Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Deniz bitti, siyaset tıkandı

Türkiye’de siyaset tam anlamıyla tıkanmış durumda.

Çıkış yolu da görünmüyor. Son Anayasa referandumunda yüzde 49 hayır oyu veren vatandaşlara umut olması gereken CHP oradan oraya savrulup duruyor.

Sanki gizli bir güç yüzde 49’un bloklaşmasını engellemeye çalışıyor.

Referandum sürecini görece iyi yöneten CHP ne oldu da birden ve yeniden savruk gö- rünümünü aldı? Önce CHP Antalya milletvekili Deniz Baykal bir televizyon programında 2019’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri adaylığı için Abdullah Gül’ü işaret etti.

Tepkiler üzerine, ben öyle demedim, sorulan bir soruya cevap verdim, açıklamasını yapmak zorunda kaldı.

Derken CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu çıkıp 2014’teki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin şemsiye adayı Ekmeleddin İhsanoğlu’nun doğru bir seçim olduğunu savununca ortalık ayağa kalktı.

Bütün CHP tabanı bu sözlere “pes” dedi. Ardından CHP Mersin milletvekili Fikri Sağlar (hizipçilikte çok usta olmakla bilinir) parti yönetimini topa tutunca kesin ihraç istemiyle disiplin kuruluna sevk edildi. Bardağı taşıran son damla ise CHP Genel Başkanlığı Ekonomi Danışmanı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke’nin partideki görevlerinden istifa etmesi oldu.

Burada ilginç olan nokta, Ankara’dan gelen bilgilere göre, gerek Baykal gerekse Böke’nin Kılıçdaroğlu’yla görüşürken başka türlü konuşmaları.

Görüşmeden çıktıktan sonra söylediklerinin tam tersini yapmaları… Hürriyet yazarı Deniz Zeyrek iki gün önceki yazısında bu konuya değiniyor ve kafasındaki soru işaretlerine yanıt arıyor. Ancak burada üzerinde durulması gereken husus Kılıçdaroğlu’nun kendisine söylenenlere neden gözü kapalı in andığı.

Geçmişine baktığımız zaman Kılıçdaroğlu yıllarca devlet bürokrasisinde çalışmış, SSK gibi arı kovanı niteliğindeki bir kurumda genel müdürlük yapmış bir kişilik. Yine yıllar boyu siyasetçilerle çalışmış. Siyasetin kirli yüzünü hiç mi görmemiş? Gördüyse kendisine her söylenene neden inanmış?

İnanmadıysa neden gereğini yapmamış? Şaşılacak bir durum velhasıl. Bir de CHP’nin eski hedef ve ideallerini günümüz ve geleceğe uyarlamak yerine bunları tümden bir yana itip tam da ne olduğu pek kestirilemeyen liberalimsi politikalara yö- nelmesinin parti tabanında yarattığı derin rahatsızlık var.

Bu rahatsızlığın en önemli kaynaklarından biri de tıpkı Selin Sayek Böke gibi parti teşkilatlarında hiç çalışmamış, parti adabını bilmeyen kişilerin paraşütle CHP’nin tepe noktalarına indiriliverilmeleri. Zaten taban baştan itibaren Böke’yi benimsemedi. Kemal Derviş’in öğrencisi ve yakını olduğunun bilinmesi Böke’ye olan hoşnutsuzluğu arttırırken bir de Tansu Çiller’e benzer bir üslubu tutturmaya çalışması her şeyin üzerine tuz biber ekti.

Son Ankara kulisleri Böke’nin yakın gelecekte CHP liderliğine oynamak için kolları sı- vayacağını söylüyor.

Bakalım, göreceğiz. Öbür yanda MHP’nin durumu ortada! Parti lideri Devlet Bahçeli’nin bağlantılarıyla ilgili söylentiler havada uçuşuyor. Buna bağlı olarak Aydınlık yazarı Sabahattin Önkibar’ın yazdığı, yayımlanmadan önce mahkemece toplatılan “ Devlet Bahçeli ve Ülkücülerle İlgili Her şey” kitabındaki iddialar doğruysa gerçekten vahim.

Bir de MHP’de Meral Akşener faktörü var. Akşener’in yakında kendi partisini kuracağından söz ediliyor. İyi de sırtında bunca bagajla Meral Akşener parti kursa da o hareket tutar mı? Birileri ellerinde sakladıklarını söyledikleri kasetleri servise sokar mı?

Bütün bunlara baktıkça Türk siyasetinin hiç bugünkü kadar kaotik bir görünüm almadığını düşünüyor ve sakın karamsar demeyin ama çıkış yolu da göremiyorum.

Tek dileğim Türkiye’nin çözüm ararken demokrasi yolundan sapmaması ve çok tehlikeli bir batağa saplanmaması.

Önceki ve Sonraki Yazılar