Bu nasıl Müslümanlık?

İslam halifesi Hz. Ömer günlerden bir gün Şam’a gelir. Ancak, Saray başta gördükleri karşısında nutku tutulur, çıldırır, öyle bir öfkelenir ki, yerden avuçladığı toprağı zalim Muaviye’nin suratına atar ve sorar: 

“Bu ne ya Muaviye, bu ne debdebe, bu ne dünya hırsı?..

Sen ümmetin Kisrası mı oldun?”

Öyle ya o devirlerde İran krallarına kisra denirdi.

Muaviye’nin cevabı tam manası ile kurnazlığın zirvesiydi. 

Şöyle konuşur;

“Ya Ömer, burası Şam… Hemen bitişiğimiz Bizans Devleti toprakları... Düşmana karşı çok güçlü olmamız lazım... Bizden ürkmeli düşman... Gücümüzü göstermeliyiz. İşte ben bunun için Beyaz Sarayı yaptım.”

Devam eder; “Bunca askeri bunun için besliyorum...”

Muaviye adeta “itibardan tasarruf olmaz” diyordu.

“İtibardan tasarruf olmaz!”

Ömer öyle şaşırmıştır ki, Muaviye’ye yüzlerce cariyeyi ne diye taşıdığını sual etmez, edemez.…

Sorsa; düşmana karşı güçlü olmak için diyebilir miydi?

Kim bilir!..

Ebu Zerr

İlk Müslümanlardan…

İslam Peygamberi Ebu Zer için şöyle demişti: "Gökkubbenin altında ve yeryüzünün üstünde Ebu Zer'den daha doğru sözlü kimse yoktur"

Ebu Zer, Hz Osman zamanındaki yolsuzluklara karşı çıkınca 80 küsur yaşında Şam’a sürülür. Şam’da da toplumsal olaylar karşısında tepkilerini saklamaz

Muaviye’nin yaptırdığı saray karşısında O’na: “Ey Muaviye! Eğer sen bu sarayı halkın parasıyla yapıyorsan, ihanettir, kul hakkıdır ve eğer kendi paranla yapıyorsan israftır!” der…

Ve oradan da kovulur.

19 Temmuz 2014 tarihinde T24’de bugün AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Numan Kurtulmuş’un su sözleri yer alıyordu:

“İsrail en büyük zaferini AKP sayesinde kazandı, Başbakan'ın kalbi Ali, dili Muaviye söylüyor!”

Türkiye, İsrail’in Gazze’ye yönelik kara operasyonunu konuşurken, AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un HAS Parti Genel Başkanı olduğu dönemde katıldığı bir canlı yayında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’ı İsrail politikası üzerinden ağır sözlerle eleştirdiği bir görüntü sosyal medyada sıkça paylaşılıyordu.

2011’de TV8’de bir programa katılan Numan Kurtulmuş, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’in Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nda “İsrail’in nükleer kapasitesi var mı yok mu” oylamasında çekimser kalmasını ve İsrail’in OECD üyeliğini veto etmemesini eleştiriyordu.

Kurtulmuş, görüntülerde, “Otel lobisinde “one minute” demek marifet değil. Birleşmiş Milletler’de “one minute” demek marifettir, OECD salonlarında demek marifettir. Başbakan lisanen başka bir şey söylüyor, başka bir şey yapıyor. Çok ağır olacak ama şunu söyleyeyim, Sayın Başbakan’ın kalbi Ali diyor, dili Muaviye söylüyor” diye konuşuyordu. 

Saray dedik, itibar dedik…

Bakın 600 kusur yılındaki olayın benzeri ülkemizde yaşanmadı mı?

Milyarlarca lira harcanarak bin küsur odalı saray yaptırıldı.

Üstelik kaçak…

Suudi krallarının bile rüyalarında göremeyeceği lüks eşyalarla donatıldı.

Klozetinin bile altından olduğu söylendi.

Bardakların en ucuzu bin lira, içilen çayın kilosu dört bin liraydı.

Yeniçağ gazetesinde Tuncay Mollaveisoğlu; 18 Nisan 2018 tarihinde  “Saray'ın yalnızca "yolluk" masrafı 10 milyon TL” diyor ve şöyle devam ediyordu:

“Erdoğan'ın takdiri ile harcanan temsil ve ağırlama giderleri; tören fuar organizasyon; 31 milyon...

Su, ısıtma, elektrik kalem kalem çok dikkat çektiği için gizlenmiş; yerine tüketime yönelik mal ve malzeme alımları denmiş; 26 milyon...

Saray'ın tıbbi ve laboratuvar sarf malzemeleri için yılda; 2 milyon TL...

Küsuratları yazmıyorum onlar bile bir servet değerinde...

Saray'ın sadece temizlik gideri; 2 milyon TL...

Cumhurbaşkanlığı'nın kullandığı araçların lastikleri için 728 bin TL harcanmış. Araçların yakıtı, benzini yağı için 327 bin TL...

Personel sayısını bilmiyorum, ancak tedavi ve cenaze giderleri için harcanan para; 253 bin TL...

Saray'ın kırtasiye masrafı 1 milyon 540 bin TL,

Kuş sütü eksik sofralarda yapılan kahvaltılar, her biri organik, özel üretim; sebze meyve, et ürünleri...

Mutfak harcaması 1 milyon 216 bin TL...

Bir de "gizli hizmet gideri" başlığı altında yer alan 150 milyon TL'lik bir harcama kalemi var ki; bu yazı konusunun dışında... 150 milyon TL, 2015 rakamıydı... Saray'ın örtülü ödeneği diye biliniyor...

Sayıştay'ın 2016 yılı raporunda örtülü ödenek de örtülmüş... Yani raporda yok!..”

Evet, 2015 yılı saray harcamaları.

Ülkenin yarıdan fazlası aç, açık, perişan…

AKP Genel Başkanı Erdoğan saray harcamalarının ortaya döküldüğü gün milletle alay eder gibi; “ şatafattan, gösterişten uzak durun” çağrısı yapıyordu...

Saray'da yaşayıp "gösterişten uzak durun" demek...

Söylenecek ne çok şey var.

Saray'ın devasa masrafları eleştirildiğinde "Devletin en yüksek temsil makamı, ülkemizin vitrini" gibi sözler ile açıklıyor yetkililer...

"İtibardan tasarruf olmaz" diyorlar...

Oysa, ABD Başkanları; hizmetlilerin maaşlarını ABD başkanlarının ceplerinden, yemek masraflarını; misafirlerini ağırladıkları ve kendi yedikleri dahil ceplerinden ödedikleri gibi kuru temizleme dahil, diş fırçasına kadar tüm ihtiyaçlarının maaşlarından kesiliyor…

ABD Başkanları hafta sonu dinlenmek istedikleri CampDavid'in bile ücretini ödemek zorundalar... Amerikan halkı, alın teri vergileri ile Başkanlarının keyif sürmesine izin vermiyor...

Başkan'ın uçağına önüne gelen binemiyor... Resmi görevliler dışında uçağa Trump'ın kardeşi binse, first classtarife uygulanıyor...

ABD Başkanlarının yıllık maaşı 400 bin dolar civarında... Bu maaş ile Beyaz Saray'ın giderlerine zor yetişiyorlar...

Erdoğan'ın yıllık net maaşı ise 468 bin TL... 

Saray'ın giderleri Türk halkının vergileri ile ödeniyor...

Birileri Trump'a, giderek kaybolan itibarını kazanmak için, tasarruf yerine, lükse ve şatafata yönelmesi gerektiğini söyleyiversin...

Sarayda yemekler eğlence ve törenle yenerken sofrada bir kuş sütü eksik kalıyordu. Bulsalar onu da koyacaklardı. O kadar bol çeşitli yemekler yiyorlar ki, bunları hazmedebilmek için ilaç kullanmak zorunda kalıyorlardı. Oysa Peygamber dünyadan göçene kadar bir gün bile iki çeşit yemekle karnını doyurmadı. Hurmaya doyduğu gün ekmeğe doyamıyordu. Peygamber’in ailesi hiçbir zaman üç gün üst üste sabah ve akşam, arpa ekmeğiyle bile doyamadı. Bazen aylarca Peygamber’in evinde yemek pişirmek için ateş yanmıyordu...

Tayyip, Saray için kesilen ağaçları inkâr ediyor ve şöyle konuşuyordu:

“Şu kadar ağaç kesildi falan hepsi yalan. Bunlar her şeye karşı çıktılar. Bu ülkede güzellik adına millete ne yapılıyorsa hepsine karşı çıktılar. Bir büyüğümüzün güzel sözü var. İtibardan tasarruf yapılmaz. Burası Türk milletinin itibarıdır.”

Sormak lazım Tayyip’e bu büyük kim?

Muaviye mi?

Gelin şimdi Muaviye zamanında yaşanan bir olayı hatırlayalım:

Bir gün Hz. Ali'nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe'den, bir Arap, devesiyle Şam'a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:

- Ver o dişi deveyi bana! demiş. 

Tartışma büyümüş, Küfe'den gelen adam, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir" diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar.

Konu Muaviye'ye yansımış.

Halk meydanda toplanmış... 

Muaviye, Küfe'den gelenle Şam'da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:

- Bu dişi deve Şamlınındır!

Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:

- Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?

Cemaat hep birlikte bağırmış:

- Şamlınındır!

Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:

- Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki: "Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"

Dün Muaviye’nin zamanında durum buyken, bugün farklı mı?

Bugünün Müslümanları; Tayyip’in ak dediğine ak, kara dediğine kara demek için yarışmıyor mu?

Tarih;

31 Mayıs 2018

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, AKP'li bir seçmenin "Cumhurbaşkanımız Ay'a kadar 4 şeritli yol yapacağım dese, Vallahi inanırız" dediğini aktarıyordu.

Müslümanlarla eğleniyor, alay ediyorlar…

Bunun başka bir izahı var mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar