ADALETİNİZİ ÖPEYİM

20 yaşındaki balerin Ceren Özdemir'i evinin önünde katleden Özgür Arduç'un cinayet hükümlüsü olduğu ve iki kez yarı açık cezaevinden kaçtığı ortaya çıktı.

4 Aralık 2019 tarihinde akşam saatlerinde otogar çevresinde bir kadını taciz ettiği ihbarı üzerine yakalanan, kendisini gözaltına almaya çalışan iki polisi de yaralayan 35 yaşındaki Arduç’un 12 suç kaydı olduğu tespit edildi. Arduç’un sabıka dosyasında ‘cinayete teşebbüs’, ‘hırsızlık’, ‘yaralama’, ‘uyuşturucu kullanmak’ ve ‘uyuşturucu ticareti’ gibi suçlar bulunuyor.

2005’te Ordu’da bir çocuğu öldürmeye teşebbüs eden Özgür Arduç, yargılanıp hüküm giyerek cezaevine kondu. Salıverilmesine 7 yıl kala ‘açık cezaevine geçme’ hakkını kullanan Arduç, Rize Kalkandere Yarı Açık Cezaevi’ne nakledildi. Buradan firar eden katil zanlısı, yakalanınca Ordu Kapalı Cezaevi’ne kondu.

Torpili kim ise, arkasında hangi alçak varsa, güya davranışlarındaki ‘iyi hal’ nedeniyle tekrar açık cezaevine geçme hakkı verilen Özgür Arduç, 28 Ekim’de konulduğu Rize Kalkandere Yarı Açık Cezaevi’nden 1 Aralık’ta ikinci kez kaçtı; 3 Aralık akşamı balerin Ceren Özdemir’i evinin önünde vahşice öldürdü.

Türkiye'yi sarsan acı olay, salı günü saat 19.30 sıralarında Altınordu ilçesi Zaferi Milli Mahallesi'nde meydana geldi. Ordu Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Bölümü 3'üncü sınıf öğrencisi olan Ceren Özdemir, ders verdiği bale kursundan çıkıp, geldiği evinin önünde, ablası Gizem Özdemir'i cep telefonundan arayarak, apartmanın giriş kapısının anahtarını pencereden atmasını istedi. Abla Gizem Özdemir de pencereye çıkıp, kardeşine anahtarı attı. Kapıyı açıp binaya giren Ceren Özdemir, arkasından gelen Özgür Arduç tarafından bıçaklandı.

Kalbine ve karnına aldığı bıçak darbeleriyle ağır yaralanan genç kız, yere yığıldı. Çığlıklar üzerine evden çıkan abla, Ceren'i kanlar içinde buldu. İhbarla gelen sağlık görevlileri, ağır yaralı Ceren'i, Ordu Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırdı. Kalbinden ve karnından bıçaklandığı belirlenen Ceren, hemen ameliyata alındı. Ancak, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Ceren Özdemir’in katil zanlısı Özgür Arduç'un 'güvenlik' gerekçesiyle Şırnak Cezaevi'ne gönderilmesi kararı sonrası Arduç'un sevk işlemi başlamıştı.

Şırnak'a doğru yola çıkarılan Arduç, "güvenlik" gerekçesiyle alınan bu karara itiraz ederken, Şırnak'a gitmek istemediğini söyledi.

Adam tacizci, adam tecavüzcü, adam katil, adam gaspçı, adam hırsız tabi ki, bunların baştacı. Daha önce iki kez cezaevinden kaçmasına rağmen Arduç'un talebi ilginç bir şekilde kabul edilirken, cezaevi aracı Van'a yönlendirildi.

Çok merak ediyorum “çekin benim eve dese ne yapacaklardı?

Konuyu değerlendiren hukukçular, durumun keyfiliğine dikkat çekiyorlardı.

"Güvenlik" gerekçesiyle Şırnak'a yapılan sevkin tutuklunun "güvenliği" nedeniyle Adalet Bakanlığı tarafından yapıldığı belirtilirken, sanığın sevk kararını daha yolda değiştirmesine olanak veren bir düzenleme olmadığı, bunun keyfi bir uygulama olduğu yine hukukçular tarafından dile getiriliyordu.

Sanığın nereye sevk edileceğine Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü karar verirken, Şırnak Cezaevi'nden hangi "somut" gerekçeyle vazgeçildiği merak konusu olsa da onları tanıyanlar olarak şaşırmadık.

Ergenekon, Balyoz gibi tertiplerde koca koca(!) generallere, siyasi parti başkanlarına, bilim adamlara gazeteci ve yazarlara bırakın cezaevi seçmeyi, koğuş değiştirme izni vermeyenler, iş tacizcilere, tecavüzcülere, hırsızlara, dolandırıcılara, katillere gelince akan suları durduruyorlar.

Süleyman Soylu’da bildiğiniz gibi bakın neler söyleyebiliyordu:

"Bizim görevlerimiz bütün firarileri yakalamak ve adalete teslim etmektir. Elbette ki bu tip eleştiriler muhakkak olacaktır. Bazı çevreler, attığımız adıma eleştiri getirmektedir. Bütün bu eleştiriler, bilmenizi istiyorum ki bu kızımızın geri dönmesini sağlamayacaktır.”

Ne güzel değil mi?

Arkadaş “susun” diyor, “konuşmayın, dokunmayın, dileyen dilediğini yapsın.”

Alıştılar; tarikat, kuran kursu, dinci vakıflar vb. yerlerde taciz ve tecavüz edilen çocukların ailelerinin susmasına...

Hele tarikat yurtlarında hamile bırakılıp diri diri yakılan küçük kızların ebeveynlerinin çaresizlikten konuşmamalarına.

Katillere, hırsızlara, soygunculara, dolandırıcılara, taciz ve tecavüzcülere sonsuz hürmetleri olan malumlar...

Beni gözaltına aldıklarında, attıkları Emniyetin hücresinde zehirli gaz vermeleri nedeniyle kalp krizi geçirmiştim. Polis ellerimden kelepçeleyerek beni hastaneye götürdü. Utanmasalar, tepkilerden korkmasalar zehirin işini tamamlamasını bekleyeceklerdi ama olmadı.

Bir de yüzsüzce “rutin ilaçlama” dediler..

Sonra tekrar kalp krizi geçirdim ki, hastane raporlarında açıkça yer almaktadır. Jandarma anjiyo olurken beni ayaklarımdan zincirledi. Üstelik anjiyo odasında 11 tane jandarma varken. Ve benim yerimden kıpırdamam imkansızken...

Üstelik doktorların sakıncalı demelerine rağmen...

Böyle bir alçaklığın, böyle bir kahpeliğin eşi benzeri dünya tarihinde yok.

Anjiyodan sonra boyum kadar bir odaya koydular. Alçak bir jandarma komutanı o odaya baktı ve “toplu iğne başı kadar ışık görmeyecek” diyerek her yeri sımsıkı kapattırdı.

Başıma 8 tane jandarma diktiler, jandarmalar aralıksız karpuz, şeftali vb. yerken bana bir bardak su bile vermediler...

Ama katiller, hırsızlar, devleti ve milleti soyanlar taciz ve tecavüzcüler bunlar tarafından o günde baş tacı ediliyordu, bu günde.

Bakın her il, ilçe, ve yerleşim yerlerine girerken sanki işgal altındaymışız gibi yollar kesilmiş. Kafalarına göre araçları durdurup kimlik yoklaması vb. yapıyorlar.

Garibanların bindiği minibüsler, yolcu otobüsleri ve bir de ben baş hedefleri...

Güya terörist arıyorlar.

Hangi hıyar terörist onların beklediği yerden, kimliğini alırda geçer. Tarih hiç böyle aptal bir teröristi kaydetti mi?

Her hafta Güzelçamlı pazarına giderken, herkese yol veren güvenlik güçlerimiz, her ne hikmetse beni görünce 500 metre öteden dur işareti veriyor.

Beni durdurup kimlik yoklaması yapınca galiba terör dahil bilumum suçlar son buluyor(!)

Teröristler, hırsızlar, taciz ve tecavüzcüler, katiller el sallayarak yollarına devam ediyor.

Sonra adım başı cinayet, soygun, vurgun, yağma, talan, taciz ve tecavüz...

Sonra da yüzsüzce insanlıktan adaletten bahsediyorlar.

Dedim ya; ben bunların insanlıklarını ve adaletlerini öpeyim...

Önceki ve Sonraki Yazılar