Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

“Satranç”

“Bertaraf eden güç” cümlesini duyunca nedense satranç tahtası geldi gözümün önüne.

Şahıyla, veziriyle, kaleleriyle, filleri, atları ve tabii o ön sıradaki zavallı boynu bükük piyonlarıyla!

Şah, vezir, kaleler daha heybetlidir.

Filler ve atlar ise oynaktırlar.

Piyonlardan sonra kolayca harcanacak sıralarını beklerler.

Genel de de ilk hamlelerde bile kurban ediliverirler.

Piyonlar ise zaten adı üzerinde, kullan harca!

***

Satranç tahtası ile dünya siyaseti ne kadar benzerdir, biliyorsunuz di mi?

Sadece dünya siyaseti mi?

Ülkelerin siyaseti ve yerel yönetimler de farklı mı sanki?

Hatta bırakın siyaseti, kişisel ilişkilerde satranç oynamıyor muyuz?

Hem de ne kadar kural ve hukuk tanımaz aymazlıkla!

Dünyanın çivisi çıktı dedirten cinsiyle hem de!

Maalesef, hatta yüzsüzlük, cehalet ve pervasızlıkla porselen mağazasındaki fillerden farklı neyimiz kaldı?

***

Taraf olmak, taraf olmamak, bertaraf olmak!

Güç, iktidar, tehdit, oyun, hile, zekâ, yenilgi, üzüntü, sevinç, zafer!

İnkârcılık, yalancılık, hadsizlik, sahtekârlık, akıl dışılık, yüzsüzlük.

Hepsi var.

Nerede mi?

Satranç tahtasında.

Kimisi altından, kimisi kuru tahtadan!

Veya oyun usulünden ve tarzından!

Tam oyunu kazandım, şah mat diyeceğim derken, bertaraf olmak da var bu satrançta!

Hele sinirlerine hâkim olmaz, rakibini küçümser, hatta dalga geçmeye veya hatta tehdit etmeye kalkarsan!

Satranç saygıdır, dinginliktir, sabırdır, akıldır, mantıktır.

Bu özelliklerden ne kadar uzaklaşırsanız, şah-mat olma olasılığınız o kadar büyür.

Bu böyle biline

Önceki ve Sonraki Yazılar