Dr. Aybars Akoğlu

Dr. Aybars Akoğlu

KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANMALI MI?

Aslında bazı özel sebeplerden, hayatıma anlam katan kulübüm Altay ile ilgili, fazla yazı yazmama kararı almıştım. Fakat yarın onurlu, tarihi yüz akı olan bu kulübün 109. Kuruluş yıldönümü. Kulübün kuruluşu hakkında eminim kulübün kurumsal oluşumları birçok bilgilendirme yapacaktır. Yine 109 yıllık çınarın tarihteki misyon ve vizyonunu merak edenlere geçmiş yıllarda yazdığım yazıları da okumalarını tavsiye ederim. Özellikle rahmetli Orhan Adalı’nın ulaştığı bilgiler tüm Altay ve İzmir spor tarihini değiştirecek kadar değerli. Ama tarihe genel ilgisizlik, bunları topluma aktarabilme çabamızı karanlıkta göz kırpma seviyesine kadar indiriyor. Yine de gerçeklerle olmasa da bugünün doğruları ile kulübümüzün 109. Kuruluş yıldönümü kutlu olsun.

Ama bu haftaki yazım kulübümüzün kuruluşu ile ilgili değil. Bir süredir canımı yakan, düşündükçe üzüldüğüm, kasım ayında oynanan Göztepe-Altay maçı sırasında ve sonrasında yaşanan olaylar ve kimsenin söylemeye cesaret edemediği mağduriyetlerle ilgili.

Her şeyden önce akıllara sığmayacak bir saldırganlıkla yaralanan Göztepe taraftarı için üzüntümü tekrarlarken, kendisine acil şifa diliyorum. Bu eylemin mutlaka bir cezası olmalı ve mutlaka bunu yapan kişi ya da kişiler hak ettikleri cezaları almalılar. Ama adalet içinde hak ettikleri cezaları almalılar. İbret-i alem olsun diye verilecek cezalar adil olmaz.

Şu an 19 Altay taraftarı cezaevinde ve bu 19 kişi tüm hayatlarını yok edecek ceza istemleri ile davalarının görüleceği günü bekliyorlar. Toplum ve kamuoyu, bu 19 kişinin tümünü cani ve katil adayı olarak damgaladı. Bir anlamda alacakları ağır cezalardan çok mutlu olacaklar. Ama elimizi vicdanınıza koyduğunuzda bu 19 kişinin tümünün, kasten cinayete teşebbüs edecek bir eyleme ortak olduğuna inanmak mümkün değil. Zaten sosyal medyadaki yanlış bilgilendirmeler bu 19 kişiyi aynı kefeye koydu.

Öncelikle yaralamaya sebep olan alet, fişek diye tabir edilen tek bir nesne. Bu tek nesne sadece bir kişi tarafından pankart içerisine saklanarak ve garip bir şekilde üstü aranmadan tribünlere alınıyor. Yine öğrendiğimize göre bu kişi 6222 cezalısı. Yani maça girme hatta stada yaklaşma hakkı bile yok. Yine öğrendiğimize göre o gün Altay tribünlerine giren 1000 kişinin sadece 600 tanesi passoliglerini okutarak stada alınmışlar. Bu demek oluyor ki neredeyse tribünün yarısı üstü aranmadan içeri sokulmuş? Peki ama neden? Nedenini maçlara gidip gelen insanlar bilir. Ama bunu sorgulayacak ve bunun neden bu noktaya geldiğini kabul edecek tek bir yetkili ve bu işin sorumluluğunu alacak kimse yok mu?

Diğer taraftan hemen hemen her maç tribünlerde yakılan ve tespit edildiğinde altını çizerek ifade ediyorum, sadece 6 ay-1 yıl maçlara girememe cezası verilen meşale yakma olayı var. Evet, bunları içeri sokmak yasak ve belli bir cezası var. Ama hemen her maçta yakılan meşaleler için insanları cinayete tam teşebbüsten yargılamak ve 20-25 yıl hapis cezası istemek ne kadar adil? Adalet kuru ile yaşı ayırmak için olmalı. Kurunun yanında yaşın da yandığı bir adalet herkese zarar vermez mi? Fişek atan kişi hariç içeride yatan belki bir, belki onsekiz kişinin hak ettikleri cezadan yüzlerce misli bir ceza almalarını istemek, bir kişi bile olsa onun hayatını haksız yere karartmak hangi vicdana sığar?

Yazabileceğim çok şey var aslında. Ama amacım yeni tartışmalar ve ayrışmalar başlatmak değil. Aile olarak kabul ettiğim kulübümün en özel gününde, bu aileye mensup bazı insanlar için üzüntümü paylaşmak istedim sadece. Suçlular cezası neyse çekmeliler ama lütfen cadı avına çıkıp kurunun yanında yaşın da yanmasına fırsat vererek insanların hayatlarının sönmesine izin vermeyelim, buna alkış tutmayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar