Rızkı veren Allah ise sen kim oluyorsun

İslam inancına göre; rızık da ecel gibi insan daha dünyaya gelmeden Allah tarafından belirlenmiştir. Eğer “Müslümanım” diyorsanız. Buna iman etmeniz gerekmektedir.

Yoksa gitti Müslümanlık.

Yine İslam inancında ecel nasıl kesin ise rızık da öyle kesindir ve herkesin rızkı, karnının doyması tıpkı eceli gibi bellidir. Bu sebeple rızkını verenin Allah olduğuna iman eden mümin kimseye minnet etmez, korkmaz ve kaygı duymaz.

Öyle ya, bakın Şair Nesimi ne güzel dile getirmiş bu hakikati: “Rızkımı veren Hüda’dır, kula minnet eylemem.”

Durum bu iken 16.05.2019 günü Tayyip Erdoğan herkesi şaşkın çeviren şu açıklamayı yapmadı mı?

"Mideye değil artık buraya (kafasını işaret ederek) bakacağız. Herkesin midesini doyurduk, ama neticede durum böyle. Karnını doyuruyorsunuz, her türlü ihtiyacını karşılıyorsunuz yine de oy vermiyor…"

Bu “her türlü ihtiyacını karşılıyorsunuz” cümlesi de baya sıkıntılı ya, neyse…

İnsan hem “Müslüman” olduğunu iddia eder de hem böyle bir cümleyi nasıl kurar?

Hadi gelin daha önce bazı AKP’lilerin yaptıkları açıklamalarını hatırlayalım:

AKP İstanbul Milletvekili Oktay Saral: "Erdoğan için her gün 2 rekât şükür namazı kılınmalı" derken,

AKP Bursa Milletvekili Hüseyin Şahin: "Erdoğan'a dokunmak bile ibadettir" sözleri ile gündem oluyordu.

12 Ağustos 2014 tarihinde AKP Çorum Milletvekili Murat Yıldırım, çıtayı biraz daha yükseltiyor Tayyip Erdoğan' ülke liderliğinden dünya liderliğine şu sözleri ile taşıyordu: "Erdoğan ümmetin lideri"

AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser: "Erdoğan ikinci peygamberdir"

Tarih 14 Kasım 2009 yer AKP Aydın Merkez İlçe Kongresi. 1500 kişilik bir kalabalığa konuşan Aydın AKP İl Başkanı İsmail Hakkı Eser saçmalama hakkını şöyle kullanıyordu: "Bu çatı altında olan insanlarımızın Başbakana olan sevgisinden, saygısından kimsenin şüphesi olmasın. Biz Başbakanımızın aşığıyız, Başbakanımız bizim için adeta ikinci peygamber gibidir.

04.02.2010 tarihinde AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser saçmalamalarının ardından Meclis'te ikinci 'Peygamber' kavgası yaşanıyordu.

Bu kavganın birincisi, 1976'da yani bundan 43 yıl önce de yaşanmıştı. Necip Fazıl Kısakürek, bir partilinin o dönemde MSP'nin Genel Başkanı ve Milliyetçi Cephe Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı olan Necmettin Erbakan'a "Sen bizim Peygamberimizsin" dediğini iddia etmiş, Erbakan'ı çok sert şekilde itham etmiş, bununla da kalmamış, Alparslan Türkeş'in MHP'sine katılmıştı.

İkinci kavga o gün Meclis'te AKP ile MHP arasında yaşanmıştı. Ne garip ki o gün kavga edenler bugün kanka.

Birinci kavganın kahramanlarından Necip Fazıl Kısakürek, daha sonra yayınladığı ve raporlar adını verdiği anılarında Erbakan'a "Bu serseriye niçin mukabele etmediniz ve onu sille tokat salondan attırmadınız?" diye sormuş ve Erbakan hakkında şöyle yazmıştı:

"Her hâli kendisini üstünlük rütbelerinin en tepesinde gördüğünü belli eden Erbakan, bana, her şeye rağmen, 'Sen bir Peygambersin!' gibi bir hitaba asla tahammül etmeyeceği ve böyle bir hitaptan cehennem azabı ateşine eş, bir acı duyacağı hissini aşılamaktaydı. Böyle bir hitaba şiddet ve nefretle mukabele edeceğinden ve hitap sahibini hakarete boğacağından emindim.

Nitekim bir devirde, hikâyeci Sait Faik başta olarak bana da böyle hitaplar yöneltilmiş ve tarafımdan bir yazı yazılarak 'Vücudumu cımbızla zerre zerre koparıp her zerremi ayrı ayrı cenderede sıksalar böyle bir hitabın acısına yetişemezler!' diye karşılık vermiştim. 'Ben, gerçek Peygamber'in ümmeti içinde en hakîr fert olmaktan üstün bir rütbe tanıyamam ve bu türlü hudut tecavüzünü zerre miktarı benimseyecek olsam kendimi ebedî cehennemlik sayarım!' diye ilâve etmiştim.

Erbakan'ın böyle bir hitap karşısında asla ürpermediğini, onun küfür alâyişlerine karşı tebessüm ve sükût ile cevap verdiğini ve bu gibi tezahürlerin birkaç kere vâki olduğunu haber aldığım zaman ise kulaklarıma inanamamıştım.

Şimdi soruyorum: 29 Mayıs fetih gününden önce Spor - Sergi Sarayı'nda tertiplediğiniz gecede, size 'Peygamber' diye hitab eden serseriye niçin mukabele etmediniz ve onu sille tokat salondan attırmadınız? İşitmedim diyebilir misiniz? Ya işitenler niye şahlanmadı?.."

Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta “Üstadım” dediği izinden gittiğini vurguladığı Necip Fazıl “peygamber” hitabı karşısında bunları söylüyor.

Ne diyor bir daha bakalım;

“Vücudumu cımbızla zerre zerre koparıp her zerremi ayrı ayrı cenderede sıksalar böyle bir hitabın acısına yetişemezler!”

Başka?

“Ben, gerçek Peygamber'in ümmeti içinde en hakîr fert olmaktan üstün bir rütbe tanıyamam ve bu türlü hudut tecavüzünü zerre miktarı benimseyecek olsam kendimi ebedî cehennemlik sayarım!”

Hadi gelin bizde soralım; Erdoğan'a “peygamber” diyen İl Başkanına onu dinleyen bin beş yüz kişiden biri bile neden ses çıkarmamıştır?.. Bu sözler medya da yer aldıktan sonra Başta Erdoğan ve diğer AKP’liler bu kişiye neden hadlerini bildirmemişlerdir?

Yoksa daha büyük daha talihsiz yakıştırmalara yol açmak için mi?

AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan: "Erdoğan Allah'ın tüm vasıflarını üstünde toplayan bir lider" demez mi?

İnsanlar "Erdoğan peygamberdir" sözünden daha ileri bir adımın nasıl atılacağını merak ediyordu. Öyle ya “Peygamber” söyleminden daha ileri bir saçmalık düşünülebilir miydi?

Sağolsun AKP Düzce Milletvekili Fevai Arslan bu konuda herkesi aydınlattı ve Erdoğan'ı Allah ilan etti.

Bakın Arslan yaptığı konuşmada şöyle diyordu: "Türkiye olarak artık koşmaya başladık. Çünkü (Türkiye'nin) başında öyle bir lider var ki dünya liderliği kabiliyetinde ve Allah’ın bütün vasıflarını üzerinde toplayan bir lider var. İşte bunun önünü kesmek istediler."

“Bundan da daha ilerisi olmaz” diyenler 02 Mart 2014 tarihinde Erdoğan'ın, Muğla mitinginde camiayı eleştireyim derken kullandığı ifadeler karşısında şaşkınlığın nirvanasını yaşıyorlardı. "Biz rahmet için geldik gazap için değil. Bizim rahmetimiz gazabımızı aşacaktır inşallah..."

Erdoğan'ın bu sözleri miting alanında ve ekranları başındaki insanlara küçük dillerini yutturuyordu.

Bu sözler kendi için asla kullanılamazdı. Zira, Allah, hadisi kutside kendisini anlatırken insanlara "Rahmetim benim gazabımı geçmiştir” diye sesleniyor.

Nasıl olurda bir fani Allah’ın bu sözlerini kendine uyarlar?

Bu sözleri kendi çıkarları için kullananlar, tabii ki “rızkın sahibinin Allah olduğunu görmezden gelip, kendilerini rızk sahibi zannederler…

Düşünüyorum da “peygamber” söylemi karşısında o günlerde çılgına dönen Necip Fazıl bu günleri görseydi ne yapardı?

Acaba mezarında kaç defa ters döndü?

Önceki ve Sonraki Yazılar