İtiraf mı, iftira mı?

Uzunca bir süre gündemde kalacağından emin olduğumuz bir konu olarak Reza Zarrab’ın ABD’de yargılanması konusunda şaşırtıcı gelişmeler var.
Önceleri “Bize ne Reza Zarrab’tan” söylemleriyle içimiz rahatlamış, olası yargılama sonuçlarının Reza Zarrab’ı ilgilendireceğini, ekonomik olarak Türkiye’ye herhangi bir zarar gelmeyeceğini düşünmüştük.
Bu söylemler Türk kamuoyunun 17-25 Aralık hafızasının canlanmaması için yapılırken, arka planda Trump ile yapılan görüşmelerde işin kapatılma pazarlıkları olduğu iddiaları gündeme geldi.
Zira ABD’nin PYD ile olan ilişkilerinde iç kamuoyuna gürlerken gerçekte sessiz kalınması bu iddiaları güçlendirdi.
Sadece bu mu, HAYIR!
Barzani’nin referandum yapacağını ilan etmesinden sonra, Türkiye olarak baskı unsuru olarak kullanabileceğimiz “Vana”, “Gümrük kapıları”, “Barzani adamlarına verilecek maaşlar için 2 miyar USD” göndermeyi kesme ile tehdit kozlarımızı kullanmadık.
Barzani referandumu yaptı ve “Bağımsızlık” sonucunu ilerde bir tarihte gündeme getirmek üzere cebine koydu.
ABD ve İSRAİL projesi olan referanduma da sessiz kaldık.
Sadece bunlar mı, HAYIR!
Erdoğan’ın, ABD ziyaretinde “Dostum Donald” sohbetiyle, 11 milyar USD değerinde uçak alımı anlaşmasını da imzaladık.
Sonuçta, Donald Trump da bizi kandırdı.
“Sen PYD’ye ses çıkarma, Barzani’ye dokunma, uçaklara 11 milyar USD öde, ben Reza Zarrab konusunu Amerikan yargısı ile konuşur, kapatırım” havucuna kandık.
Peki, neden kandık?
Zira aynı konu bizde olsa, Erdoğan’ın emri ile dosya kapatılırdı.
Türkiye’den daha büyük, Erdoğan’dan daha güçlü bir lider olan Donald Trump, bunu kolayca yapabilirdi.
Biz bunun ne kadar kolay olduğunu; Mavi Marmara davasında mahkeme dosyasını, İsrail’le anlaşır anlaşmaz bir çırpıda kapatmıştık.
Hatta Büyükada davasında yargılananları Erdoğan’ın bir görüşmesi sonrası tahliye etmiştik.
Olay bu kadar basitti. Cumhurbaşkanı emreder ve mahkeme dosyası anında kapatılırdı.
“Dostum Donald” bunu neden başaramadı?
Sebebi şu; Trump ABD’de se-vil-mi-yor.
Nitelikli kesim ABD başkanlığını hazmedemiyor.
Reza Zarrab davasını kapatmak için değiştirmek istediği yargıçlar için iki demokrat parti senatörü karşı çıktı ve başaramadı.
Trump’ın bu “Beceriksizliği” ortaya çıkınca;
“Bize ne Reza Zarrab’tan” söylemi “Reza Zarrab bizim vatandaşımız” söylemine dönüştü.
İtirafçı olacağı konusunda çıkan söylentilerde panik olundu, nota bile verildi.
“Askerlerimizin başına çuval geçirildiğinde verilmeyen nota, neden Reza Zarrab için verildi” soruları da yanlıştır.
Neden mi?
Askerimizin başına geçirilen çuvalların AKP’ye zerre kadar zararı olmayacaksa neden nota verelim?
Müzik notası mı bu?
Reza Zarrab için vermemiz çok normal.
Zira bu iş kapatılamaz da Zarrab’ın işaret edeceği isimlerin başına çuval geçerse “maazallah”.
Asıl mesele Reza Zarrab İTİRAFÇI mı, İFTİRACI mı?
Ben şundan eminim; ifadesi ve verdiği bilgiler gerçek olacak.
AKP “İFTİRA” diyecek, biz “İTİRAF” diyeceğiz.

Hangisi doğru tartışılacak fakat Reza Zarrab “ABD yargısına tek bir kelime yalan söylerse 5 yılla kurtarmak varken 90 yıl ceza alarak ömrünün kalanını cezaevinde geçireceğini” çok iyi biliyor.
Hatta ABD’li yargıçları inandırmak için çocukluğunda çaldığı yumurtaları bile söylemiştir.
Ne dersiniz, İFTİRA mı, İTİRAF mı?

Önceki ve Sonraki Yazılar