Süleyman Karan

Süleyman Karan

Ceyş'ül Nifak mı, Hizb'ül Şikak mı?

Tam da Abdullah Ağar'ın 'IŞİD ve Irak/Beled el-Nifak vel Şikak!' ('nifak' ayrıştırıcı düşmanlık, 'şikak' ikiyüzlülük anlamına geliyor) adlı kitabını okuyordum ki, Musul operasyonundaki kriz patladı ve bir de baktık ki, Türkiye yepyeni bir maceranın içine paldır küldür giriyor. Paldır küldür, çünkü bu tarz-ı siyasetin herhangi bir siyasi aklı olmadığı için bu hep böyle oluyor. Ne bir strateji ne de bir taktik, sadece hamaset ve çok kanlı bir hesaplaşmanın ortasında 'yapboz' oynar gibi banal bir politika; 'yanlış yaparsak yan çizeriz, olmadı kandırıldık der, topu birine atarız' hesabı...Ağar'ın kitabını okudukça, Irak'ın Suriye'den bile beter bir mahşerin içinde, pek çok yerel, bölgesel ve küresel gücün 'akıldışı' ve 'ahmak' politikalarıyla nasıl bir bataklığa dönüşmüş olduğunu görüyorum. Kitap, bir anı-tarih kitabı gibi yazılmış, içinde çokça tanıklık ve veri var, neredeyse her sayfada bir kez emperyalizmin oyunu ve mezhepçiliğin körlüğüne atıf yapılıyor, bu arada uluslaşma sürecini tamamlamış ulusal devletlerin nasıl kumdan kaleler olduğunu da anlıyorsunuz. 


Mezhepçiliği eleştirirken enfekte olmak


Mezhepçiliğin ne denli korkunç, bir ülkeyi zayıf düşüren, aynı ülkenin yurttaşlarının nasıl birbirlerini boğazlamasına sebep olan, düşmanla işbirliği yapacak kadar gözünü karartan, onursuzlaştıran bir hastalık olduğunu anlatıyor Abdullah Ağar. Yalnız çok ilginçtir ki, hep bu yorumların üzerine bir yorum daha yapmayı ihmal etmiyor, Şiiler'i ve İran'ı en büyük suçlu ilan etmeden duramıyor. Anlaşılan o ki, mezhepçiliğin yıktığı bir ülkede, bir asker kökenli uzmanın inceleme yaparken bile bu mikroptan enfekte olması mümkün. Ben, kitabı okurken hep bu sonuca vardım. Yine de Ağar'ın hakkını yemeyeyim, böylesine akıcı bir üslupla, bu kadar vaka üzerinden, son yorumlarını bir kenara koyarsanız, bu petrol zengini kan ve ateş diyarı hakkında çok şey öğrenmeniz mümkün. Şimdi bildiklerim ve öğrendiklerim ve tabii bu denli buyük dezenformasyon ve hamaset arasında, seçebildiğim kadarıyla, Musul operasyonu ve Türkiye'nin hamleleri üzerine birkaç yorum yapmaya çalışacağım. Türkiye ve bölgeyi daha nasıl belalar bekliyor, kendimce bir şeyler  yazacağım. Irak'ta 100 militanı olandan tutun da 100 bin silahlı gücü olana kadar, kimsenin saymayı beceremedeği yüzlerce örgüt var. Çoğu mezhepsel eksen üzerinden şekillenmiş, aynı tarafta olsa da birbirinin gözünü çıkarmaya hazır... Sünniler ve Şiiler arasındaki bu müthiş nefretten faydalanan ve aradan sıyrılanlar da yok değil. Mesela Mesut Barzani ve aşiretinin denetimindeki, Irak Kürdistanı.. Irak'ın en iyi maaş alan ve donanımlı askeri gücü Peşmerge... Sayıları kimine göre 35 bin, kimine göre 50 bin.. Etnik temelli bir politika izleyen Barzani, aynı zamanda ABD'nin ve İsrail'in vazgeçilmezi. Ve aynı zamanda da AKP'nin en güvendiği unsur! Nasıl mı? İşte kaygan zeminde her şey bir garip oluyor. Mesela aynı zamanda Barzani bağımsızlık yanlısı bir Kürt hareketinin lideri, oysa Ankara'nın diş bilediği PYD o denli bağımsızlık vurgusu yapmıyor, özerklikle tatmin olmaya yatkın. Ama Ankara'nın tercihi Barzani... Sebep? Çünkü çok rahat iş bitirilebilen, girift bağlar kurulabilen bir tip. Ve tabii hemen belirtelim Barzani Sünni! Aynı zamanda da çok fırsatçı... Emin olun bu Musul operasyonu eğer bir gün sonlanabilirse, bir bakacaksınız ki Peşmerge'nin kontrol ettiği topraklar yüzde 20 daha genişlemiş!


En garibanlar; Türkmenler


Türkiye'nin doğal müttefiki ve Musul'a müdahil olmasının en önemli sebebi olan Türkmenler'e gelelim. Bugüne kadar hep yalnız bırakılan, geçmişte TSK'ya bağlı Askeri İstihbarat tarafından silahlandırıldığı ve eğitildiği iddia edilen Türkmenler'e pek de bir destek vermediğimiz, sadece bir araç olarak gördüğümüz sahada ortaya çıktı. Türkmenler Irak'ın şamar oğlanı, gelen vuruyor, giden vuruyor. Mesela Şii Türkmenler'e Türkiye'den hiçbir hayır gelmiyor. Belki de Irak'ın en mazlum halkı onlar. Ve utanmadan, Türkiye'de mezhepçilik zehrini kusan sözde kanaat önderleri, bu Şii Türkmenler'in bir kısmının Haşdi Şabi (Irak merkezi hükümetinin desteğiyle kurulan Şii milisleri) içinde yer almasını nefretle eleştiriyor! Mezhepçi nefretleriyle bu gariban halkı başka bir mezhepçiliğin kucağına atanlar tam da bu zihniyet oysa ki! 


Gelelim Sünni Türkmenler'e... Hala Ankara'nın bakışı araçsal... Soydaşları bu savaşta ateşin içine atmaktan başka bir stratejisi yok Ankara'nın ve çaresizce Türkmenler'in bir bölümü de bunu kabullenmiş durumda... Bir ihtimal parçalanmış Irak'ta bir avuç Türkmeli hayali için ki, büyük olasılıkla bu bile çok görülecek onlara! 

Bu yazıda tekfirci selefi teröristlere ve IŞİD'e değinmeye gerek yok... Onlar zaten ABD, Suudi Arabistan, Körfez ve bir oranda da Türkiye'de belli mihrakların kiralık katilleri... Ve bu Musul operasyonu sonucunda birkaçı yok olacak, birkaçı kazançlı çıkacak. 

Şiiler'e gelince... Hani İhvancılar'ın zihniyetine göre her kötülüğün sebebi olan Şiiler'e... Evet bir bölümü işgal sürecinde ABD ile işbirliği yaptı ve evet Bağdat'ta koltuğuna kurulan Maliki mezhepçi tavırlarıyla zaten mezhepçi olan Sünniler'in daha da radikalleşmesine sebep oldu. Bunlar doğru... Ancak Sünni mezhepçilerin ve yukarıda sözünü ettiğim kitabın yazarının es geçtiği bir şey var. Yıllar boyu Tikrit aşıretlerinin başı Saddam Hüseyin döneminde Şiiler'in inim inim inlediği... İran ile savaşta, ülkelerinden nefret ettikleri... Ve tabii ki müthiş bir devlet terörü... İşte bunu söylemeye gerek görmüyorlar. Tabii ki bu Şii örgütlerinin rövanşist terörünü açıklamaya yetmez ve bu asla haklı görülemez. 


Aşiret çıkarlarıyla kirlenmiş siyaset


Ne yazık ki, iş mezhep, etnisite ve siyaset anlayışıyla da son bulmuyor Irak'taki bölünmede... Bir de aşıret denen bir bela var ki, bu iç savaşın iyiden iyiye onursuzlaşmasının en önemli etmenlerinden biri... Ve ne yazık ki, bölgenin tek 'laik ve görece demokratik' ülkesinde de iktidarda mezhepçi ve aşiret zihniyetli bir iktidar hakim. Musul operasyonuna Türkiye işte bu 'alt akıl' ile katılıyor. Tıpkı oradaki herhangi bir mezhepçi veya etnik örgüt, ya da aşiret zihniyetiyle... Başta Irak'a, sonra bölgeye ve de tabii Türkiye'ye çok yazık oluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar