Yoksullar kimlik, varsıllar kazanmak için savaşır

Yolda, sokaklarda, kafelerde ve şimdilerde en çok da sosyal medyadaki, kavgalarımıza bakın.

Okumadan yazmaya geçmiş bir halkın sancıları yaşadıklarımız... Ne yazık ki belki hiç karşılaşmayacağınız, aynı ortamlarda bulunmayacağımız insanlarla saçma sapan ve hiçbir şeyi değiştirmeyecek tartışmalara girip bazen işi küfre kadar vardırıyoruz.


Bir kimlik bunalımı mı yaşıyoruz? Kendimizi ifade edemediğimiz kanısında mıyız? Yoksa herkesin bizim gibi düşünmesi için bir misyonumuz olduğu inancında mıyız? Sayımızın çok olduğunu mu kanıtlama çabası bu? İçimize bu kavga virüsünü kim soktu?


Belki de bir özgürlük arayışında bazımız... Kaş, göz yarılmadan istediğimiz an çekilebileceğimiz bir kavga ortamı daha tehlikesiz geliyor. Belki biraz korkakça ama en azından "kansız" ...


Son zamanlarda kaç güzel söz, şiir ya da yazı paylaştınız ya da paylaştınız da kaç kişi sizi beğendi? Kaç kişi kişiliğinize saldırıya geçti? Hele bir grup var ki "kendine âşık" evlere şenlik. Sürekli "Şimdi şuradayım, şimdi bununlayım." tarzında olur olmaz fotoğraflar paylaşmakta...


İhbarcı münafıkları da unutmamak gerek. Özellikle twitterda yazılanları toplayıp zamanı geldiğinde mahkemelere "delil" sunmakta, müdürlerine "ihbar" etmekte. Yani herkes yazar, herkes şair, herkes sosyal bilimci, ulema, bilirkişi, polis, muhbir, stratejist olabiliyor bu ortamlarda.


Aslında başa dönersek "kendini gösterme" alanı... Açık ya da üstü kapalı "Ben buyum!" demenin bir yolu. Nasıl olsa karşınızda kimse yok reel anlamda. Sanılmasın ki karşısındayım "sosyal medya" nın. Haberlerini egemen ideolojiye göre dizayn eden medyaya vurulmuş bir tokat mesela. Görmezlikten gelinen kesimlerin "Biz de varız." dediği alan. Başınıza bir hal geldiğinde ya da yardıma ihtiyaç olduğunda en kısa haberleşme yolu. Yani güzel ve müthiş bir buluş.


Bizdeki sorun söyledim ya "okumadan, yazmaya geçmiş" olması toplumun. Bir de kendini tatmin etme aracı, inkâr etmemek lazım. Konu açıldığında “Ben face'e (fese hatta) yazdım.” demiyor muyuz? Bütün bunlar ne değiştiriyor, derseniz; çok şey çoğu zaman, "Gezi direnişi" nde olduğu gibi her şeyimiz... Kimi zaman fişlendiğimiz belgeler...


Hani ülke demokratik bir ülke olsa alınacak kararlarda vatandaşın düşüncesini öğrenmek adına iyi bir platform... Ama bizdeki gibi "yasa, anayasa ve ne varsa delinecek" yöneticileri tarafından delinen bir ülkede doğal olarak "sövgülerin ya da yalakalıkların" neşredildiği yer olarak kalıyor sosyal medya.


Bir sonuca bağlamak gerekirse "Yoksullar (her anlamda) kimliklerini kanıtlamak için savaşır.

Zenginler servet için." Yani aynı sınıfın insanlarının vuruşması konu bile olmaz para girdiğinde işin içine.


Not: Esinti Dergisi Eylül sayısında yayınlanmıştır.

Önceki ve Sonraki Yazılar