Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

KOMŞULUK PSİKOLOJİSİ


Futbolda aynı şehrin takımları arasındaki rekabeti kardeş rekabeti olarak tanımlamış ve geçtiğimiz haftalarda bu konuda bir yazı yazmıştım. Futbolun ve tarihin önemli rekabetlerinden biri de komşu kentler arası rekabet ve tarihteki kent savaşlarıdır. Bu hafta komşularımızla olan psikolojik bağı sizlere sunmak isterim. 

Yüzyıllardır birbirine çok yakın yaşayan kabilelerin, doğal sınırlar, nüfus azlığı ve teknoloji eksikliğinin yarattığı sınırlılıklar yüzünden birbirlerinden başka etkileşecek kimseleri olmamıştır. Komşu gruplar, sağ kalmak için yiyecek ve fiziksel nesneler için birbirleriyle yarışmak zorunda kalmışlardır. 

Charles Pinderhughes'e göre insanların ortak bir öteki ile aşırı uğraşısı basit bir kuram değil gerçektir. Kişinin çocukluktan itibaren oluşan grubuyla bağlantılı değerleri ve anıları, kuşaktan kuşağa geçirilir. 'Biz ve onlar' ve 'düşmanlar ve müttefikler' kavramları hem insan evrimi- hem de insan zihninin gelişimi açısından temel taşıdır. Bu tür bölmeler insanlığımızın öyle parçasıdır ki basitçe onlardan kurtulmayı dilemek yetmez.

Bir bebek yaşamın ilk yıllarında ne kadar büyük bir yeteneğe sahip olursa olsun ayrı bir kendilik duygusu yoktur. Kişinin gerçek ve bütüncül 'ben' duygusu yaşamın ilk üç yılında yavaşça oluşur. Çok küçük bir çocuk farklı yaşantıları bütünleştirme yetisine sahip degildir. Yaşadığında bunun haz verici (iyi) veya haz vermeyen (kötü) bir deneyim oldugunu bilir ancak bazen her iki deneyimin kaynağının aynı kişi olabileceğini fark edemez. Onu besleyerek çocuğuna doyum veren anne ile onu beslemeyerek engellenmişlik yaşatan anne bebeğin zihninde aynı kaynak olarak algılanmaz. Egonun zıt yaşantıları ve zıt kendi ve nesne imgelerini bunlara eşlik eden duygularla bütünleştirme yetisinin gelişmesi zaman alan bir süreçtir. Çocuğun bütünleştirici işlevleri geliştikçe çocuk zıt imgeleri birleştirebilir ve siyah beyaz deneyimlerden 'gri'(bütünleştirme) oluşturabilir.

Çocuğun kendisini bu sürece hazırlamasının yollarından biri de kendine ait belli parçaları diğer bireylere veya şeylere atfetmeyi öğrenmektir. Çocuk kendi içinde tuttuğu parçaların bütünlüğünü korumak için kötü yönlerini başkalarına yansıtır. Aynı zamanda kötü günlerde kullanmak üzere güvenceye almak istercesine iyi yönlerini de diğerlerine yansıtır. Çocuk bu iyi yönlerini yitirmekten korkarsa bunların korunduğuna emin olmak için bunları ülküleştirilmiş nesnelere yansıtır.

Çocuklar büyük bir gruba ait olarak gruptaki erişkinler tarafından desteklenen ve beslenen ortak birikimlere sahip olurlar. Bu birikimler gruptaki cocukların gri oluşturma döneminde iyi ve kötü için bir alıcı hizmeti görmektedir. Vamık Volkan kötü birikimlerin paylaşılmış ötekinin(düşmanın) ve ortak iyi birikimlerin biz, lik'in (müttefiklerin) başlangıcı olduğu kuramını ortaya atmıştır. Bu bizlik etnisitenin çekirdeğidir ve öteki genellikle komşu bir gruptur.

Tutulan takımın ülküleştirilmesi çocuklukta iyi yönlerin bir nesneye aktarımı olduğu aşikardır. Rakip takımla ilgili duyulan hoşnutsuzluğun kaynağı da aslında kendi iç dünyamızdır. Bunu ayırt ettiğimiz gün tekrar tribünlerde kardeşçe yan yana maçlar izleyebilecegiz.

Önceki ve Sonraki Yazılar