Zimbabve: Şelaleler ortasındaki susuz ülke!

Yaşı 50’yi geçmiş olanlar Zimbabve deyince ilk şunu düşünecektir:
Afrika’daki ulusal bağımsızlık hareketlerinin en çok ses getirdiği ülke.
Robert Mugabe önderliğindeki Zimbabve Afrika Ulusal Birliği (ZANU) 18 Nisan 1980’de emperyalizmin yönetim egemenliğine son verdi.
Zimbabve Afrika’nın 50. bağımsız ülkesi olarak dünya sahnesine çıktı.
ZANU’nun adından da anlaşılacağı gibi hedef sadece Zimbabve’de değil tüm Afrika’da daha insanca bir yönetim oluşturmak, kıtanın kaderine kıta sahiplerinin yön vermesini sağlamaktı.
Zimbabve’nin adı o güne dek Rodezya idi.
19. yüzyılın son çeyreğinde İngiliz Kâşif Cecil Rodez bu coğrafyayı baştan sona dolaşmış, ad olarak da Rodezya’yı uygun bulmuştu. 
Bağımsızlıkla birlikte ülke de kendi adına kavuştu.
Zimbabve yerel dilde taşlar ülkesi anlamına geliyor.
Ülke topraklarında birbirinden değerli taşlar var. 
Başkent Harare de adını yerli bir kabile reisinden alıyor.
Büyük kuruluş heyecanı Zimbabve halkını da içine çekti. 
Verimli toprakların bereketinin hep birlikte paylaşılacağı günlere yürüyüş başlamıştı.
***
Devamı öyle gelmedi.
Zimbabve son olarak dünya gündemine 15 Kasım Çarşamba günü ordunun Devlet Başkanı Mugabe’yi devirdiği haberiyle geldi.
1980’den beri yönetimde olan Mugabe, ordu komutanı Constantino Chiwenga’nın başlattığı harekât sonucu koltuğundan uzaklaştırıldı. 
93 yaşındaki Mugabe 37 yıldır sürdürdüğü devlet başkanlığından ayrılmak istemedi.
Gelen haberlere göre günlerdir pazarlıklar sürüyor.
Mugabe, yıllar içinde her seçimi kazandı.
Kendisine rakip olabilecek tüm hareketleri biçti. 
Peki, neden darbeyle karşı karşıya kaldı?
Darbeden kısa bir süre önce kendisinden sonra devlet başkanı olacağı konuşulan yardımcısı Emmerson Mnangagwo’yu görevden almıştı.
Konuşulan şuydu:
Yıllar önce sekreteri iken evlendiği eşi Grace başkan yardımcısı olacak.
Sonra da yerine geçecek.
İşte bu bardağı taşıran son damla olmuştu.
Öyle anlaşılıyor ki; çevresi Mugabe’nin ancak ölünce koltuğu bırakacağını düşünmüş, tek umut Azrail deyip beklemeye koyulmuş.
Mugabe’nin 37 yıllık iktidar yetmiyormuş gibi kendisinden sonrayı da biçimlendirme hırsı, sonunu getirmiş görünüyor. 
***
Zimbabve’ye 1996 yılında gittim.
Güney Afrika Cumhuriyeti’nden karayolu ile geçtim.
Bağımsızlığın ilk 15 yılı geçmiş, ancak hedefler gerçekleşmemişti.
Bağımsızlık mücadelesinden sonra yönetimden çekilen beyazlar nüfusun yüzde 1’i bile değil.
Birkaç yüz bini geçmiyor.
Oysa ekonominin yüzde 80’ine sahipler.
Ulusal ekonomi yaratılmayınca bu yapı devam etti.
Ülkenin başlıca ihraç ürünlerinin çoğunun üretim planlaması, ticareti, ihracı beyazların elindeydi.
Beyazlar, “tamam, ülke yönetimi sizin, üretim ve ekonomi bizim” demişti. 
Ekonomideki başarısızlık toplumsal dönüşümde de yaşandı.
Ortak bir dil oluşturulamadı.
Kabileler kendi dillerinde ısrar etti, geriye tek ortak dil İngilizce kaldı.
Toplumsal dönüşümdeki  başarısızlık siyasete de yansıdı.
Mugabe tüm siyasi rakiplerini öyle ya da böyle bitirdi. 
Zamanla halk, Mugabe’yi onaylamasa bile şöyle düşünmeye başladı:
Ondan daha deneyimli siyasetçi yok.
Bu durumda yerinde kalsın...
Zimbabve gezim sırasında gözümün önünde bir fotoğraf gibi kalan sahnelerden biri şuydu:
Çoğu çocuk onlarca kişi, bir kuyunun başında sıraya girmiş, bir kova su almaya çalışıyordu.
Oysa Zimbabve dünyaca ünlü Viktorya şelalesinin aktığı ülkeydi.
Zambezi ırmağı Zimbabve ile Zambiya arasında öyle coşuyor ki; 1700 metrelik alanda 100 metreyi aşan bir yükseklikten akarken suyun sisleri gökyüzünde 300 metrelik bir alan kaplıyor.
Yerliler, bu şelaleye gürleyen duman anlamına gelen Mosi-oatunya diyor.
Çoluk çocuk onlarca kişi bir kuyunun başında sıra beklerken şöyle mırıldanmıştım:
Boşa akarsa şelale
Susuz kalır sülale...
Zimbabve’de bugün yaşananlar t-onlarca ders içeriyor.
Bir kişi devletin başına çöreklenip, her şeyi belirler hale geldi mi, sonuç felaket oluyor.
Devleti kurmak yetmiyor; toplumsal yapı oluşturmak, ekonomiyi de kurmak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar