İzmir’in içme suları zehirleniyor İzmirli olan ve olmayan raporlar savaşı

Tahtalı Barajının sularının geldiği Efemçukuru’nda 2011 yılından beri altın madeni işletiliyor.
Bildiğiniz gibi altın artık Amerikan filmlerinde gördüğünüz gibi kumları eleyerek elde edilmiyor.
Kullanılan siyanür doğayı altüst ediyor.
İnsan sağlığına zararlı ağır metaller kayaçların içinden serbest hale geliyor ve sularla sürüklenerek yayılıyor.
Bu arada içme sularına da karışıyor.
Efemçukuru’nda dağlardan gelen sular Tahtalı Barajında birikiyor ve İzmir kentinin içme suyu ihtiyacının yüzde 40’ını karşılıyor.
Bu arada madenin işletme süresini 12 yıldan 17 yıla, kullanılacak alanı ve çıkaracağı pasa denilen atık kaya vb.lerini misliyle arttıracak yeni bir kapasite artırımı devreye sokuluyor.
Bunun için ÇET denilen Çevre Etki Değerlendirme Olumlu Belgesi hazırlanıyor.
İzmir Tabip Odası, Çevre Mühendisleri Odası, EGEÇEP, Arif Ali Çangı, Ahmet Karaçam tarafından bunun iptali için bir dava açılıyor.
Uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişiler yerinden toprak ve su örnekleri alıyorlar ve başta arsenik, kadmiyum ve bakır olmak üzere ağır metalleri yoğun olarak saptıyorlar.
107 sayfalık rapor mahkeme tarafından kabul ediliyor ve başvuru 2015 yılında kazanılıyor.
Ancak olay bitmiyor “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı” tarafından yeniden bir olumlu ÇED raporu hazırlanıyor.
Meslek Odaları ve ilgili kişilerin yeniden mahkemeye başvurması üzerine Danıştay sözünü ettiğim 107 sayfalık rapora dayanarak alınan kararı bilirkişiler İzmirli oldukları ve analiz yapan laboratuvarların akredite olmadıkları gerekçesi ile bozuyor.
Bu inanılmaz bir şey.
İzmirli bilirkişilerin İzmir’in sularının kirletilmesine sadece İzmirli oldukları için karşı çıkacakları nasıl düşünülebilir.
Sonuçta yeni bir İzmirli olmayan uzmanlardan oluşan bilirkişi heyeti atanıyor.
Bunlar hiçbir toprak ve su örneği almadan bir gezi yapıyorlar ve 107 sayfalık bilimsel rapora karşı 7 sayfalık bir başka “bilimsel rapor” hazırlıyorlar.
İzmirli meslek odaları ve kişilerin tekrar mahkemeye başvurması üzerine bu defa mahkeme 7 sayfalık raporu kabul ederek ret istemini geri çeviriyor.
Meslek Odaları yayınladıkları bir basın açıklamasında şunları söylüyorlar:
“Ortada kendi alanlarında uzmanlıkları tartışılmayan (İzmirli) bilirkişilerin hazırladığı, ağır metal kirliliğini gösteren bilimsel bir rapor var.
Mahkemenin bu kararı bilimsel raporları, bilim insanlarımızın yetkinliğini yok saymak mıdır?
Üstelik bu rapor tesisin mevcut çalışma durumundaki değerlendirmeleri gösteriyorken, kapasite iki kattan fazla arttırılınca bu kirlenmenin artacağı, arsenik ve diğer ağır metallerin sularımızı kirleteceği gerçeğini yok mu sayacağız...
Ağır metaller vücuttan atılamaz, vücutta birikerek başta farklı sistem kanserleri olmak üzere çeşitli hastalıklara yol açar.
İzmir'in kanser kenti olmasına sessiz mi kalacağız?
Bizler kentlinin sağlığını korumakla yükümlüyüz, aslolan hastalanmayı önlemektir.
Ne için bu riskleri alacağız?
İzmirlinin sağlığı, yaşamı mı önemli altıncı şirketin karı mı?”
Neredesin İzmir Valiliği, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Milletvekilleri.
En başta da neredesin İzmir halkı.
Zehirlenmeyi kabul mü ettin?

Önceki ve Sonraki Yazılar