Buket Işıkdoğan Köse

Buket Işıkdoğan Köse

AHMAKTAN KAÇ!

Hz. Mevlâna Mesnevisinde ahmaklıkla ilgili bir hikâye anlatır.

  Adamın biri Hz. İsa’nın dağa doğru koştuğunu görür ve arkasından seslenir

‘’ Ardında kimse görmüyorum, bu kaçışın da kimden?’’

Hz. İsa cevap bile vermeden koşmaya devam eder. Adam iyice meraklanır ve Hz. İsa’nın peşine takılır.

‘’ Allah rızası için söyle senin gibi korunmuş bir insanı bu kadar korkutan ne, kimden kaçıyorsun?’’

Hz. İsa

‘’Bir ahmaktan kaçıyorum’’ der.

Adam şaşırır

‘’ Sen körleri ve sağırları iyileştiren, ölüleri dirilten İsa değimlisin? Çamurdan kuşlar bile senin elinde can bulmuşken bir ahmaktan kaçmak da neyin nesi!’’

İsa:

‘’ Bütün bu söylediklerin doğru ama iş senin bildiğin gibi değil. Dualarımla, nefesimle bunları yapabilen ben, bir ahmağa ne kadar okusam da çare olamadım. Kuma ekilmiş tohum gibi emeğimden bir mahsul alamadım.’’

Adam sebebini merak eder ve sorar

Hz. İsa

‘’ Çünkü ahmaklık bir kahırdır. Halbuki diğer hastalıkların sebebi kahır değil imtihandır. Hastalıklara ve dertlere acınır; ahmaklıksa düşmanın ta kendisidir. Ahmaklık, ahmağa da onunla konuşana da zarar verir’’

Mevlâna şöyle devam eder:

‘’İsa nasıl kaçtıysa sende ahmaktan kaç! Ahmakla sohbet, nice kanlar döktü!’’

‘’ Toprak suyu nasıl yavaş yavaş çekerse, ahmak da insanın dinini böyle çalar!’’

  Ahmak, aklını gerektiği biçimde kullanma yeteneği olmayan, zekâsı pek gelişmemiş, aptal, bön, budala kimseler için kullanılan bir sıfat.

  ‘’Bu sıfatı hak eden ne çok insan var’ ‘diye düşünsek de bunu sesli söylemek Ceza Hukuku açısından suç oluşturuyor. Oysa bu tür hakaret olarak kullanılan ne çok sıfat var Türkçemizde.

  Peki nereden çıktı bu ahmaklık? Bu aralar duymadığımız kadar duyduğumuz bu söz oldukça popüler bugünlerde. Kim kaçıyor, kim kovalıyor, kim yargılıyor, kim yargılanıyor anladığımızı sanmıyorum çünkü geçim derdine düştük, çocuk gelin derdine düştük, ev sahibi çıkarır derdine düştük, asgari ücret derdine düştük, emekli en düşük maaşın bile altında yok oldu gitti. Hepsini boş verdik ahmak derdine düştük…

***

  Mimaride ‘’Kilit Taşı’’ diye bilinen bir yöntem vardır. Romalılar tarafından bulunmuştur ve bu yöntemle 1500 yıl binalar inşa edilmiştir.  Kilit taşında kadın figürü kullanılmıştır. Kadın figürü formunda yapılmasının asıl nedeni ise, hayatımızdan kadınları çıkarttığımızda yaşamımız çöker manasını taşımaktadır.

  Mimariye dönersek kilit taşı alındığında bütün bina çöker. Örneğin Süleymaniye Camii, Kubbesinde kullanılan kilit taşını çektiğinizde camii yıkılır.

  Bir Ülkenin kilit taşı adaletidir. İnsanların bir arada yaşamasını sağlayan temel olgulardandır adalet. Adaletin olmadığı yerde kaos ve kargaşa olur. İnsanlar adaletin olmadığını düşünürse kendi adaletini kendi sağlamaya çalışır. Maalesef adaletin terazisi gittikçe bozuluyor. Kişisel çıkarların uğruna dünyadaki tüm kurallar çiğnenmekte. Adalet mülkün temeli olmaktan çıktı ve kişilerin çıkarlarını koruyan bir sisteme dönüştü. Şimdilerde yirmili yaşlarda olan gençlerimizin adaletin var olduğu hakkında duydukları şüpheyi çok iyi anlıyoruz. Onlar çalınan emeklerinin hakkını arayamadılar bile!

  Adaletin kilit taşıyla oynanıyor ve bu çok tehlikeli.

 **Bir memlekette adalet mevcut olmazsa, o memlekette anarşiden başka bir şey yoktur. Orada hükümet yoktur, orada hiçbir şey yoktur** Mustafa Kemal ATATÜRK (19 Ocak 1923)

Önceki ve Sonraki Yazılar