MALİ KURAL KANUNU OLSAYDI

Dün 7429 sayılı yasa ile 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna eklenen “2022 yılı için, 1/1/2022 tarihinden geçerli olmak üzere, Bakan tarafından artırılan net borç kullanım tutarına iki yüz milyar Türk lirası ilave edilerek uygulanır” madde gereğince Hazine’ye 200 milyar TL’lik ek borçlanma imkanı getirildi.

 

İlginçtir bir hafta önce 2023 yılı bütçe kanununda aynı nitelikte bir madde rahatlıkla yasalaşabilecek iken torba kanunla ek borçlanma hükmü getirildi. Hal böyle olunca söz konusu bu 200 milyarda ne oluyor, Ocak-Kasım 2022 arasında bütçe açığı çok mu arttı ya da aralık ayında olağan dışı açık mı oluşacak tartışmaları yaşanmadan torbayla Hazine Bakanına ilave borçlanma imkânı sağlandı. Bir iki ekonomi yazarı veya emekli bürokrat yazısı dışında bu madde geçiştirilmiş oldu.  Bu noktada konuyu bir başka çerçevede ele almak istiyoruz.

 

Hatırlayalım, 2013 yılında o zamanki adıyla Hazine Müsteşarlığı tarafından TBMM’ye Mali Kural yasası gönderilmiş, komisyonlarda görüşüldükten sonra TBMM gündemine gelmiş ve yasalaşmak üzereyken geri çekilmişti. Öyle ki, yasanın gece vakti geri çekilmesi dönemin Hazineden sorumlu Bakanı Sn. A. Babacan ile Başbakan Sn. Erdoğan arasında ilişkilerin gerilmesine yol açmıştı. Büyük ihtimalle Sn. A. Babacan istifa etmeyi düşünmüştü ama araya giren muhtemelen Sn. A. Gül istifayı durdurmuştu. Ne olup bittiğini tam olarak bilemiyoruz ama bugünden bakınca keşke Sn. A. Babacan o gün bir açıklamayla istifa edebilseydi bugün 1980’li yıllarda Sn. Özal’ın Banker Kastelli skandalı sonrası istifası gibi siyaseten etki yapardı. Tahminim o ki; Sn. Erdoğan, Sn. A. Babacan’a  “Ali, IMF’le ilişkimizi 2013 yılında son ödemeyle bitirdim, başımızda ikinci bir IMF istemiyorum” demiştir. Neyse konumuz kim ne dedi, demedi değil, dün çıkan yeni harcama imkânı bağlamında yeniden mali kural sistemini anlatmak.

Mali Kural, bir bütçe yılı veya birkaç yılı kapsayan orta vadeli bir program kapsamında harcamaları sınırlayan örneğin yıllık bütçe açığının veya dönemin sonunda bütçe açığının belli bir yüzde içinde tutmayı yasal zorunluluk haline getirme demek. 2013 yılında TBMM’ye gönderilen yasa metninde yüzde 1 idi.

Mali Kural, aslında hükümetin kendine bir kural koyma, harcamalara disiplin getirme niyeti ve kararlılığını gösteren önemli bir eşik, bir tür kendine çeki düzen vermesiydi. Elbette bu tür bir yasa çıkarılması her şeyi çözmüyor, nitekim 2001 krizinden sonra Sn. K. Derviş döneminde yapılan pek çok yapısal reformlardan birisi de Mart 2002 tarihli, 4749 sayılı “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” ve Sn. A. Babacan döneminde Aralık 2003 tarihinde çıkartılan, 5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu” halen yürürlükte. Yine hatırlayalım, 2017 yılında daha temmuz ayı dolmadan borçlanma limitleri aşılarak ek borçlanma yapılmış ve Ekim ayında TBMM’de geriye dönük yasa çıkarılmıştı. Şimdi de ileriye dönük ek borçlanma imkânı getiriliyor.  Ne 2017 döneminde ne de şimdi olağanüstü savaş, doğal afet vb. bir durum var.  Ne var derseniz, tabii ki seçim var.

İlgili madde şu şekilde “Malî yıl içinde yılı bütçe kanununda belirtilen başlangıç ödenekleri toplamı ile tahmin edilen gelirler arasındaki fark miktarı kadar net borç kullanımı yapılabilir. Borçlanma limiti değiştirilemez. Ancak borç yönetiminin ihtiyaçları ve gelişimi dikkate alınarak, bu limit yıl içinde en fazla yüzde beş oranında Hazine Bakanınca, bu miktarın da yeterli olmadığı durumlarda, ilave yüzde beş oranında bir tutar, ancak Cumhurbaşkanı kararı ile artırılabilir” 

Sevgili dostlar;

Bu ülkede maalesef zihniyet değişimi olmadığı takdirde yasayla, yönetmelikle veya iyi niyetlerle değişen bir şey olmuyor. 2001 krizinden önce yıllarca kısa vadeli avans uygulaması vardı, yılı bütçe kanunu çıktıktan sonra Hazine’ye TCMB kaynaklarından ilgili yıl bütçe ödenekleri toplamının yüzde 15’i kadar avans kullanımı imkânı vardı, bu avansın yıl içinde TCMB’ne geri ödenmesi gerekiyordu, uygulama ise maalesef bu avans geri ödenmezdi. 1994 krizini yaşadık, yetmedi 2001 krizini yaşadık, elbette bu krizlerin nedeni sadece bu avans uygulaması değildi, ama en önemli nedenlerinden birisi kamunun harcama disiplininin olmaması ve dolayısıyla ölçüsüz ve dengesiz bir borçlanma yapısıydı. 2001 yılında dönemin TCMB ve Hazine bürokratlarıyla Sn. K. Derviş bir program hazırladı, pek çok yapısal reformlar yapıldı, bu kapsamda yukarıdaki kanunlar çıkarıldı, 2003-2013 arası dönemi ve sonrası özellikle de 2018 sonrası yaşadıklarımızı mukayese yapalım, ne demek istediğimiz daha iyi anlaşılacaktır.

Mali Kural konusuna önümüzdeki haftalarda devam etmek istiyoruz, somut örneklerle. Şimdiden tüm okurlarımızın yeni yılını kutlar, ülkemiz içinde Cumhuriyetimizin 100’üncü yılının her açıdan daha iyi olmasını dilerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar