Nüfusun yüze 70’i hayatını taksitlerle sürdürüyor, yüzde 58’i tatile gidemiyor

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan ‘Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması' sonuçlarına göre, halkımızın yüzde 70.4’ü konut ve konut masrafları dışında hayatını taksitlerle sürdürüyor. 2018 yılı verilerine göre, nüfusun yüzde 70.4’ü konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri veya borçları olduğunu, yüzde 58.3’ü evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayamadığını ve yüzde 11.5’i konut masraflarının hanelerine çok yük getirdiğini söylemiş.

Araştırma, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı payın da bir önceki yıla kıyasla, 0.2 puan artarak yüzde 47.6 çıktığını, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun payının 0.2 puan azalarak yüzde 6.1’e indiğini gösteriyor. Yani toplumun en zengin yüzde 20’sinin gelirinin, en yoksul yüzde 20’sinin gelirine oranı 7.5’ten 7.8’e çıktı.

Gelir adaletsizliği arttıkça, ücretlilerin geliri enflasyon altında kaldıkça hayatımızı işe git-gel, akşam saatlerinde pazara gidip fiyatı düşen gıda maddelerini alarak beslen, bozulan eşyayı tamir ettirerek kullanmaya çalış, ailece dışarda yemek yemeyi, sinemaya, tiyatroya gitmeyi, tatili unut şeklinde geçirmeye devam edeceğiz.

Yukarıda özetlenen tablo, hali hazırda işi olanlar için geçerli. Ülkede ekonomi kötüye gittikçe günlük hayatımız daha da fazla etkilenecek, işsizlik oranları artacak, artıyor. Her ne kadar TÜİK işsiz sayısını kafasına göre hesaplıyor olsa da İŞKUR verileri işsizliğin, TÜİK’in rakamlarının üstünde olduğunu gösteriyor.

İşsizlik Sigortası Fonu verilerine göre, yılın ilk 8 ayında 5 milyar 341 milyon liralık işsizlik maaşı verildi. Bu rakam, 2018 yılının tamamında yapılan ödemelerin üstünde, hatta yüzde 82 oranında artmış. Kamunun başlattığı ‘istihdam seferberliği’ olmasaydı bu rakamın ulaşacağı nokta çok daha yüksek olacaktı.

Gelir azalıyor ama örtülü ödenek harcamaya devam ediyor

Sahada işler iyi gitmeyince kamu da olumsuz etkileniyor. Bütçe verilerine bakalım... Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından açıklanan Ağustos 2019 bütçe verilerine göre, vergi gelirlerindeki artış enflasyonun oldukça altında kalmış. Merkez Bankası’ndan aktarılan 38 ve 41 milyarlık gelire karşın bütçenin yılın ilk sekiz ayındaki açığı 68.1 milyar liraya çıkmış. Aynı dönemde Hazine de 104 milyar lira net borçlanma yapmış. En dikkat çekici artış ise Cumhurbaşkanlığı’nın kullanımında olan ve nereye harcandığı bilinmeyen “örtülü ödenekte.” Örtülü ödenekten ağustosta 169.8 milyon, 9 ayın toplamında ise 1.5 milyar lira harcanmış.

Bütçe gelirlerindeki azalışın en önemli nedeni halkın tüketimi kısması. Perakende satış hacmi temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 3,7 azaldı. Gıda, içecek ve tütün satışları yüzde 1, gıda dışı satışlar yüzde 4,5, otomotiv yakıtı satışları yüzde 5 oranında düştü. Bu azalışın yıl boyunca devam etmesi halinde devlet, elindeki tek kozu kullanıp içki ve sigaraya zam yapmaya devam edecek.

Düyun-u Umumiye derde deva olacak mı?

 Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilke daha AKP iktidarı döneminde tanık olduk. Osmanlı döneminde Maliye Bakanlığı bünyesinde kurulan ve ülke ekonomisinin iliğini kemiğini eriten Düyun-u Umumiye benzeri Borçlanma Genel Müdürlüğü oluşturuldu. 110 kişinin çalışacağı kurum; devlet tahvili, Hazine bonosu ve diğer iç borçlanma senetleri çıkarma, bunların değer ve faizlerini belirleme, ihale, sürekli satış ve diğer yöntemlerle satışını yapma görevlerini yürütecek. Merkez Bankası verilerine göre haziran sonu itibarıyla, kısa vadeli dış borç stoku, 2018 yıl sonuna göre yüzde 5 oranında artışla 122,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bakalım modern Düyun-u Umumiye dertlerimize deva olacak mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar