Süleyman Karan

Süleyman Karan

Demokrasi güçlerine güven, gerisini merak etme sen!..

Bu başlığı okuyan ve bu yoz, faşizan, yolsuz rejimin bu ülkeyi yok ettiğini düşünen herkes, bu demokrasi güçlerinin içinde saymalı kendini... Burada sözünü ettiğimiz mücadelenin hedefinin parlamenter demokratik sistem olduğunu hemen belirtelim ki, bazı aklı evvellerin ‘meleklerin cinsiyeti’ tartışması benzeri ‘nasıl bir demokrasi’ tartışmasından uzak olalım. Böyle bir lüksümüz yok! Zira bu ülke, siyasal İslamcı ve ırkçı iki partinin şer ittifakında uçurumdan aşağıya yuvarlanıyor. Bu sebeple armudun sapı, üzümün çöpü demek ve demokrasi cephesini bir milim bile daraltacak hezeyanlardan uzak durmak şart. Bugün yüzde 0,5 oy alan bir partinin bile bu güçler arasına katılması can alıcı öneme sahip, zira başımıza bela olan bu iktidar canımızı almaktan da geri durmayacak kadar kötücül...

Çoğunluk biziz
Muhalefet 31 Mart seçimleri öncesinde ilk kez bu kadar konsolide olduğunun sinyallerini vermişti. Saadet Partisi’nin bu seçimde ittifak içinde yer almaması demokrasi cephesinde olmadığını göstermiyordu, zira seçim propagandalarında özellikle mütedeyyin kesime yönelik kullandıkları üslupla, AKP’nin nasıl bir din bezirganı olduğunu ortaya koyuyorlardı. Diğer tabanı zayıf partiler için de bunu söylemek mümkün. Tüm bu adı konmamış ittifak, zaten toplumsal taban göz önüne alındığında, güç dengesi açısından iktidarı geçecek güçte. Yani çoğunluk biziz...

İktidar tel tel dökülürken
Peki ya iktidar cephesinde durum ne? Öncelikle bugüne kadar yaptıklarının faturası tüm ülkeye çıkıyor. Ekonomi ve dış politikada her zamankinden çok daha sıkışmış durumdalar. Tümüyle ele geçirdikleri devlet aygıtlarındaki yaptıkları rezillikler ve liyakatsız kadrolar sebebiyle devlet mekanizması diye bir şey kalmadı. Semirttikleri tarikatlar ve çeteler, her an onları sırtlarından vuracak kadar açgözlü ve iğrenç... Parti içindeki çeteler ise birbirini yiyor. Bu çetelerden bazıları, mesela Pelikancılar, FETÖ kadar tehlikeli, kökü dışarıda bir örgüt. Belediyeleri ne hale getirdikleri tek tek ortaya çıkıyor. Bir gayya kuyusuna, çenelerine kadar batmış durumdalar ve hala oradan kafalarını dik tutmaya çalışarak millete hakaret ediyor, tehdit yağdırıyorlar. Yani kolluk kuvvetleri ve çeşitli gizli örgütler olmasa zaten çoktan tepetaklak gidecek haldeler. Ama öyle güzellikle gitmeye hiç mi hiç niyetleri yok.

Gemiyi terk eden fareler de önemli
Gelelim bazılarının yıllardır medet umduğu AKP içindeki eski kurucuların yeni parti hikayelerine... Herbiri birbirinden berbat bagajlarıyla siyasete dönmeye hazırlanıyor. Bir yanda Ahmet Davutoğlu, diğer yanda Abdullah Gül ve ekibi... Büyük olasılıkla Gül ekibi önce Davutoğlu’nun yapıp ettiklerine bakıp, kendini garantiye aldıktan sonra partiyi kuracak. Birincisi tescilli İhvancı, ikincisi ABD’nin ‘yumuşak İslamcısı’... Her şekilde, her ikisi de gerek AKP’den gerek MHP’den evla ve az da olsa o batmakta olan gemide iki gedik açacak girişim. Bu sebeple umarız ki, özellikle Abdullah Gül tarihsel korkaklığından sıyrılıp partisini kurar, bir gedik de o açar. Diğerinin etkisi ise kopartacağı milletvekilleri olur.
Önce tabii ki kendi gücümüze güveneceğiz. Sonra da veba salgını olan gemiyi terk eden farelerin bile desteği gerekebilir bu beladan kurtulabilmek için. Esnek ve akıllı olunacak zamanlar bu zamanlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar