Süleyman Karan

Süleyman Karan

Irçılık mı, aptalca bir ezbercilik mi?

Türkiye artık en çok göçmen barındıran ülkelerden biri... Bu süreç, doğal olarak toplumun sosyo-ekonomik ve kültürel yapısında çok ciddi sorunlara neden oluyor. Ve her zamanki gibi genelde tepkisel ya da belli ezberler üzerinden bir tartışmayı gündeme getiriyor. Irkçılıkla hiçbir olguyu dikkate almayan ‘insan merkezli’ empatik yaklaşımlar arasında bir ağız dalaşı sürüp gidiyor.

HER GÖÇMEN BİR DEĞİL Kİ
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, göçmen dalgasının çok büyük bir kesimini oluşturan Suriyeliler’in Türkiye’ye göçünün ardında siyasal islamın resmi politikası var. Aynı şekilde göçmenlere yönelik ayrımcı bir politika söz konusu. Cihatçı teröristler ve ailelerinden oluşan hiç de azımsanamayacak bir grup, AKP bürokrasisi ile organik bağ içinde. Bunun yanı sıra, Suriye’deki servetini Türkiye’ye taşıyarak yeni bir yaşam kurmayı amaçlayan yoz bir kitle de bu grubun bir diğer bölümünü oluşturuyor. Bunlar vatanlarını düşünmeyen, değersiz insanlar. İlki AKP’nin paramiliter gücü olmaya hazır ve nazır eli kanlı teröristler ve aileleri, diğeri ise işyerleri açan, görgüsüz, ahlaksız, yoz Suriyeli ‘zenginler’... Bu ikinci kesim sokakta kadınları taciz eden, plajları pisleten, her türlü düşüklüğü ve şerefsizliği yapan grup.

AKP’NİN BÜYÜK GÜNAHI
Şimdi önemli bir noktayı daha belirtmek gerekir. AKP bu göçmenleri kendi çıkarları için kullanıyor, bakmayın onların ‘insani’ demeçlerine... İşte zaten bu sebeple ‘mülteci’ değil ‘misafir’ diyorlar. İstedikleri misafirleri baş tacı ediyorlar, istemediklerini ise kapıda aç susuz bekletiyorlar. Suriyeli göçmenlerin Gaziantep, Kilis, Hatay başta olmak üzere gettolar halinde yaşıyor olmasının sebebi de bu... İstanbul’da yoksul Suriyelilerin fuhuştan hırsızlığa kadar her türlü suçu işlemek zorunda kalmaları da, ortaya çıkan suç çetelerinin her pisliği yapabilmesi de işte bu bilinçli politikasızlıktan kaynaklanıyor.

İLİĞİNE KADAR SÖMÜRÜLENLER
Oysa ki bunun yanı sıra, İstanbul’un en berbat evlerinin en berbat bodrumlarında yaşamaya çalışan gariban göçmenler var. Çocuğunun karnını doyurmak için fuhuş yapmak zorunda kalan kadınlar, inşaatlarda veya küçük işletmelerde üç kuruşa çalışmak zorunda olan aile reisleri... İşte bu da yine AKP’nin bilinçli olarak uyguladığı bir politikanın sonucu. Bu asıl gariban kesim, ne garip ki en çok tepkiyi toplayan kesim! Zira zaten zar zor geçinen Türkiyeli emekçinin işini elinden alıyorlar, sadece bir lokma ekmek yiyebilmek için!

Bu ayrımları yapmadan ve gerçek suçlunun AKP hükümetleri olduğunun farkına varmadan göçmenler üzerine ahkam kesmek hiç doğru değil. Hele ki bu siyasal İslamı iktidar yapmış bir millet olarak!.. Ama ‘sevgi pıtırcığı’ saçmalığıyla bu göçmenlerin hepsini aynı kefeye koymak da doğru değil. Göçmenler her ülkede olduğu gibi bu ülkede de sistemli bir entegrasyon programından geçmeden, çalışma koşulları şekil şartlarıyla düzenlenmeden bu sorun çözülemez. Peki uzmanlık sorusuna gelelim: Suriyeliler plajlara alınmamalı mı? Tabii ki alınmalı. Peki yere pisleyip, kadın ve çocuk taciz edenler?.. İşte onların Suriyeli ya da Türkiyeli olması fark etmez, herkes plaja alınır, şerefsizlik yapan da anında o plajdan ya atılır veya rezillik oranına göre doğruca hapse tıkılır!

Önceki ve Sonraki Yazılar