Onurumuz hiç böyle kırılmamıştı

Türkiye Cumhuriyeti, 96 yıllık yaşamında pek büyük sorunlarla karşılaştı ama devlet onurumuzla kimse oynayamadı. Türkiye, özellikle Kemal Atatürk zamanında çok saygın bir devlet konumuna yükseldi. Öyle ki İngiliz Kralı 8. Edvard, Gazi’yi yakından tanımak, onun elini sıkmak için 1936’da ülkemize kadar geldi.

İsmet Paşa, 2. Dünya Savaşı’nda Avrupa’yı ezen ve Bulgaristan sınırlarımıza dayanan Hitler’in 1941’deki tehdidine aynı ağırlıkta karşılık verdi. (Kaynak: İnönü’den İkinci Dünya Savaşı, Yazan Mehmet Arif Demirer, Bilgi Yayınevi) Adnan Menderes, ABD karşısında eğilen ilk başbakan oldu ama onun döneminde de ABD, Türkiye’yi tehdit etmeye kalkışmadı.

ABD’nin 36’ncı başkanı Lyndon Johnson, 5 Haziran 1964’te dönemin Başbakanı İsmet İnönü’ye Kıbrıs’a karışmaması için tehdit mektubu yolladığında, aldığı cevap, “Böyle giderse Batı İttifakı yıkılır, yeni bir dünya kurulur, Türkiye’de orada yerini alır!” oldu.

Her türlü Amerikan tehdidine karşı CHP Lideri Bülent Ecevit, başbakan olarak 1974’te Kıbrıs’a çıkarma kararı alacaktır. Türkiye’ye ambargo uygulanınca 25 Temmuz 1975’te Türkiye’deki Amerikan üslerini dönemin başbakanı Süleyman Demirel kapatacaktır.

Ya şimdi?

Suriye’deki PKK’ya karşı operasyon yapma kararı alan Türkiye’yi ABD Başkanı Trump’ın nasıl tehdit ettiğini biliyorsunuz: “Türkiye (…) sınırları aşmak olarak değerlendirdiğim bir şey yaparsa, Türk ekonomisini yıkıp ve yok edeceğim (daha önce yaptım).”

Tarihte hiçbir zaman bu kadar aşağılanmamıştık…

Bundan daha düşündürücüsü de bu alçak adamın tehdidi karşısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın susup kalmasıdır. Bu satırları yazdığım ana kadar Saray’dan bir tepki duymadık.

Asıl üzüntü verici de işte budur… İçeride herkese demedik laf bırakmayan Sayın Erdoğan’ın Trump denilen megolaman karşısında bu kadar uzun süre susup kalmasını tarihimize yakıştıramıyorum.

IŞİD’İ TÜRKİYE’YE SOKMAK MI?

PKK için Türkiye’yi mahvetmekten söz eden ABD Başkanı, belli ki başka kurnazlıklar peşinde. Suriye’de yakalanan IŞİD’li teröristleri Türkiye’nin sırtına sarmak istiyor. Çünkü bu kanlı katilleri, geldikleri ülkeler kabul etmiyor. O yüzden AKP Lideri ile sanki anlaşmış gibi. Diyor ki: “(Türkiye'nin) Avrupa ve diğerleri ile birlikte, yakalanan IŞİD'lileri ve ailelerini gözetmeleri gerekiyor. ABD, IŞİD'in yüzde 100'ünün yakalanması da dahil olmak üzere, beklenenden çok daha fazlasını yaptı. Şimdi bölgedeki diğerlerinin kendi bölgelerini korumalarının zamanı geldi."

Suriye’ye girersen PKK’lıların elindeki IŞİD’lileri sen alacaksın, anlamına gelen bu sözler, ülkemizi yeni bir belanın beklediğini gösteriyor. Suriye’deki IŞİD katilleri, Türkiye’ye sokulabilir. AKP iktidarları da zaten Suriye’de bu öğeleri el altından yıllarca desteklemediler mi?

O zaman akla şu soru geliyor: Acaba AKP Lideri Tayyip Erdoğan, PKK’yı tepelemek peşinde mi yoksa bunu gerekçe göstererek Esad düşmanı, İsrail-ABD dostu IŞİD’li teröristleri koruma derdinde mi?

Bunun cevabının pek açık biçimde verilmesi gerekiyor.

MUHALFETİ SUSTURMAYA DÖNÜŞEBİLİR

Bir yıla yakındır Sayın Erdoğan Suriye’nin kuzeyine doğru sesleniyor: “Bir gece ansızın gelebiliriz!”

Bu sesler geriye sanki şöyle yansıyor:

Ne zaman geleceksin?

Bu kaçıncı bahar?

Nerde o yeminler?

Hani verdiğin sözler?

Ne zaman geleceksin?”

AKP’nin hızla düşen oyları 2023 seçimlerinde Erdoğan’ın gidici olduğunu gösteriyor. Elbette ki CHP, bu Millet İttifakı’nı sürdürebilirse…

İşte bu yüzden Erdoğan’ın yeni bir kaldıraca ihtiyacı var. O da savaş…

Vatanı koruyorum diyerek Suriye’ye girecek ki vatansever seçmeni yanına çekebilsin…

Bunu başarabilirse derhal muhalefete saldıracaktır. Onları, “Ben terörle mücadele ederken ülkemi arkadan vuruyorsunuz!” diye değersizleştirmeye kalkışacaktır.

O nedenle, bu PKK ile mücadelenin ileride muhalefetle savaşa dönüşme kapasitesi bulunuyor.

Başta CHP olmak üzere muhalefet partilerini şimdiden bu istismara karşı önlem almaya çağırıyorum.


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar