İsteseniz de; istemeseniz de!

Bir yıl önce, Amerika Başkanlık seçimlerinin arifesinde bu sütunlarda ‘Trump’ı Destekliyorum’’ başlıklı ‘’ironik’’ bir yazı kaleme almıştım.
Trump’ın hemen herkes tarafından bilinen üstün(!) liderlik vasıflarını, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Türkiye’nin Reisi Tayyip Bey’le birlikte ele alıp, sonunda ‘’Dünya bu üçlünün yönetimine geçerse, o dünyada yaşamanın tadına doyum olmaz’’(!) demiştim.
Entelektüel donanım bakımından, Vladimir Putin, diğer ikisinin yanında (izafi olarak) Bertnard Russell gibi dursa da, bu üçlünün biçimlendirmesiyle dünya siyasal yaşamının düşeceği hâli yeteri kadar kestiremediğimi şimdi anlıyorum.
Trump, seçim propagandaları sırasında;
‘’Meksika sınırına duvar çekmek’’…
‘’Müslüman ülkeler yurttaşlarını ABD’ye almamak’’…
‘’Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etmek gibi uçuk-kaçık bir sürü vaatte bulunmuştu.
Ama gerek Amerikan, gerekse dünya kamuoyu, bu gayr-ı ciddi adamın seçilebileceğine pek inanmadığından, bu sözleri ciddiye alıp tartışmamıştı.
Ancak, eskilerin deyimi ile ‘’kötüsü gelip’’ adam seçiliverince, apışıp kaldı herkes.
Amerikan yargısı, güçler bağımsızlığı ilkesi gereği Trump’ın bazı saçmalıklarını durdurdu. Ancak geçen hafta, Kudüs’ün İsrail’in Başkenti olduğu kararını, bu ‘’şaka gibi’’ ABD Başkanı yürürlüğe koyuverdi.
Albert Einstein’ın ünlü sözünü hatırladım.
‘’İki şeyin sınırı yoktur.
Bir evrenin, bir de aptallığın.
Birincisinden o kadar emin değilim’’ demişti o büyük dâhi.
Bu dünyada biz Türklerin çok özel bir durumu var.
Amerikalılar şu sıralar yalnızca Trump’ı, Ruslar yalnız Putin’i çekmek durumundalar.
Biz ise, ‘’coğrafya kaderdir’’ diyen Bilge İbn-i Haldun’u her an hatırlayarak, yaşadığımız coğrafyanın gereği, bu üç muhterem siyasetçi ile de yaşamak zorundayız.
Hadi Tayyip Bey ‘’alın yazımızdır’’ diyelim.
Ama başka hiç bir millete olmadığı kadar, Trump’tan ve Putin’den de eza görmekteyiz.
Suriye, Irak, PKK-PYD terör örgütleri, İŞİD belası yetmezmiş gibi, şimdi ortasına bomba atılan Filistin gibi, Kudüs gibi en çetrefilli sorunlar, gelip bizim başımızda patlıyor.
Trump’ın ve Tayyip Bey’in ortak dilinde bir söyleyiş var.
İkisi de kendi istediklerini diğer herkese ‘’siz isteseniz de istemeseniz de’’ diye dayatıyorlar.
Örneğin Tayyip Bey;
‘’Siz isteseniz de, istemeseniz de’’ Çamlıca’ya cami yapılacak…
Müftüler nikâh kıyacak…
TEOG ortadan kalkacak…
Araç camlarına film takılacak gibi birçok konuda postasını atıyor.
En cılızından bile olsa hiç bir itirazı kabul etmiyor.
Trump daha yüksekten uçuyor.
Ne kendi insanlarını dinliyor…
Ne AB’yi…
Ne İngiltere’yi…
Ne Fransa’yı…
Ne Almanya’yı…
Hatta ne de Papa’yı dinliyor.
Gerçi II. Dünya savaşında Stalin ‘’Papa’nın kaç tümeni var?’’ diye sormuştu ama gene de Hıristiyan dünyasının dini lideri adam.
Trump’a O da vız geliyor.
Ve Türkiye’yi ve dünyayı bunlar yönetiyor.
İsteseniz de, istemeseniz de!

Önceki ve Sonraki Yazılar