Davadan döneni dövün!

Dünyada onur duyabileceği hiçbir şeyi başaramamış her zavallı aptal son çare olarak mensubu bulunduğu toplulukla gurur duymayı seçer. Kendini ait hissettiği topluluğun bütün hatalarını, her türlü saçmalığı kanının son damlasına kadar savunmaya hazırdır artık.”

Ünlü felsefeci Schopenhaur sanki bizim milliyetçileri (Türk-Kürt) anlatıyor.

Milliyetçilik kolay bir ideolojidir.

Toplumların çocukluk, gençlik aşkıdır (Siz ona hastalık da diyebilirsiniz).

****

Bizim kuşak 12 Eylül öncesindeki Türk milliyetçilerini iyi tanıyor.

Silahlar üzerine çarpı işareti koydukları afişleri astıkları gün saldırıya uğramıştım.

****

12 Eylül öncesinde ülkücüler ideolojik olarak iki kaynaktan besleniyorlardı.

Türklük şuuru ile İslam inancı…

Her ikisi de doğuştan veya çocukluktan babadan oğula, anadan kıza geçen özellikler…

Türkeşçi Türk milliyetçilerinin ana ilkesi şuydu:

 “Lider-Teşkilat-Doktrin!”

Liderin emri, teşkilatın organizesiyle çok işler (!) yaptılar.

***

Kuşkusuz 12 Eylül öncesinde komünizm korkusu, tarihi Moskof düşmanlığı ile birleşince milliyetçilik toplumun gözünde hem meşruiyet kazandı hem de haklılık…

Amerika’nın derin katkısıyla Rusya’nın beşinci kolu gibi yansıtılan Komünistler, sosyalistler kolay hedef haline geldi.

Devletin derin güçlerinin denetiminde kanlı eylemler gerçekleştirildi.

****

Toplumsal muhalefeti bastırmak için oluşturulan para-militer güçlerin eylemleri bir süre sonra solda karşılık bulmaya başladı ve kanlı çatışmalarla mahalleler ayrıldı, il ve ilçeler kurtarılmış bölgeler haline geldi.

Masum halk çocukları birbirini öldürmeye başladı.

****

Bu arada hep tekrar eden bir yanlış bilgiyi düzelteyim. Ülkücüler 12 Eylül öncesinde 5 bin ülkücünün şehit olduğunu söylerler.

Bu doğru değil…

İşte resmi rakamlar…

1974-1980 tarihleri arasında 2109 sol, 1286 sağ görüşlü ve 1611 kişinin hangi görüşe sahip olduğu bilinmemekle birlikte toplamda 5006 kişinin hayatını kaybettiği kayıtlara geçmişti.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra ise resmî rakamlara göre 650.000 kişi gözaltına, 230.000 kişi askerî mahkemelerce yargılandı, cezaevlerinde 171’i işkenceden toplamda yaklaşık 300 kişi hayatını kaybetti, 50 kişi idam edildi ve 1.683.000 kişi ise fişlendi.

Generaller Türkiye’yi 12 Eylül’de bir açık hava hapishanesine dönüştürdü.

Gözaltına alınanların, yargılananların, faili meçhul cinayete kurban gidenlerin ezici çoğunluğu solcuydu.

Ülkücülerden de gözaltına alınan, işkence gören, idam edilen oldu elbette ama esas olarak darbe solu ezdi.

Agah Oktay Güner’in dediği gibi kendileri cezaevinde fikirleri iktidardaydı.

****

Bugün bu saldırıları şaşkınlık içinde karşılayanlara şaşırıyorum.

12 Eylül öncesinde olduğu gibi devletin gözetimi altında iş yapmaya devam ediyor bazı ülkücüler… (Bütün ülkücüleri tenzih ederim...)

Eskiden davadan döneni öldürüyorlardı, bugün sadece dövüyorlar.

Bu da az bir gelişme değil!

Önceki ve Sonraki Yazılar