CHP'de üç seçenek!

İkinci tur koalisyon görüşmelerine bu hafta devam edilecek. Görünürde en rahat parti AKP... Çünkü birinci parti ve onun karşısındakilerin bir araya gelmeleri mümkün değil. Dolayısıyla AKP'siz bir hükümet gözükmüyor. Siyaset, AKP'ye mecbur!

İlk tur görüşmelerde, MHP'nin özünde "ben istemem yan cebime koy" politikası ve  sözde "istemezük"çü tavrı, hükümet formulü olarak AKP - CHP ortaklığını öne çıkarıyor. İç ve dış egemen çevreler de böylesi, bir  "geniş tabanlı" hükümet istiyor!

***

Ancak bu "ha deyince" olacak iş değil. İki parti adına da zor bir süreç. Zorluk derecesine göre bir sıralama yaparsak, CHP'nin sıkıntısı daha büyük ve ilk sırayı alıyor.
Parti içerisinde, üç ayrı görüş var;

Birincisi; Kesinlikle AKP ile ortaklığa girmemeliyiz. Bu kendimizi inkar etmek olur ve halka anlatamayız. Ve intihar ederiz.

İkincisi; Seçmen bize muhalefet görevi verdi. Hükümet bizim işimiz değil. AKP ile MHP'yi başbaşa bırakıp, "tencere-kapak" misali ne halleri varsa görsünler. Stretejimiz, bu iki partiyi ortaklık etmeye zorlamak, olmalı!

Üçüncüsü ise; hükümet dışında kalarak, neyin hesabını sorabilir, hangi vaadimizi yerine getirebiliriz? Teslim olmaksızın ve kendimizi inkar etmeksizin bir ortak irade oluşturulabilir. Kaldı ki toplumsal uzlaşı adına biz bir şekilde hükümette olmalıyız!

***

Anlaşılacağı üzere, CHP kendi içerisinde dingin değil. Koalisyon konusunda ortak bir irade yok. Parti tabanında, ilk günlerde olduğu kadar "AKP ile ortaklığa" tepki azalsa da Kılıçdaroğlu'nun gerçekten işi zor. "İki ucu pisli değnek" misali... Hangi tarafından tutarsan tut, riski var. Birinde ülke ve parti adına, diğerinde ise parti içi iktidar adına...

Buna rağmen CHP bir karar vermek zorunda... Ve bu karar, hem ülke hem parti hem de yönetim adına yararlı bir karar olmalı.

Bana göre, yukarıda sıraladığım seçeneklerden üçüncüsü Türkiye'de ezber bozar... Diğer seçenekler, "ne şiş yansın ne kebap" hesabıdır.

CHP, "teslim olmaksızın" AKP ile ortak bir zeminde buluşabilmeli. Hükümet dışında kalarak, 17-25 Aralık operasyonlarının hesabını nasıl sorabilir? Emekliye, ikramiye sözünü nasıl hayata geçirebilir? Adalet ve yargıya güveni yeniden nasıl tesis edebilir? Vel hasıl, hükümet olmadan en basit vaadini nasıl yerine getirebilir?
Denilebilir ki; AKP izin vermez!

Doğrudur, olabilir. Ancak, en azından denemiş olursun. Başaramazsan bile, seçmene verdiğin sözlerin arkasında durduğunu, kanıtlarsın. Meydanlarda bunu, göğsünü gere gere anlatırsın. Ve o zaman halk seni daha iyi anlar.

Müzmin muhalif bir kafayla davranırsan, böyle  bir şansın da olmaz. Kaldı ki siyasi partiler, iktidar olmak, hükmetme gücünü elinde bulundurmak için çaba gösterir. Türkiye'yi yönetme iddiası olmayan bir parti olabilir mi? Türkiye'yi yönetmek istiyorsanız, bir yerden bir şekilde başlamalısınız. Ama bu "rağmen hükümet"  olmamalı tabi!

***

Gelelim MHP'ye...  Bahçeli, ilk tur görüşmesinde ne demişti Davutoğlu'na? "CHP ve HDP ile uzlaşmaya çalış. Kuramazsan, üstümüze düşen sorumluluğu taşırız. Olmazsa erken seçim!"

Bahçeli,  "stratejik kurnazlık" ile tanımlanacak bir politika güdüyor. AKP'yi CHP ile HDP'nin kucağına bile bile itiyor. Beyanlarındaki samimiyet bir taktiktir. Ve inanıyor ki AKP'nin bu iki partiyle ortaklık etmesi mümkün değil. Ve sonunda kendisine gelecek, MHP'ye mecbur olacak.

CHP, bir şekilde bu oyunu bozmalı. Zira, bir AKP - MHP hükümetinin, "tek başına AKP" hükümetinden hiç bir farkı olmaz. Yeni bir "milliyetçi cephe hükümeti" anlamına gelir ki yarardan daha çok zarar verir, diye düşünüyorum.​

Önceki ve Sonraki Yazılar