İbrahim Aktaş

İbrahim Aktaş

Çağdaş Atan

2000’li yılların başına gidelim beraberce, 2002–2003 futbol sezonuna… Öyle sanıyorum ki, Altay’ın Süper Lig gördüğü son sezon…

İzmir’in, siyah beyaz renkleri kuşanmış, köklü kulübü Altay’ı, on yedi yıldır gözlüyoruz Süper Lig yolunda… Geçen on yedi yılda, epeyce badireler atlatıldı, birçok sıkıntının da üstesinden gelindi. 3. Lige kadar gerileyen İzmir’in asırlık çınarı Altay, hızlıca toparlanmayı bildi ve Süper Lig özlemini sonlandıracak mücadeleyi sergilemeye gayret ediyor.

Altay, ekseriyetle müsabakalarını Alsancak Stadında oynardı stat yıkılana kadar. Hem de her iki tribünde de oturacak yer bulamazdınız; gidenler bilirler tarihi Alsancak Stadını… Lafı geçmişken, yeni halinin açılışını dört gözle bekliyorum ve korona günlerinden sonra, Alsancak’ın yeni hali içerisinde müsabaka izlemeyi diliyorum.

İşte, o eski Alsancak Stadına, 2002–2003 futbol sezonunda çok gittim Süper Ligdeki Altay’ı seyretmeye… O yıllarda Bornova’nın Çamdibi semtindeki Sıdıka Rodop Lisesinde öğretmenlikle meşgulken, çok sevgili öğretmen arkadaşım, bugün Prof. Dr. unvanını, “Dil Konusundaki Araştırmalarıyla”, başarıyla isminin önünde taşıyan Caner Kerimoğlu ile beraber… Altay’ın on beş günde bir iç sahada oynayacağı maçını iple çekerdik. Elbet ki, kahramanlarımız vardı o takımın içerisinden; Haydar Koç, İbrahim Akın, Tahir Karapınar, Sinan Kaloğlu, Murat Karakoç, Mehmet Zengin ve Çağdaş Atan ilk aklıma gelen ve bir çırpıda sayabildiklerim… Ve inanın ki, ismini saydıklarımla ve hatırlayamadıklarımla birlikte aslında iyiye yakın futbol oynayan Altay, o sezon nasıl Süper Lige veda etti, hala anlam verebilmiş değilim.

Arkadaşım Caner ile birlikte gittiğimiz Altay maçlarında, özellikle takip ettiğimiz bir oyuncu vardı ki; Çağdaş Atan… Kendine özgü ve hırçın futbol yapısı ile, oturmamıza asla izin vermezdi tribündeki koltuklarımıza… Her ikimizin de Çamdibi semtinde çalışıyor olmamız ve hatta benim ikamet de ediyor olmam, Çamdibili bir sporcuyu yakından takip etmemiz için yeterdi ve artardı bile…

Atan ailesi, aslında hemen hepsi sporcu; Çağdaş’ın amcası Metin Atan’da uzun yıllar profesyonel olarak Altınordu ve İzmirspor’a hizmet etti. Çağdaş’ın kardeşi Cemal’de hem profesyonel hem de amatör futbolcu olarak Türk futbolunun içerisinde yer aldı. Çağdaş’ın kuzenleri Olcay, Örpen ve son dönemde televizyon dizilerinde yıldızı parlayan, Altay altyapı patentli Berk de, Atan ailesinin ne kadar sporcu bir kişiliğe sahip olduklarının en büyük göstergesi…

Çağdaş Atan’a geri dönelim; Çamdibi Gençlerbirliği Kulübünde yöneticilik yaptığım yıllarda kardeşi Cemal, profesyonelden amatöre dönmüş ve kulübümüzü tercih etmişti. İki sezon kadar da birlikteydik. İşte o yıllarda, Almanya’da Bundesliga ekiplerinden Energie Cottbus ve sonrasında İsviçre’nin Basel takımlarının formasını giyen ağabey Çağdaş ile de yakından tanışma fırsatımız oldu. Kardeşi Cemal’in birkaç müsabakasını izleyebildi vatana döndüğü kısa tatillerinde…

Çağdaş’ın çok formda olduğu o yıllarda bile neden Türk Milli takımına çağrılmayışını hep sorgulamıştım! Hatta birkaç defa Çağdaş da, bu sıkıntısını, televizyonlardaki spor programları vasıtasıyla dile getirmişti. Ve hiç kimse anlam veremediği gibi, tamahkâr toplum olan bizler; “vardır bir hikmeti” ya da “hocanın takdiridir” yakıştırmalarıyla unuttuk gittik…

Yıllar, yılları kovaladı. Çağdaş Atan, 2015–2016 sezonu ile aktif futbolculuk hayatını noktaladı ve belki de hayatındaki en iyi bildiği işi, futbolu öğretmeye karar verdi. 

Şu anda da ülkemiz Süper Liginin lider ekibi olan Alanyaspor’un başında… Ve iyi de gidiyor.

Ancak, son oynadıkları ve haklı şekilde, güzel oyunla 2–1 galip geldikleri Beşiktaş maçından sonra yaşanan bir hadise, aynı eski yıllardaki gibi, O’nun milli takıma, neden davet edilmeyişini sorguladığım şekilde, bu olayı da sorgulamama sebep oldu;

Süper Lig maçlarında kuraldır; maçlar bittikten sonra, yayıncı kuruluş ayakta ve basın odasında çekimler yapar. Basın mensupları için her statta mutlak suretle düzenlenmiş basın toplantı odası bulunur. Çağdaş da, galip gelmiş ve ev sahibi takımın teknik sorumlusu sıfatıyla, basın toplantısında kameraların önüne geçti ve müsabakayı, rakibi ve maç ile ilgili anlatılması gereken diğer konuları anlattı. Sonrasında da, kendisini dinleyen basın mensuplarından soru bekledi doğal olarak… Ama gariptir, kimseden çıt çıkmıyordu. Çağdaş Atan da, haklı olarak, kendisine soru ya da herhangi bir yorumda bulunmayan basın mensuplarının karşısından “o zaman gelmenize ne gerek vardı” sözleriyle ayrıldı.

Ben, son otuz yılını Çamdibi’nde geçirmiş birisi olarak, sporcu Atan ailesinin en küçük bir yanlışına bile şahit olmamışken ya da kulaklarım olumsuz en küçük bir şey duymamışken, sahalarda canlı gözlerle izleme şansına sahip olduğum Çağdaş, kardeşi Cemal, kuzenleri Olcay ve Örpen’i tanımışken, hatta Çağdaş’ın dışındaki bu saydığım isimlerin amatör futbol yöneticiliklerini de yapmış birisi olarak söylüyorum ki, bu güzel insanlara iki kelam etmek bu kadar mı zor?

Dipnot; “Konuşma, insan aklını kullanma sanatıdır” Eflatun.

f30d8130-66c2-428d-b77e-579e853344a0.jpg52d4e884-b215-4ff5-a779-bfe1f79ee07e.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar