Aşıya karşı çıkmanın ağır bedeli!

Gerek çok tanrılı dinlerde gerekse tek tanrılı inanışlarda, hastalıklarla günahlar arasında ilişki kurulurdu.

Eşcinsel olduğu için bir halkın (Lut kavminin) tümüyle ‘Helak olduğunu’ kutsal kitaplarda okuduk, durduk.

Hem Tevrat’ta var hem de Kuran’da vardı bu bilgi…

Hastalıkların en önemli yapıcısının da cinler olduğu anlatılırdı.

Hıristiyan öğretisinin büyük (!) ismi St. Agustine, “Hıristiyanların bütün hastalıkları bu cinlerden ileri gelmektedir. Bunlar özellikle yeni vaftiz edilmiş Hıristiyanlara, bu günahsız yeni doğmuş körpelere işkence ederler.”

(Aktaran, Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme, Osman Bahadır, Anahtar Kitaplar, E yayınları, 2019…)

****

Örneğin, çiçek aşısı ilk geliştirildiğinde din adamları bu uygulamaya şiddetle karşı çıkmış, Osman Bahadır’ın aktardığına göre Sorbonne Üniversitesi bile çiçek aşısının tanrı bilimine aykırı olduğunu öne sürmüştü…

“Ancak aşılama yoluyla çiçek hastalığında ölümlerin sayısında o kadar çarpıcı miktarda azalma oldu ki, teologların aşıya karşı saldıkları korku etkisini yitirdi.”  (Osmanlılardan Cumhuriyete Sekülerleşme, Osman Bahadır, Anahtar Kitaplar, E YAYINLARI, 2019… Sayfa-25).

****

Bu anlayış ne yazık ki, 21. Yüzyıla kadar devam etti.

İslam toplumları ortaçağı yaşadığı için Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sırasında toplumu bir tümör gibi saran hastalıkları önlemek amacıyla yapılmak istenen aşılamaya karşı direnç vardı.

Ancak jakoben önlemlerle bu direnç kırıldı.

Osman Bahadır “Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim” adlı bir diğer yapıtında bu durumu şöyle anlatıyor:

“Bu topluluk, büyük zorluklar içeren ve fedakarlıklar gerektiren mücadelesinde sadece mikroplara karşı değil, eğitim olanağını bulamadığı için hurafelere esir düşmüş insanların önyargılarına karşı da savaşmışlardır."

Cumhuriyet düşmanlığının altında yatan nedenlerden biri de buydu.

****

Osman Bahadır, Cumhuriyet’in kuruluşu sırasındaki sağlık tablosunu şöyle özetliyor:

"Sıtma bütün ülkeyi kasıp kavuruyordu. 12 milyon nüfusun yarısından fazlası sıtmalıydı.

... Bir milyon kadar veremli vardı. Nüfusun yüzde 5'i frengi hastasıydı."

Bunun yanı sıra 250 bin kadar trahomlu hasta bulunduğu tahmin ediliyordu.

Ayrıca, kızamık, kızıl, tifo, çiçek, difteri gibi hastalıklara yakalanmış insanlar da vardı.

***

Aşı için köylere gidenlere saldırılar oldu.

Yapmak istemeyenlere jandarma dipçiği gösterildi.

Hastalıklar böyle azaldı.

Balkan Savaşı, Çanakkale muharebeleri, Kurtuluş Savaşı nedeniyle 13 milyona düşen nüfus, hastalıkların iyileştirilmesi sayesinde gittikçe arttı.

ÖLMEK İSTEMİYORSANIZ AŞI OLUN!

Günümüzde aşı karşıtlığı hala ciddi bir alıcı buluyor.

Oysa bilim insanları ve Sağlık Bakanlığı çok açık ve net rakamlar ortaya koyuyor: Yoğun bakımda yatanların yüzde 85’inden fazlası aşı olmayanlar!

Aşı olmamak demek, ölüme davetiye çıkarmak anlamına geliyor.

****

İşte birkaç örnek…

Samsun’un Bafra ilçesinde yaşayan 26 yaşındaki Lale Duran, yakalandığı Kovid-19’a yenik düşerek hayatını kaybetti. Duran’ın evine kadar üç kez gelen aşı ekibini reddettiği bildirildi.

****

Bursa Yıldırım ilçesine bağlı Şükraniye mahallesi muhtarı Ergün Kahraman, aşı olmayı reddeden annesi Emine Kahraman'ı (74) 15 Ağustos'ta Kovid-19 nedeniyle kaybetti. Aşı yaptırdığı için temaslı olmasına rağmen rahatsızlanmayan Kahraman gelişmeleri şöyle anlattı:

“Annemi kucağımda hastaneye götürdüm. Temasıma rağmen koronavirüs olmadım. Testlerim hep negatif çıktı ama ben aşılıydım. Anneme defalarca aşı olması için telkinde bulunmama rağmen bir türlü ikna edemedim. 'Oğlum ben yaşlıyım. Bu yaştan sonra gerek yok. Evden hiç çıkmıyorum’ dedi ama bu hastalık uzaktan gelmiyor. Yakınlardan geliyor.”

Muhtarın teyzesi Kurban Bayramı’nda annesini ziyarete geliyor. Koronavirüs olan teyze, ablasına bulaştırıyor, teyze yaşıyor, muhtarın annesi ölüyor.

Muhtarın ibretlik hikayesi bu kadar değil:

“Eşime de Kovid-19 teşhisi konuldu. Kız kardeşim, onun eşi herkes hasta oldu. Çok korktuk. O teyzemiz 10 defa ameliyat geçirmiş, türlü türlü kronik rahatsızlıkları olan bir kişiydi. İyileşti ama o da aşısını olmuştu. Kızım koronavirüs oldu, bilmeden Bandırma’ya gitti. Bir tek ben aşılıydım ve hepsinin içinde negatif kaldım.”

****

Son olarak daha yakından bir örnek vereyim…

Bursalı gazeteci arkadaşım Bülent Civanoğlu aradı; ortak dostumuz Halil Şen’in yakını Mümin Öztürk Kovid-19 nedeniyle Bursa Şehir Hastanesi’nde yatıyormuş, ilgi rica etti, durumunu merak etti.

28 yaşındaki Mümin Öztürk aşı olmamıştı.

Ağır geçirdi, yoğun bakımdan çıktı ama hala canıyla uğraşıyor.

Bu genç arkadaşımız aşı olsaydı, emin olun ayakta atlatacak belki de hastaneye uğramayacaktı.

****

Bakmayın siz aşı karşıtlarının yarım bilgiyle söylediklerine…

Dünyayı, o arada Türkiye’yi hastalıklardan bilim ve aşı kurtardı.

Bir somut örnek, Nobel ödüllü Aziz Sancar…

Ahmet Davutoğlu’nun eşi Sare Davutoğlu’nun amcası Dr. Kamil Özgür 10 yaşındayken Aziz Sancar’ı ölümden kurtardı.

Kamil Özgür’ün gelini Prof. Dr. Figen Özür bakın o olayı nasıl anlatıyor:

“Nobel Kimya ödülü kazanarak hepimizi gururlandıran Aziz Sancar 1956 yılında 10 yaşında iken pnömoni oluyor, Mardin’in Savur ilçesinde. Bir kardeşlerini daha önce aynı nedenle kaybetmişler. O yıllarda Penisilin Türkiye’de yeni kullanılmaya başlanmış bir ilaç. Alexander Fleming 1945 yılında Nobel ödülü almış Penisilin buluşu ile. Bu buluş küçük Aziz’in hayatını kurtarıyor. O çocuk büyüyüp doktor oluyor, kanser tedavisi üzerine çok önemli çalışmalar yapıyor. O kadar önemli çalışmalar ki bunlar Nobel ile taçlanıyor. Penisilin tedavisi ile hayatı kurtulan Aziz Sancar da Fleming’ten tam 70 yıl sonra Nobel ödülü kazanıyor. İlginç değil mi?”

Siz siz olun, ölüme meydan okumayın, aşı olun!

****

Bu yazının dipnotu: Bilime karşı çıkmak akla karşı çıkmaktır. Ne güzel sözdür, kiliseye paratoner takıldığında, kilisenin egemenliği bitmiş, bilim dinin önüne geçmiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar