Mustafa Ülkü Caner
Ensesinden tutulan kedi
Veya kentin müstakbel başkanı!
Çoğumuz mutlaka yapmışızdır.
Hani bir kediyi şöyle ensesinden yakalayıp kaldırmışızdır.
Gözlerinizi kapatıp bir canlandırın o sahneyi.
Zavallı kedi ön kollarını açar teslim olmuşçasına yukarı kaldırır ve ne olacağını bekler.
Tırnakları çaktırmadan önüne geleni tırmalamaya, arka bacakları da debelenmeye hazır idmana başlar.
En iyi niyetle kaldıran kişi kedinin yüzünü kendine döndürür ve kediye şirinlik yaparak bir şeyler söyler.
Okşar, sever, bazen de üstüne öper ve yavaşça bir yere bırakır.
Kedi de, oh kötü bir şey yokmuş diye haline şükreder ve mırmırlanır.
***
Çok kötü niyetli biri ensesinden tutup kaldırdı mı kediyi başlar pataklamaya, örselemeye.
Sonunda fırlatır atar bir yere.
Bilmez ki kedi genellikle dört ayaküstüne düşer ve o yaptığını sandığı kötülükle kalır kedinin aklında.
Sadece kedinin mi?
Hayır, onun böyle yaptığını gören insanların da aklında.
Tek sorun kedi de, kediye bu muameleyi yapan da ve en kötüsü diğer insanlar da bu işe alışırlar.
Adeta celladına âşık idam mahkûmu rolünü benimsemişlerdir çoğu.
Celladın merhametine teslim ederler ruhlarını.
En azından büyük bir kısmı bu role bayılırlar.
Hatta alışkanlık yapmıştır bu durum çoğunda.
Demek ki insanlar ve kediler başka bir dünyayı hayal bile edemeyecek hale sokulmuşlar.
***
Koca koca Belediye Başkanı, Meclis Üyeleri vs olmak için uğraşan insanların yukarıda anlatmaya çalıştığım kediden ne farkı var?
Onlar da havada kalmıyorlar mı ne zamandır?
Kaderlerini ve hayallerini tek adamın veya hatta tek tek ne yaptığını bile unutan bazı adamların ellerine kaderlerini teslim etmiyorlar mı?
İşin kötüsü kediyi ensesinden tutan adam bu işten büyük zevk almaya başlamadı mı?
Kedi şanslıysa, örneğin başkan olursa o da gücü eline geçirince onlara benzemeyecek mi?
İşin en kötüsü bunu gören insanlar, sizler bu tiyatroyu izlemekten zevk alır hale gelmediniz mi?
Toplumca zıvanadan çıkıyor ruhsal sağlığı giderek fenalaşan, krizden bile medet uman bir topluma dönüşüyoruz.
Peki, acil çözümler ne?
Bazılarını sayayım:
-Başta siyasi partilerimizin çok güçlü ve yaygın demokratik örgüt yapısına kavuşması…
-Eğitim. Eğitim. Hem de bilimsel ve çağdaş eğitim.
-Adalet. Vicdan. Adalet. Saygı. Adalet.
-Üretim. Tarlada üretim. Fabrikada üretim. En önemlisi beyinde üretim!
-Sağlık. En başta ruh sağlığı!
Zannetmeyin ki bugünkü ülkemizden bahsediyorum!
Benimkisi hayal işte! Veya rüya.
Bazıları buna deli saçması da diyor. Varsın deli desinler.
Bu hayallerimiz olmadan nasıl yaşarız?
Esas delilik tesadüfü telefon anketleriyle veya yüz yüze bile olsa bazı kentliler ile yapılan uyduruk anketlerle kentin en güzel ve iyi huylu kedisini tespit etmek çabası değil mi