CHP'nin muhalefet biçimi

Bir arkadaşımla CHP üzerine konuşurken,  söylediği iki şey hem dikkatimi çekmiş, hem beni alabildiğine şaşırtmıştı. Arkadaşım; “CHP, AKP’ye karşı olan muhalefetini AKP’nin solundan değil, AKP’nin sağına geçerek yapıyor.


Söylediğinin birincisi buydu. Ve şöyle temellendirmeye çalışmıştı bu söylediklerini:

“2002’de iktidara gelen AKP, CHP’ye göre daha ileri şeyler söylüyordu. Avrupa Birliği, Kürt Sorununun çözümü ve demokratikleşme konularında bir bakıma ezber bozan söylemlerle toplum katında kendini, bu tarz düşünceleriyle var etmeye ve ete kemiğe büründürmeye çalışıyordu.

Bu yaklaşım, AKP’nin tabanında ve AKP’ye yakın çevrelerde “ne yapsan itaatindeyim” tutumuyla onay alınırken, Türkiye’nin solu olmadığı için toplumun değişim dönüşüm isteyen kesimleri tarafından da ihtiyaca binaen destek görüyordu. Yaklaşık 8-10 sene AKP kendin topluma böyle ikame etti, böyle takdim etti. Bu durum Gezi olaylarına kadar sürdü. Gezi AKP için bir turnusoldü. Ve nihayet takke düştü kel göründü.

CHP ise o vakte kadar ve günümüze kadar muhalefet biçimini çok fazla değiştirmedi. Dediğim gibi muhalefetini soldan değil, AKP’nin sağına geçerek sürdürdü. Bu yüzden şunu söylemek abartılı bir iddia olamaz: AKP’nin başlarda söylediği sözü tutmamasında, sağa çekilmesinde, Kürt sorunun çözümü ve demokratikleşme konularından vaz geçerek aslına rücuh edip gericiliğin batağına sürüklenmesinde diyebiliriz ki belli ölçülerde CHP’nin de payı vardır.

Çünkü adeta CHP’nin AKP’ye karşı muhalefeti AKP’nin soluna değil sağına geçerek olmuştu, AKP bunu fırsat bildi ve şimdiye kadar da toplumu oyalamayı başardı. Zaten ülkede özgürlüklerin gelişmesine, demokratikleşmeye pek de gönüllü olamayan AKP’nin istediği bir gözdü, CHP bu tutumuyla ona iki göz birden vermiş oldu.”

Arkadaşımın CHP ile ilgili söylediği ikinci şeyde bir soruydu sadece. CHP ile ilgili sohbetimiz de bu soruyla kesilmişti. Soru şuydu: “Acaba dünyada CHP’den başka, özellikle üst yönetim kadroları ve merkez yapısı statükocu, değişime kapalı ama tabanı değişim ve dönüşüme açık, özgürlüklerden ve demokratikleşemeden yana, sol – sosyal demokrat  başka bir parti var mı?”

Arkadaşımla o sohbetten sonra, hem onun söylediklerini hem de kendi düşüncelerim doğrultusunda CHP’nin muhalefet biçimini çok düşündüm. Bana öyle geliyor ki, şu an ülkemizin içine düşürüldüğü durum, bu savaş hali, bu çatışmalı hal, öte yandan giderek bir Ortadoğu ülkesi haline gelmemiz,  Suriye ile olan ilişkiler başta olmak üzere dış politikada ülkemizin geleceğini tehlikeye sokacak gelişmeler ve  daha pek çok alandaki istikrarsızlık konularında CHP’nin günahı hiç de az değil.

Aslına bakılacak olursa CHP’nin bu konularda ciddi, somut, sahiden tutarlı politikaları hiç olmadı. AKP’ye alternatif olamadı. Olduğunu varsaysak bile bunları istikrarlı ve iddialı biçimde ortaya koyamadı.  En basitinden 17-25 Aralık olayları, devletin hükümet eliyle soyulması bu kadar olmamalıydı. Cumhuriyet değerlerinin bu kadar ucuza, bu kadar teslimiyet politikalarıyla elden çıkmamalıydı. Toplumun geleceksizleştirilmesine ve korkuya politikalarına teslim olmasına bu kadar kolay izin verilmemeliydi.

CHP bir şeyler yapabilirdi. Doğrusu yapacağı çok şey vardı. Yapmadı, yapamadı.  Her şeyden önce ciddi anlamda bunları çözmeye dönük bir problemi yoktu çünkü.  Arkadaşımın dediği gibi “ülkeyi karanlık götürürken CHP sağın sularına yelken açmakla meşguldü.”

Düşünsenize bugün toplumun %50’den fazlası hırsızlıkları, yolsuzlukları, hukuksuzlukları onaylar hale geldi. Evet, bu çok ürkünç bir durum. Toplumun ezici çoğunluğu 7 Haziran seçimleriyle birlikte “yeniden seçin ve beni seçin politikalarına”, bunun için Suruç ve Ankara katliamları gibi Muktedirler eliyle ve Saray marifetiyle gerçekleşen olaylara teslim oldu.

Şehirlerin topluca gaz odalarına ve cezaevlerine çevrilmesine, insanların cenazelerini defnedemez hale gelmesine sahiden de terörle mücadele gözüyle bakıldı. Kürtlerle, Kürt halkıyla empati kurulması bir yana; Kürt, Türk düşmanlığına çanak tutuldu. CHP’de aşağı yukarı böyle bir tutum sergiledi.Büyük ölçüde toplum bölündü ve şu an bakımından  birarada kardeşçe yaşama düşüncesi özellikle Kürtler açısından inandırıcılığını yitirdi.

Demek istediğim şu aslında: Bunlar elbette ki AKP eliyle gerçekleşti ama CHP bu konuda seyirci ve etkisiz kaldı.

Bir ölçüde ceberut devlet politikalarının devamını sağlamak isteyen, tek tipçi, inkârcı, ötekileştirici tedavülden kalkması gereken devlet politikalarına CHP’de yeşil ışık yakmış oldu. Gösterdiği geri muhalefet biçimiyle, yangının altına odun atarken yakalandı. Halkın ezici çoğunluğu yoksul, hatta açlık sınırına yakın. İşsizlik hat safhada! Kimse kendini güvende ve iyi hissetmiyor.  AKP eliyle devletin malı deniz olmuş gidiyor. Bu gün halkın çok büyük bölümü AKP’den kurtulmayı aklından geçiriyor belki ama CHP bu konuda kimseye güven vermiyor. Oylarının %25’te çakılıp kalmasının sebebi budur.

Bütün bu konularda “AKP’ye yüklenmek, onun halk düşmanı, geleceğimizi çalan politikalarını eleştirmek ve deşifre etmek varken niye CHP’yi suçluyorsunuz” demek elbette çok kolay. Ama mesele başka. Ülke bu hale geldi. Hak ihlalleri, hukuksuzluk, yalan, talan ve ortada bir korku imparatorluğu. Elbette birileri soracak bütün bunlar olurken CHP nerdeydi, AKP meydanı neden bu kadar boş buldu?

Bütün bunlar olurken,  biz bugün CHP’den soğutma görevi, buzdolabı görevi beklememiz gerekirken, buzdolabının ısıttığını görmenin şaşkınlığındayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar