S. Ersu Hızır

S. Ersu Hızır

Cemaat yine kandırmasın

Türkiye kritik bir eşikten geçiyor.

12 Eylül Kenan Evren askeri darbe dönemi ve sonrası Turgut Özal döneminde iktidar olanaklarıyla güçlendirilen cemaatler.

Fettullah Gülen cemaati de bu dönemde palazlandı, gelişti.

Gülen cemaati, 2002 yılında AKP hükümeti dönemi sonrası yıllar içerisinde daha da güçlenerek gücünün zirvesine ulaştı.

Bu süreçte, devlet içerisinde devlete paralel bir yapılanma içerisine girdiler.

Öncelikle Polis Akademileri ve emniyet istihbarat birimlerinde köşe başlarını tuttular.

Ergenekon, Balyoz, belediyelere ve bazı siyasilere karşı kumpas düzenleyebilecek kadar güçlendiler.

Öylesine güçlendiler ki Genelkurmayın kozmik odasına girebilecek, MİT ve Başbakana operasyon yapabilecek kadar güce ulaştılar.

12 Eylül 2010 yılında yapılan referandum sonrası önce HSYK yı ardından İdari Yargı ve Adli Yargıyı ele geçirdiler.

Yargıtay ve Danıştay’ın da ele geçirilmesi ile istedikleri kararların çıkmasını sağladılar.

Kendilerinin farklı kumpaslarla, sahte belgelerle görevden aldırdıkları bürokratların idari mahkemelere açtıkları davaları istedikleri gibi sonuçlandırarak görevlerine geri dönmelerini engellediler.

Emniyet istihbaratın kendilerinden olmayan laik, Atatürkçü, ülkücü bürokratlara karşı yasal olmayan yöntemlerle bilgi toplamasına, ürettikleri sahte delillerin adli ve idari yargı tarafından kabulünü sağlayarak gözaltına alınmalarını tutuklanmalarını sağladılar.

Ordu, emniyet, devlet daireleri ve belediyelerde böylesi yasadışı yöntemlerle görevden aldırdıklarının yerlerine cemaat üyelerinin yerleşmesini sağladılar.

Bu süreç içerisinde cemaat üyelerini koruyan kollayan çok sayıda siyasi bulunmakta idi.

Bunlar Türkiye’de iken Fettullah Gülen’le görüşmek, poz vermek için adeta sıraya giriyorlardı.

HSYK; Danıştay, Yargıtay’dan son düzenlemelerle birçoğu temizlendi. Dileğimiz yeni atamalar içerisinde kripto cemaatçilerin olmaması.

Emniyet içerisinde Fetö’cü emniyet müdürlerinin temizlenmesi için çıkartılan 1700 kişiyi kapsayan zorunlu emeklilik kararnamesinde 500’e yakın Fetö’cü yanında 1200 civarında laik, Atatürkçü, ülkücü emniyet müdürleri emekli edildi.

Bu kararnameyi imzalayan o günkü Başbakan Recep Tayip Erdoğan idi. Başbakan’a bu kararnamenin tümü ile Fetö’cüler den oluştuğu bilgisi verilmişti.

Başka konularda olduğu gibi başbakana yanlış bilgi vererek bu konuda da kandırmışlardı.

Oysa Fetö’cüleri iyi bilen onlarla en etkin mücadele edebilecek çok sayıda müdür kripto Fetö’cüler tarafından emekli edilmişti.

15 Temmuz hain darbe girişimine kalkışabilecek kadar güçlenen Fetö terör örgütünün kripto üyeleri ve siyasi ayağı hangi partide olursa olsun, ortaya çıkartılıp yok edilinceye kadar mücadele edilmelidir.

Başta TBMM olmak üzere tüm devlet kurumları bu konuda boş vermişlik ya da adam sendecilik içerisine girmemelidir.

Bu gün başka cemaatlerin içerisine sızarak kendilerini saklama gayreti içerisindeler.

Komutanı yerine imamı dinleyen subay-asker ya da, amiri yerine cemaat imamını dinleyen emniyet müdürü-polis veya bürokrattan bu ülkeye fayda gelmez.

Ergenekon’da Balyoz’da sahte delillerle tutuklanacağını bilen Atatürk ilkelerine bağlı onlarca yurtsever subay yurt dışından gelerek teslim oldular.

Fetö’cü subay, polis, savcı, hakim, iş adamları ise yurt dışına kaçarak ülkemiz aleyhine faaliyette bulunuyorlar.

Bu gerçek ortada hepimiz gördük yaşadık biliyoruz.

Gelecekte bu tehlikeyi yaşamamak için çözüm belli.

Cumhuriyet’in kuruluş ilkelerine dönülmeli laik, demokratik, hukuk devletinin gerekleri yerine getirilmelidir.

Diyanet İşleri Başkanlığı dışında din eğitimi adı altında cemaat örgütlemelerine izin verilmemelidir.

Yoksa dün Başbakanı kandıranların yarın başka bir versiyonu ile karşılaşır daha ağır bedeller öderiz.

Kerem Kılıçdaroğlu’nun açıklaması

İki gün önce bazı gazetelerde yer alan bir açıklamada bulunmuş.

CHP’nin durumuna ve önceki Genel Başkan Deniz Baykal ile ilgili yakışıksız ve ölçüsüz ifadelerde bulunmuş.

Kendisine birkaç tavsiyem olacak.

1- Siyaset uzun solukludur. Bugüne bakarak yarını planlamadan değerlendirirsen yanılgıya düşersin

2- Bu ifadelerin öncelikle babana ve CHP’ye zarar verir. Sosyal medyadaki yoğun tepkiler bunun ilk işaretleri.

3- CHP’yi veya önceki Genel Başkanı Deniz Baykal’ı değerlendirmek için parti örgütlerinde çalışmış deneyimli birçok insan kendisini yeterli görmez iken, sizin konuşmanız haddinizi çok aşmış demektir.

4- Konuşmanızın özellikle CHP’nin kuruluş yıllarındaki ilkelerinden uzaklaşması ve önceki Genel Başkan Deniz Baykal ile ilgili bölümlerinin CHP Genel Merkez’ince düzeltilmesi gerekliliğine dikkat çekiyorum.

CHP atılım yapacağı bir dönemde iç polemiklere boğulmamalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar