Ya 'Açılım' işi yatarsa?..

Ben her zaman iki tip toplum ve onların izdüşümü olan devlet olduğuna inanırım. Birincisi; içinde bulundukları duruma, sorunlarına, gelecek projeksiyonlarına “Çoklu alternatifler” açısından bakan, bir eğilimdeki bütün pozitif ve negatif ihtimalleri gören, ona göre senaryolar geliştiren, soyut “İyimserlik”ler veya “Kötümserlik”lerin ötesinde mümkün her duruma nasıl “Müdahil” olabileceğini “Tasarlayıcı” zihinsel refleksle düşünebilen türdendir. Onlar “En mümkün”den “En saçma”ya kadar geniş bir “Skala”ya sahiptirler. Her ihtimal “Ciddiye” alınır!


İkincisi; kendisini olayların akışına kaptırmış, belli kalıp veya saplantıların peşine takılmış, gelişmelere “Çoklu seçenekler” gözünden bakamayan, sürecin kendi içinde taşıdığı dinamikleri analiz edemeyen, beklentilerini “Gerçeklik”lerin yerine koyan, “Hesap edilemeyen durum”lara kapalı (Aslında böyle bir “Durum” yoktur. Sadece “Öngörememe” vardır!), plansız programsız hareket eden, “Kervan yolda düzülür” mantığıyla hareket eden toplum ve devletlerdir. Bizim toplum / devletimiz maalesef ikinci tanıma daha çok uyuyor. Bir adım sonrasını hesap edebilirse ne mutlu!


Malum, devlet / hükümet bir süredir “Açılım” projesiyle uğraşıyor. “İyi şeyler olacak” denildiğinden beri de herkes safiyane bir “Beklenti” içine sokuldu. Hatta kimileri işi “Oldu da bitti Maşallah” aşamasına kadar getirdiler. (Elbette ki “İyimser” olunacaktı. Boşa “Kötümserlik” yaymanın âlemi yoktu!) “Akiller” bunun için seferber edildiler. Ancak bu duygu öylesine mutlak bir “Ön kabul” haline getirildi ki aksi ihtimaller akla dahi getirilmek istenmedi. Sanki birbirine hasım iki aşireti barıştırıyorlardı!


Şimdilerde ise tersine ihtimallerin de olabileceği sürecin pekâlâ “Çuvallayabileceği” nin de işaretleri ortaya çıkıyor. Başbakanın “PKK’nın henüz yüzde 15’i çekildi” açıklaması, ardından Lice’de mini “Ayaklanma provası” ile ortaya çıkan durum ve en son olarak da PKK’nın Avrupa sorumlularından Remzi Kartal’ın “Oyalama taktiklerini bırakın. Sürecin tıkanması savaş demektir. “mealindeki sözleri işlerin giderek sarpa sarma ihtimalini gösteriyor.


Yani aslında yarın öbür gün silahların yeniden ateşlenmeyeceğinin, bombaların patlamayacağının, daha büyük çaplı ve tahripkâr kitlesel kalkışmaların yaşanmayacağının hiçbir garantisi yok. Bunun toplum bazında vahim çatışmalara varabilecek kadar “Potansiyelleri” mevcut. Şaka değil!


Tam bu noktada eski MİT’çi Mehmet Eymür’ün birdenbire çıkıp “Bölünme endişesi taşıyorum” demesi hayli ilginç. Ancak AKP Kütahya Milletvekili, “Stratejist” İdris Bal’ın başbakana sunduğu söylenen rapor daha da ilginç. Jetonlar biraz düşer gibi mi olmuş ne?


Raporda özetle “Sürecin olumsuz sonuçlanması ihtimali göz ardı edilmemeli” (Hatta olumsuz senaryonun “Daha yüksek bir ihtimal” olduğu vurgulanarak) denilirken örgütün ve ona yardım eden diğer uluslararası aktörlerin “4 parçalı Kürdistan” kurma çabasında olduğu hatırlatıldı. Dahası “Eğer gelişmeler aynen devam ederse, Kürdistan kurulacak.” saptaması bile yapılmış durumda.


Peki böylesi bir durumda klişe laflar ve temenniler dışında devlet bu seçeneğe ne kadar hazırlıklı? İşte orası biraz muğlak görünüyor. Soyut “Kardeşlik” lafları bir yere kadar. (Dünya deneyimleri buna fazla güvenilemeyeceğini söylüyor!) İp nerede incelir nerede kopar bilinmez!


Sonuçta ben oturduğum yerden bunları görebiliyorum. Devlet imkânlarına, istihbaratına sahip değilim. Eminim devletin elinde çok daha fazla “Veri” var. Lakin olması yetmiyor. Önemli olan onu doğru okuyabilmek ve ne tür “Önlemler” geliştirebileceğini bilebilmektir.


Asıl “Problem” burada!..

Önceki ve Sonraki Yazılar