'Aydınlatan' Gezi

Boşuna sormamışlar, “çok okuyan mı, çok gezen mi bilir ?” diye... Küba’da başlayıp, Meksika’da (yoksa Houston, Teksas’da mıydı ?)  biten Latin Amerika gezisinin Tayyip Erdoğan için “aydınlatıcı ve öğretici” olduğu değerlendirmesini yapabiliriz. Bu gezi, belki Kristof Kolomb  Camii’nin bulunamayışı  dolayısıyla başarısız sayılabilir ama, en az iki önemli konuda Tayyip Erdoğan için öğretici olduğuna bahse gireriz…

Birincisi, Tayyip Erdoğan’ın –umarız- Mustafa Kemal Atatürk’ün uluslararası ilişkiler tarihindeki yerini artık kavrayabilmesine olanak sağlayan bir Küba dersi alınmıştır… Atatürk önderliğindeki Kurtuluş Mücadelemizin ilk başarılı anti-emperyalist mücadele olarak, dünyanın bütün ezilen uluslarına nasıl bir örnek ve ilham kaynağı olduğunu şimdiye kadar kimse Tayyip Erdoğan’a söylememiş olabilir. Okumaya da zaman ayıramadığı için, öğrenmemiş de olabilir. Ama herhalde Havana’daki parkta Atatürk’ün huzuruna çıkarıldığında öğrenmiştir. Kim bilir, belki de milletin sırtından onca masrafa girip, Saray yaptıracağına, Çankaya’da Atatürk’ün evinde oturmadığına pişman bile olmuştur…   Hatta belki de, kendisinin adının yıllar sonra nerelerde ve nasıl anılacağı konusunda da kafasında bulutlar dolaşmış olabilir…

İkincisi, Tayyip Erdoğan’ın, artık her konuda belirleyici olamadığını kavramaya başladığı bir “yere iniş” (ayakların yere basması anlamında) gezisi olmuştur Latin Amerika gezisi. Daha yola yeni çıkıldığında,  havadayken bu durumun farkına varıp, yakınan bir Tayyip Erdoğan vardır.  Artık “her şeyi bilip, belirleyen” Büyük Usta kimliğini “dönemin Başbakanlığında” bıraktığını fark etmiş olmalıdır ki, “tek başına kalsa bile” mücadeleye devam edeceğini söyleyebilmektedir. Hakan Fidan olayında sözünün dinlenmediğini, “sır küpü”nün delinmesi olasılığının kendisini korkuttuğunu, elindeki yetkilerin Başbakanlık dönemine göre “yetersiz” olduğunu, yalnız kaldığını gizlemeyen –belki de gizleyemeyen- bir Tayyip Erdoğan vardır artık… “Ey Obama !” çıkışıyla, ABD Başkanına asıl muhatabın kendisi olduğunu göstermeye çalışan, Houston’a inip, kafaları karıştırarak yeniden gündem belirleyici oluvermeyi uman bir Tayyip Erdoğan…

Herşeyi “paralel”e bağlayıp, yel değirmenlerine karşı savaşa girerken yanına bir Şanso Panço arayacak kadar yalnızlaşan biri var artık…

Ne İslam dünyasına liderlik sevdası kaldı ; ne de Şam’da namaz kılma ihtimali…

“Başkanlık” sistemi hayali de ancak başkalarının desteğiyle gerçekleşebilecek. Üstelik, bu “başkaları”yla pazarlığı da kendisi yürütemeyecek !

Evet, aydınlatıcı ve öğretici bir gezi olmuştur Küba ve Meksika ziyaretleri… Umarım Küba’da –hele Atatürk’ün anısıyla karşılaştıktan sonra- önemli olanın, Başkanlık veya Başbakanlık değil, devlet adamlığı olduğunu da kavramıştır …

Önceki ve Sonraki Yazılar