İslamcıların fıtratı

Zaman yazarı Ali Bulaç, erkeğin ‘doğası gereği’ dört kadın alabileceğini söyleyince yine bir ‘medyatik dalgalanma’ yaşandı. Sanki bu tür zevzeklikler nicedir alenen dillendirilmiyormuş gibi!

Neymiş, erkekler bir sürü kadın alabilirmiş, kadının ise ‘fıtrat’ında tek eşlilik varmış!..

Cehaletin cisimleşip iki ayak üzerine dikilmiş hali... Şimdi tutup antropolojiden falan söz etsen aval aval bakacak...

***

Tabii kimileri konuyu magazin gündemi üzerinden ele almayı eğlenceli sayabilir. Mesela ‘aile danışmanı’ olduğunu iddia eden Sibel Üresin nam kadının bir arkadaşını kocasına ikinci eş olarak önerme fantezisi çok konuşuldu.

Benzer biçimde, bir dönem Başbakan’ın ‘üç eşli’ danışmanı üzerine makara yapılıyordu.

Lakin esas konu sanıldığı kadar eğlenceli değildir. Hatta işin seksle, grup halinde kadın edinmekle ilgili boyutu önemsizdir. Zira ‘fevkalade laik’ para babaları da, evlerine tıktıkları eşlerinin yanı sıra sevgilileriyle mutat biçimde gönül eğlendirebilmektedir. Kapitalizmin ahlakı budur. Her şey eşyalaştırılabilir ve satın alınabilir.

Bu nedenle, erkeklerin dört kadınla yatma fantezisinin ötesini konuşmak zorundayız.

***

Konumuz, İslamcı akımların esas olarak kadının toplumsal varlığını ortadan kaldırmaya çalışmasıdır.

Çünkü kadın özgürlüğünün bastırıldığı bir toplumda, her türlü özgürlük bastırılabilir. ‘Erkek’ toplum, güçlünün zayıfı ezdiği toplumdur. Kadının toplumsal hayata katıldığı yerde ise, kaba kuvvet değil, akıl konuşur.

Bu nedenle baskı kadından başlar ve tüm topluma yayılır. Dünyadaki en baskıcı, en pis toplumlara bakın, o toplumlarda kadın özgürlüğü ayaklar altındadır. Sadece İslamcı rejimlerle yönetilen ülkelerde değil, Ortaçağ karanlığının Avrupa’sında da durum aynıdır.

***

AKP iktidarı bu yüzden kadının toplumsal olarak görünmez olmasını hedefliyor. Kadınları kuluçka makinesi gibi görüyorlar. Üç, dört, beş çocuk doğuran, evinde oturup bunlara bakan, kendisine verilenle yetinen, ‘erkek işi’ne karışmayan, itaat eden...

İtaat evden başlıyor...

IŞİD girdiği her yerde kadınların sokağa çıkmasını bu yüzden yasaklıyor. Kadınları savaş ganimeti, ‘cariye’, yani köle haline getiriyor.

AKP’nin toplum projesiyle IŞİD’in toplum projesi aynıdır.

Yani kadın sorunu, tüm bir toplumun sorunudur.

***

İslamcıların toplum projesi, emperyalistlerin İslam coğrafyasına reva gördüğü yaşam biçimidir. Bu proje, tüm bir İslam coğrafyasını Afganlaştırma, yani insani olarak çoraklaştırma, mezheplere bölme, barbarlaştırma ve yağmalama projesidir. Dünyanın en zengin petrol yataklarının üzerinde kelle kesen barbarların dolaşması başka türlü izah edilemez...

Neticede alacaklarını alacaklar, dünyanın bu bölgesini adrenalin bağımlısı zengin emperyalist tosunlar için bir ‘safari’ alanına dönüştürecekler.

(Projenin baş aktörlerinden IŞİD’in Amerikan masalarında pişirildiğine kuşku yok. Öyle ki, ‘ncnbc’ sitesinde geçtiğimiz pazar Christof Lehmann imzasıyla yayınlanan yazıda, IŞİD saldırılarının ABD Ankara Büyükelçiliği’nde planlandığı vurgulanıyordu.)

***

Türkiye 1908 Devrimi ve ardından Bağımsızlık Savaşı ile koptuğu İslamcı gericilik tehdidine yeniden maruz kalıyor. Eğitimde medrese dönemi başlıyor. Kadının toplumsal kimliği saldırıya uğruyor. Medya, cübbeli şarlatanların eline geçti. Devlet örgütlenmesine tarikat kimlikleriyle atama yapılıyor...

IŞİD, bırakın asker toplamayı, artık İstanbul’un göbeğinde butik açıyor. AKP’nin sponsorluğunda binlerce IŞİD militanı aramızda dolaşıyor...

Ve muhalefet, yine Washington’da pişirilmiş plan dahilinde, bu gidişata ‘başka türlü bir İslamcı’ Cumhurbaşkanı adayıyla karşı koymaya çalışıyor!..

***

Kimseyi tatlı uykusundan uyandırmak istemem ama gidişat hiç de hayırlı değildir. Türkiye hızlı bir karşı devrim süreci yaşamaktadır. Bu, sandıkta çözülebilecek bir sorun olmaktan çoktan çıkmıştır.

İç savaş tehdidi açıkça ortadadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar