Süleyman Karan

Süleyman Karan

Laikliğe layık olmak için insan olmak gerek önce!

Liberalizm, özellikle de siyasal liberalizm, öncelikle ifade özgürlüğü üzerinde temellenir. Bu sebeple, Türkiye’de kendine ‘liberal’ sıfatını vermiş, ağzından ‘devletin bekası’, ‘kamu güvenliği’, ‘milli birlik ve beraberlik’ gibi lafları papağan gibi tekrarlayanlar, liberal falan değildir, en iyimser tahminle belki ‘geleneksel muhafazakar’dırlar, ama iyimserlik bunlara lüks, bunlar kullanışlı ahmaklar, kendinin bile farkında olmayan süzme faşistlerdir! Bunların bir bölümü, geçmişte Genç Siviller denen ABD tarafından semirtilmiş ‘kökü dışarıda’ soytarılar grubundan yandaş gazetelerin köşelerine sıçramış lekeler gibi, profaşist provokatörler olarak

yüksek maaşla görevlerini sürdürüyor. Fikirleri, incir çekirdeğini doldurmayacak kadar bayağı ve tarihsel olarak da aslında güncellemeye bile ihtiyaç duyulmayan Mussolini döneminden kalma zırvalar... Bu gevişgetirenler, her gün aynı samanı çiğneyip duruyor. Tabii yine bir alışkanlık olarak laikliğe fırsat buldukça saldırıyor. Biraz sonra söz edeceğim, ‘australopithecus afarensis’lerin (evrimde bir yerlerde duruyor, kazılardan tespit edilmiş bir insanımsı) yanında bunlar bayağı bir gelişmiş kalıyor. Tabii ki yazılı tarihin çok başlarında debelendiklerini ve ahlaki gelişmişlikten hiç sebeplenmediklerini hatırlatmakta fayda var. Bunlar için daha fazla söze hacet yok, şimdi biraz antropoloji ve primatoloji üzerine yoğunlaşalım!

 

Soysuzlar çeşit çeşit!..


Laik demokratik cumhuriyletten nefret eden, ama neden nefret ettiklerini bilmeyen bir güruh var bu ülkede... Genel olarak, Kurtuluş Savaşı’nda kafirin yanında yer almış dedelerinin sosyus geleneğini sürdüren bir topluluk bu. Dedelerinin derdi, din bezirganlığından elde ettikleri güç ve para kaynağını yitirmiş olmaktan kaynaklanıyor. Bunların derdi ise akıl yetersizliğinden, hâlâ neredyese bir asırlık bir kini sürdürmekte inatla direniyorlar. Çeşit çeşitler... Mesela bir grubu, Aleviler’den nefret ediyor. Genelde her iki topluluğun bir arada yaşadığı yerlerde türüyor bu mikrop türü.. Meseleyi eşeleyin, mutlaka geçmişten kalma bir arazi meselesi çıkacaktır. Ya da bunların dedeleri, komşunun arazisine çökmüştür bir kargaşada... Bunların benzerleri, mesela Alevi’nin pişirdiği yemeği yemez. Niye yemez? ‘Mekruh’ demiştir yobazın biri büyük olasılık, ondan yemez! Bunların serserileri ise her fırsatta, kamyonete atlar Alevi mahallesini talan etmeye gider, yolda jandarma görünce ya da millet engel olunca, böğüre böğüre inine döner. Ve hilafsız hepsi kullanışlı birer provokatör, kışkırtılmaya müsait vatan hainidir. Bu yüzden bir terörist saldırıda Alevi ölmüşse, oh çeker, göbek atar... Neyse ki sayıları azdır, fakat bildiğiniz gibi sinek de küçüktür, ama mide bulandırır.  

 

Linççileri gaza getirenler


Laikliğe düşman olanlar çeşit çeşittir ya, bunlardan en iğrenci, bu topraklarda genelde kasabalarda kendine bir yaşam alanı bulur. Orada büyür, orada bir zehirli mantar olur. İşte bunlar, sosyal medyanın olanakları sayesinde, nasıl insanlık dışı mahluklar olduklarını en küçük fırsatta bile ortaya koyar. Sonra da bıraz sıkıya gelince, “Ben yapmadım, eniştem yaptı” şerefsizliğiyle işin içinden sıyrılmaya çalışır. Devletin her kademesinde, toplumun her gelir grubunda bu toksik atıklara rastlamak mümkündür. Öylesine yoz ve nefret doludurlar ki, teröristlerce öldürülen kadınların arkasından pronografik küfürler etmekten geri durmazlar. Ve bunu dinsel ve muhafazakar bir söyleme bağlayabilecek kadar yılan kıvraklığına da sahiplerdir. Ama bu onların suçu değildir, onlar IQ ve EQ’su düşük, geni bozuk şeylerdir, bunlara bu ortamı sağlayan yetkililer asıl sorumlulardır.

 

Okullardaki mikroplar


Buraya kadar, tüm bunları, her toplumda az ya da çok bulunan şerefsiz, insanlık ayıbı bir güruh olarak tanımlamak mümkün. Devletin yeterince üzerlerine gitmediği ve bazı tarikatlar, örgütler tarafından fişeklendiklerini de söylemek mümkün. Peki ama laikleri hedef alarak, bu arada cumhuriyetin kurucularına yönelik hakaretleri de ekleyip, “Laikler hırsız ve pezevenktir” diyen, maaşını bizim vergilerimiz sayesinde alan soysuz öğretmen müsveddesine ne demeli? Herif sadece öğretmen değil, aynı zamanda okul müdürü... Kim bilir bu çocukları nasıl zehirledi bugün kadar... Bundan da önemlisi, aynı zamanda Eğitim Bir-Sen adlı, bizzat AKP tarafından kurulmuş, laik ve bilimsel eğitime düşmanca yaklaşım içindeki sendikanın ildeki başkan yardımcısı... Bazılarımız çok iyi biliyor ya, bu adamın varlığı bu sendikanın nasıl bir sendika olduğunun da çarpıcı bir göstergesi... Ve bu münferit bir açıklama değil, bunun gibi yüzlerce öğretmen var. Kimisi “Resim yapmak haramdır” diyor, kimisi küçücük kızların giyimine kuşamına karışıyor, çocukları tehdit ediyor. Yine bu ve bunu benzerleri, yasadışı biçimde kime gittiği belli olmayan bağışlar topluyor. Bunu yaparken de el Kaide bağlantılı terör destekçisi sözde sivil toplum örgütlerini aracı olarak kullanıyor. 

 

Veliler sıkı takipte olmalı


Bugün laiklere ‘pezevenk’ diye hakaret eden bu Anzavur’un soysuzları, Türkiye’nin dört bir köşesinde genç dimağları zehirlemekle meşgul. Kindar, gerici ve hiçbir becerisi olmayan bir nesil yetiştiriyor, bu ülkenin gelecek çeyrek yüzyılını ipotek altına almayı hedefliyorlar.
Bir tane değiller, mesele münferit değil, şerefsiz, ahlaktan nasibini almamış, tekfirci selefi terörün ayakçısı bu sürü, okullarda fink atıyor. Siz siz olun, çocuğunuzu gönderdiğiniz okullarda böyleleri var mı sıkı bir kontrol edin. Eğer varsa, nefesiniz bu soysuzların ensesinde olsun, bir an için rahat bırakmayın, o okuldan kökleri kazınıncaya kadar mücadele edin. Çocuğunuz sizin, ülkenin geleceği hepimizin... 


Laiklik, insanlığın yüzyıllar boyu süren mücadelesinin sonunda elde edilmiş bir hak. İnsanca dik durarak yaşamamız için vazgeçilmez. Dik duran insanın belkemiğinin garantisi... Dizlerinizin üzerinde sürünerek yaşamak istemiyorsunuz, laikliğe sahip çıkmak gerek. Sürüngenlerin tüm saldırılarına misliyle karşılık vermek ise yurtseverlik görevimiz. Dünya bir yana, laiklik bir yana... İşte bu kadar net, kapkalın, kıpkırmızı bir çizgimiz var. Hayatımızdan bile değerli, çizgiye basan yanar! Bu böyle biline... 

Önceki ve Sonraki Yazılar