Bir ihtimal daha var

15 Temmuz darbe girişiminden sadece 1 hafta önce 9 Temmuz 2016 tarihinde aktif olarak kullandığım tek sosyal medya şeysi olan Hz. Facebook’ta şöyle bir paylaşımda bulundum. “28 Şubat darbesi TSK tesislerine "Orduya sadakat şerefimizdir." yazdırdı. Çevik Bir’in ‘vecizesi’ olduğu rivayet edilir. Şu anda TSK tesislerinde "Orduya sadakatle hizmet şerefimizdir." yazıyor. ‘Hizmet’ diyor. Daha ben ne diyeyim... İlk kuşak cemaatçi yaşıtlarım general oldular. Şu an emir bekliyorlar. Biz burada birbirimizle hede hödö yaparken!”

    Şimdi ben bunu paylaştım diye “Vay! Darbe olacağını biliyormuş bu dombalak!” diye hemen heyecan yapmasın korsan saray savcılarımız...  O korsan sarayın sadık savcıları ki 2010 referandumunda “Evet de evet” diye dansöz gibi göbekler atarken bu satırların fakir yazarı daha referandumdan önce “2010 Cemaat Darbesi” başlıklı bir yazıyı yine beleşe yayınlamıştı.

‘Yetmez ama evetçi’ liberal kişilik bozukları ülke atmosferine gaz salarken GHK dostunuz “12 Eylül 2010 referandumunda ‘Evet’ çıkması halinde bir cemaat darbesi olacaktır. Bu cemaat, mutlaka ve pek yakında muhaliflerden sonra AKP iktidarına müdahale edecektir.” diye yazmıştı. O referandumun bir cemaat darbesi olduğunu bu satırların fakir ama gururlu yazarından başka da kimse yazmadı, yazamadı. Fakat değil sakalım badem bıyığım bile yok işte.

O sıra başta Ahmet Hakan olmak üzere şimdi havuz medyasından malı davarı götüren haydut medya mensuplarının alayı malum cemaati koruma ve kollama işleri görmekteydi.  Arşivler ortada. Hepimiz oradaydık ve çoğunuz yetmez ama evet sahtekârsınız. Değil gazeteci insan bile değilsiniz. Yıllarca cemaat seviciliği yaptınız. 16 Temmuz’da kurtulduğunu sandığınız o demokrasiyi çoktan batırdınız, şimdi de oyuncağa çevirdiğiniz sözde reisinizi batırıyorsunuz ama ülkeyi batırmanıza asla izin vermeyeceğiz.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi bir tuzaktır. Her ne kadar öngörülenden önce gerçekleşmiş olsa da can havliyle girişilmiş bir intihar girişimi değildir.  Bazı noktalarda darbeciler açısından son derece profesyonelce davranılan bazı noktalarda pek acemice görülen eylemler olsa da özellikle malum cemaat unsurları ve türlü nedenlerle onlarla işbirliğine giren kimi unsurların iyot gibi açıkta bırakıldığı bir tuzaktı. Genelkurmay ve kuvvet komutanlarının derdest edilmesi oldukça başarılı eylemler iken darbenin başarısızlığa uğramasına yol açacak çok sayıda esas plan kasten gerçekleştirilmedi.

O gece evde heyecanlı bir film izliyordum. Bir yakınımın haberi ile memlekette garip haller olduğunu haber aldım. “Hay bin kunduz. Ne heyecanlı bir ülke! Bir film bile izletmez bana bu ülke!” diyerek hemen internetten haber kaynaklarıma yöneldim. Tankların Boğaz köprüleri üzerinde olması, havaalanlarının tutulması ve gece gece savaş uçaklarının alçaktan uçması normal değildi elbette. Şansıma açtığım ilk amatör videoda bir onbaşının “TSK yönetime el koydu. Herkes evine!” diye bağırdığını duydum. Şaşırmıştım. Dünyada ilk kez bir askeri darbeyi bir onbaşıdan öğreniyorduk.

Ne zaman ki TRT bildirisini internetten izledim. Darbenin cemaat unsurları tarafından ifa edildiğine ikna oldum. Çünkü o bildiri her ne kadar Atatürkçü soslar içeriyor olsa da mevcut iktidar için “hırsız” diyordu. Sıradan vatandaşlar olarak bizler hepimiz hakaret soruşturmasını göze alarak iktidara hırsız diyebiliriz ama bir darbe yapıp iktidarı ele geçirmek istiyorsanız “hırsız” gibi ifadeler kullanmak yakışıksızdır.  Darbeyi yaparsınız. İktidarı ele geçirirsiniz ve hırsızlıklarından şüphe ettikleriniz varsa kuracağınız yeni yargı düzeninde yargılarsınız. Hırsız olup olmadıklarını darbe hukuku içinde bile olsa kanıtlarsınız. Daha iktidarı tamamen ele geçirmeden yayınlanan bildiride “hırsızlık, yolsuzluk” geçince işin ciddiyeti kaçıyor elbette. 12 Eylül çocukları 12 Eylül’den zerre ders almamışlar demek ki.

İstanbul 1. Ordu Komutanı “Biz bu darbe girişimine dâhil değiliz.” şeklinde beyanda bulunduğunda yaşadığımız o distopik gecenin rengi belli oldu. O saate kadar sığınacak ülke arayan birileri yavaş yavaş televizyonlara telefonlarla bağlanmaya başladılar ve camilerde siyasi selalar okunmaya başlandı. Derken o vakte kadar ATM’lerden para çeken benzin istasyonlarına hücum eden birtakım insanlar aniden demokrasi aşığı oluverdiler.

TSK-NATO ve derin devletin 15 Temmuz darbe tuzağına düşen çoğu cemaatçi darbecilerin eylemlerine eğer ki 1. Ordu komutanlığı komple dâhil olsaydı ertesi gün kimse sokağa burnunu dahi çıkaramazdı. Darbeyi smslerle, siyasi selalarla çağrılan halk millet önlemiş değil. Kimse kimseyi kandırmasın.

Darbeye ordunun en önemli kolu olan İstanbul 1. Ordu’nun dahil olmayışı darbenin gerçekleşmemesini sağladı. Bunun üzerine panikleyen darbe unsurları habire havadan Ankara üstünde terör estirdiler. Hatta İstiklal Savaşı’nda dahi bombalanmayan Ankara’yı bombaladılar. Olay bundan ibarettir.  Öncelikle Ankara halkına, sonra da İstanbul halkına geçmiş olsun.

Hayali darbeyle TSK’ya kumpas kuran cemaatin TSK unsurlarına darbe girişimi yaptırdılar. İşin içinde NATO yine var. Ancak sanılanın aksine NATO yine başarıya ulaştı. Bu arkadaşlara bu sefer NATO kumpas kurdu. Netice olarak yıllardır yazdığım gibi bu topraklarda askeri ve sivil darbe tehlikesinin hiç bir zaman ortadan kalkmadığı ve simdi eskisinden daha kuvvetli bir ihtimal olduğu kanıtlanmış oldu.

Darbe gerçekleşseydi darbeye muhalefet edecek biz gerçek demokratlar kaybedilen yüzlerce insanın ardından ne göbek atarız ne de kornalara basa basa sabahlara dek çoluğu çocuğu yaşlıyı hastayı rahatsız ederek ortalıkta dolaşacak kadar görgüsüzlük ederiz. Sessizce yas tutarız. Sadece belki şu son paragraftaki gibi biraz tebessüm ederiz. 

Bütün bu yaşanan korkunç olaylara rağmen 21. yüzyılda ilk defa vergilerimizi çatır çatır insafsızca yiyen iktidar borazanı TRT'de mevcut iktidarın hırsız olduğu ilan edildi 15 Temmuz gecesi. Demek ki silahlı 9 kişi TRT’ye gitsek istediğimizi okuyacak bu TRT! Devrimciliği abartıyoruz bazen.

Önceki ve Sonraki Yazılar