içime sinen ‘ilişki iyileştirir’ saptamasıydı. Meslek hayatım boyunca onun gibi nezaketle, sevecenlikle ilişki kurmaya gayret ettim. Başarabildiğim sürece sevilen ve iyileştirici bir hekim olduğumu hissettim. Onun sımsıcak yüreğiyle binlerce insana dokunabilme fırsatım oldu. Yetiştirdiği yüzlerce terapist düşünülürse kendini iyi hisseden, hayatına yeniden anlam katabilen onbinlerce insanda onun dolaylı sevgisi var.

Celal Hoca’dan öğrendiğimiz en önemli şeylerden biri, yitirilen insanın ülkü ve hedeflerini gerçekleştirebilmek ve onlarla yaşayabilmek, yas tutabilmenin en sağlıklı yollarından biri olduğuydu. Celal Hoca’nın en hassas çizgilerinden biri Türkçe’mize verdiği değerdi. Yıllarca Almanya’da yaşayıp çalıştığı halde konuşulan dilin bir topluluğu bir arada tutabilmenin en önemli harcı olduğunu ifade eder ve Türkçenin yozlaştırılmasına çok üzülür ve gerçek vatanseverliğin ancak dile sahip çıkılarak yaşanabileceğini ifade ederdi. Belki de bizlere en büyük vasiyeti bu. 

Meslekte yirmi yılını geçirmiş olduğu halde ismini duyduğunda çıraklığını hatırlayan, Celal Usta’nın çıraklarından biri olmanın onurunu yaşayan birinin çıraklık çalışmasıydı bu yazı. Huzur içinde uyusun, mekanı cennet olsun. 

Önceki ve Sonraki Yazılar