Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

“Kontrollü Başkanlık” mı?

Başkanlık sistemi de aslında bir sistemdir.

Ama her sistemin aslında kendi içinde iyi kötü, doğru yanlış bir sistemi olur.

Objektif kurallar ve denetim vardır.

Ama olmazsa olmaz kuralı bağımsız yargı ve hesap denetlemesidir.

Başkanlık sistemi demokratik olabileceği gibi, tam bir diktatörlük şeklinde de olabilir.

Aralarındaki temel fark hukuk, adalet ve siyasi ahlak kurallarına uyumlu olup olmasıdır.

Ayrıca Başkanlık sisteminin olduğu demokratik ülkelerde hukuka bağlılık, hukuku belirleyememek ve kamunun bağımsız mali ve hukuki denetimi gibi zorunlu unsurlar vardır.

En azından toplumsal ve kişisel vicdan freni vardır.

Yani , “Demokratik Başkanlık” , “kontrollü başkanlıktır”.

Ama temel bir çok konu tamamen bir kişinin inisiyatifi ve kararına bağlanırsa işte orada sistemsizlik başlıyor demektir ve bunun adı uzun vadede ancak kaos olur.

Ekonomide bu böyledir.

Siyasette de...

***

Bu yeni bir durum değil.

Çok geriye gitmeyelim.

Son yıllarda topluma empoze edilmeye çalışılan istibdat döneminin padişahı Abdülhamid Han zamanında da benzer durumlar yaşanılmıştı.

O dönemde meşrutiyet vardı.

Çok kısıtlı da olsa 1876 tarihli ilk Anayasa’mıza uygun olarak 1877 de Meclis-i Mebussan adında bir parlamento oluştu.

Ancak istibdat amacı olan padişah için bu kısıtlı Meclis bile fazlaydı ve 14 Şubat 1878 de 31 yıl “izne” gönderilerek devre dışı bırakıldı.

Ta ki aydınların demokratik baskılarına dayanamayıp 23 Temmuz 1908 de Melis’i tekrar toplantıya çağırmak zorunda kalana kadar!

Böylelikle 31 yıl boyunca Meclis Denetimi devre dışı kaldı.

Bunlar çok tanıdık tarihsel olaylar.

Maalesef özellikle Ortadoğu ülkelerinde tarih sıkça tekerrür ediyor.

Biliyorsunuz Abdülhamid döneminde Osmanlı en büyük toprak kayıplarına uğramış ve milyonlarca kilometre kare toprak kaybetmiştik.

Kimini savaşlarla, çoğunu masa başında…

Zira aşırı borçlanma koca imparatorluğun boynunu eğdirmişti.

***

Son dönemlerde, siyasette ana muhalefetin belirttiği “tek adam dönemine” daha alışamamışken kamu ekonomisinde de “tek adam dönemine” giriverdik bir kararnameyle.

Ülkedeki kalan kupon ekonomik varlıklar fona bağlanarak alışılmış anayasal denetim organlarına teğet geçiriliyor.

Hukuki ve mali denetimsizlik dünyada eşi görülmemiş hale geliyor.

Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin belirttiği gibi “borç alıp, parayı üretime yönlendirmeyip inşaat ve betona gömersen” sonuç elbette böyle bir kriz olur.

Kriz yok ki, kriz yok ki diye dolaşmak ile de kriz çözülür mü göreceğiz!

Önceki ve Sonraki Yazılar