Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

GERÇEKLE HAYAL ARASINDA...

Yeni bir kriz kapımızda gibi görünüyor. Kontrollu kriz mi yoksa bir savaşa doğru evrilir mi? Bunu şimdiden söylemek zor. Geçmişten gelen bilgi birikimim bana krizin sonunda kontrol edileceğini ve tarafların sütre gerisine çekileceğini  söylüyor. Ama bugünkü koşullarda acaba öyle mi? Çünkü çok bilinmeyenli bir denklem var önümüzde sanki.

Bu kadar üstü kapalı bir girizgahtan sonra konuyu açayım. Mesele Ankara’yla Atina arasında Doğu Akdeniz bölgesinde süren gerginlik. Sanki birileri Doğu Akdeniz’de bir Türk-Yunan Savaşı’nı kışkırtmak istiyor. Ancak bu tarafta bilgi akışı hemen hemen yok. Neler oluyor? Gerçekten çok ciddi bir savaş oyunu mu oynanıyor yoksa birileri birilerine göz dağı mı veriyor? Keşke şeffaf, doğru haberlere ulaşabilsek de analizlerimizi onlara göre yapabilsek.

Öte yandan bir takım haberler de sınırlarımızın ötesindeki yayın organlarında tabiri caizse havada uçuşuyor. Bunlardan en sonuncusu Almanya’nın çok ciddi haberciliğiyle bilinen Die Welt gazetesinde yayımlandı. Yunan İ Kathimerini gazetesi de bu haberden alıntı yaptı.İ Kathimerini’de yayımlanan haber şöyle:

“ Alman Die Welt gazetesi, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın siyaseten ayakta kalabilmek için Doğu Akdeniz’de Yunanistan’la bir askeri çatışmayı kışkırtmak istediğini yazdı. ‘Erdoğan’ın hesaplı kitaplı savaşı’ başlığıyla yayımlanan haber şöyle devam ediyor: Türkiye Cumhurbaşkanı’na kalsa Türk Deniz Kuvvetleri çok önce Akdeniz’de bir Yunan gemisini batıracaktı.

“Askeri kaynaklara göre (artık bu askeri kaynaklar kimse) Erdoğan bir kaç gün önce Türk Silahlı Kuvvetleri generallerinden, hiç bir can kaybı yaşanmaması koşuluyla bir Yunan gemisinin batırılmasını istedi. Ancak generaller bu isteği kabul etmedi. Bunun üstüne bir başkası (o da kimse) bu kez bir Yunan savaş uçağının düşürülmesini, pilotun nasılsa hava yastığını kullanarak kendini kurtaracağı için can kaybı yaşanmayacağı önerisinde bulundu. Generaller bu öneriyi de geri çevirdi.”

Bunu okurken aklıma 2014 yılında FETÖ örgütü unsurlarının Suriye krizinin daha başlangıcında dolaşıma soktuğu iddialar geldi. Bunlardan en vahimi Suriye sınırları içinde bulunan Süleyman Şah Türbesi’yle ilgili olanıydı. Dolaşıma sokulan haber şöyleydi:

“Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler Süleyman Şah Türbesi’ne IŞİD tehdidini Suriye’yle savaş için uluslararası bir gerekçe olarak sunarken MİT Müsteşarı Hakan Fidan buna gerek olmadığını, gerekirse dört adam gönderip sekiz füze atarak ya da doğrudan Süleyman Şah Türbesi’ne yönelik MİT’in yaptığı bir ‘sahte bayrak’ operasyonuyla bu gerekçeyi sağlayabileceğini söylüyor (Türkçe bozuklukları bana ait değil. Dolaşıma sokulan haber aynen böyleydi.)”

Dolaşıma sokulan haberde dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun da bu sözüm ona komplonun içinde olduğu, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın savaş suçlusu olarak yargılanması gerektiği de yer alıyordu. Sonunda neyin ne olduğu hiç bir zaman açığa çıkarılamadı. Olay daha sonra Suriye’de savaşın iyice kızışmasıyla kapandı gitti. 

Söylemek istediğim şu: Doğu Akdeniz’de bir kriz olduğu ayan beyan belli. Libya’nın sözüm ona Ulusal Birlik Hükümeti’yle münhasır ekonomik bölge anlaşmasının imzalanmasının mimarı Amiral Cihat Yaycı tasfiye edildi. Ama neyin ne olduğu, gerekçeler hiç bir zaman kamuoyuna açıklanmadı. Eğer konuda biraz daha şeffaf davranılsa spekülatif haberler de havada uçuşmaz, derim. İşin en kötü yanı da eskilerin deyimiyle, olayın şüyuu vukuundan beterdir. Benden söylemesi.

Önceki ve Sonraki Yazılar