Süleyman Karan

Süleyman Karan

DİB'ine kadar demokrasi!

Hiçbir şey yoktan varolmaz, varken de yok olmaz”, Antoine-Laurent de Lavoisier böyle demiş, yüzyıllar önce… Bu ‘maddenin sakınımı kanunu’nun özeti bir cümle… Ve sadece fizik, kimya ve diğer pozitif bilimler için değil, hayatın her alanı için geçerli sayılı cümlelerden biri bu… Bunu siyasetçilerin, özellikle de muhafazakar, gerici, despot siyasetçilerin anlaması pek mümkün değil. Hepsi ömrünü muhalefeti yok etmek için geçirmiş sonra da tarihin çöplüğüne gitmiştir. Yenileri her zaman çıkacaktır, çünkü insanoğlu tarih boyunca iyilik kadar kötülük de üreten bir organizma olduğundan buna da ‘insanoğlunun sakınımı yasası’ deyip geçelim. Beyhudedir karşıtını tümüyle yok etme çabaları, zira doğaya aykırıdır. Bu sebeple öyle sanıp attıkları her faşizan adım, bu kez de ‘etki-tepki kanunu’ gereği karşıtını güçlendirir, direnç artar, bir yerde aşırı yüklenmiş bir fay hattı gibi kırılır ve sistem yeniden kurulur. İşte şu sıralar Türkiye’de de olan tam da budur. Ya da olacak olan budur.


OHAL’de direnmek onur meselesi!


Şu an bir tarafın çok güçlü gibi görünüyor olmasının tek sebebi, diğer tarafın dağınık olması... Bu sebeple muhalefet özgül ağırlık sorunu yaşıyor… Kütle dağınık olduğu için ağırlığı hissedilmiyor yani. Böyle durumların bir iyi, bir de kötü yanı var. İyi yanı; sınırsız erke sahip olduğunu sanan despotların bir halüsinasyon içerisine girmeleri, kötü yanı ise dağınık kütlenin parçalarının daha da parçalanmaya açık olması… Bu bir denge bozukluğu olarak nitel bir dönüşüm olarak sürecek, ta ki o kütle tekrar özgül ağırlığına kavuşana kadar… Tıpkı bu tip dağınıklık durumlarında bir odağın çıkıp, o parçacıkları çevresinde toplaması gibi… Doğanın kanunu bu; öyle ya da böyle olacak, ama bunu hızlandırmak da mümkün!

 

Olağanüstü hal ve Kanun Hükmünde Kararnameler ile demokrasinin, insan haklarının, ifade özgürlüğünün ve hatta insan hayatının yok edildiği bugünler, işte böyle bir konsolidasyon için de en uygun ortamlar bir yandan. Korkunun hükümranlığını kırmak için, karanlıkta bırakın kibriti, birilerinin çıkıp iki taşı birbirine vurup bir kıvılcım çakması bile yeterli…

 

İşte şimdi böyle bir girişim var, Demokrasi için Birlik… Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi eski üyesi Rıza Türmen ile eski milletvekili ve öğretim üyesi Binnaz Toprak ve bazı aydınların çağrısıyla bir araya gelen bu yeni demokrasi cephesi, karanlığa gidişe hep birikte dur demek için 15 Aralık günü ilk kampanyasını başlattı. Tam da yazarımız Hüsnü Mahalli’nin tutuklandığı saatlere denk gelen kampanya, OHAL ve KHK’lara karşı ‘uzatma’ ana sloganıyla çağrılara başladı.


Acil demokrasi için üç hedef


Tabii karanlıkta bir kıvılcım çakmak yetmez, onu herkesin de görmesini sağlamak gerek. DİB, bunun için ‘farklılıkların birliği’ esasından yola çıkarak, en geniş kesimlere birlikte demokrasiye sahip çıkmanın odağı olmayı amaçlıyor. Bu hedef doğrultusunda, üç temel kampanya ve iki geniş çalışma alanı belirlendi. İlki perşembe akşamı başlatılan OHAL ve KHK’lara karşı kampanya… Ardından başkanlığa ve referanduma hayır gelecek gündeme… Ve tabii en can alıcı kampanyalardan biri de yurtta ve bölgede barışın sağlanmasına yönelik olacak. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin birkaç 10 yıllık geleceğini etkileyecek, eğitimde gericileşmeye karşı bilimsel eğitimi öne çıkaracak ve laikliğe yönelik saldırılara karşı duracak çalışmalar da DİB’in gündeminde olacak.


Demokrasi cephesi: Su kadar gerekli


Demokratik ve laik bir hukuk devletinde yaşamak isteyen, haksızlıklara, yolsuzluklara, faşizan uygulamalara karşı çıkan, savaş değil barış isteyen, farklılıkların bir nefret kaynağı değil bir zenginlik olduğuna inanan, insanlıktan ve onurlu bir yaşamdan yana olan her Türkiyeli’nin ‘ama’ demeden, gönül rahatlığıyla ortak bir gelecek için birlikte direneceği yepyeni bir cephe olma ihtimali var DİB’in… Eğer ki bundan önceki oluşumlarda yapılan hatalara, farkılıkları hazmedememeye, üstenciliklere ve kişisel egolar ve bazı örgütsel hırslarla davranmaya, tavır almaya kalkmazsa bileşenler, böyle bir geniş cephe, bu ülkede pek çok şeyi değiştirebilir.


Şimdi önyargıları bir kenara koyup, sosyalisti liberali; Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkesi; her ezilen altkültürü, aslına bakarsanız namuslu ve onurlu her Türkiye yurttaşı, hep birlikte bu kötü gidişe dur diyebilir. Birlik her zaman korkuyu
yener, despotlar insanlık karşısında uzun süre direnemez… Tabii ki özgürlükler için bir bedel de ödenir, bu bedeli hep birlikte bölüşürsek, bu ülke bir daha karanlığa bürünmez!

 

Ve tıpkı kimyada, fizikte olduğu gibi madde nasıl yok olmuyorsa, Türkiye halklarındaki onur da hiç yok olmaz, dağılır bazen, ama her zaman bir araya gelme şansı vardır. Özgül ağırlığımızı tekrar kazanmak için, DİB’ine kadar demokrasi mücadelesinde yer almak gerek!

Önceki ve Sonraki Yazılar