Çoban, 6 maddede haberciliği anlattı

Çoban, 6 maddede haberciliği anlattı

Flash Ana Haber sunucusu Ülkü Çoban gazetecilik mesleğine dair Akşam gazetesine verdiği röportajda, haberciliğe ilgi duyanlar için 6 maddede haberciliği anlattı

Ülkü Çoban, Flash Ana Haber’in sunucusu olarak ilk röportajını Akşam gazetesinin pazar ekine verdi.

Kendisini röportajlarından tanırım. Sahadan gelen bir isim. İşine âşık demek hafif olur. Bana göre aşk kelimesinin bir tık üstü, sevda kelimesini kullanmak daha yerinde olur onun işine olan ilgisini tarif ederken.  15 Temmuz’un yıldönümü gibi önemli bir günde Flash Ana haberin sunuculuğunu devraldı. Törenleri onun anlatımından izledim. Bana verdiği sözü tuttu, kırmadı sağ olsun. Ülkü Çoban, Flash Ana Haber’in sunucusu olarak ilk röportajını Akşam PAZAR’A verdi.

Bir de sizden dinleyelim kimdir Ülkü Çoban? 

Bugüne kadar hiç kendimi anlatmak zorunda kalmamıştım sanırım. Özellikle son yıllarda röportajlara ve özel haberlere ağırlık verdiğim için, soru soran hep ben oldum. İlk defa sizin röportajınızla, ‘cevap veren’ konumundayım. Kabataş Erkek Lisesi’nin ardından, gönlümde televizyon haberciliği olduğu için İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi ile devam ettim. İlk tercihimdi ama zamanı geriye alabilsek üniversitede siyasal bilgiler eğitimi almayı tercih ederdim. Son iki yıla kadar hep televizyon kanallarında çalıştım. Sonra birden bir kırılma noktası ile Yurt Gazetesi’nde gazeteciliğe başladım. Artık gururla ‘Gazeteciyim” diyebilirim. Şimdi ekranlarda gazetecilik yeteneklerine sahip bir sunucu olarak varım. 

Ülkü Çoban içindeki gazeteci/haberci Ülkü Çoban'ı ne zaman keşfetti?

Her şeyin başı ‘merak etmek’. Neden-sonuç ilişkisi kurmayı, iyi bir hafıza ile birleştirince, bir de ülke siyasetine meraklıysanız ortaya bir haberci çıkmaması mümkün değil. Ortaokul yıllarında gazeteci olmayı istiyordum. Lisede psikoloji eğitimi almak istedim ama son kararım yine habercilik oldu. Habercilik vurgusu yapıyorum, çünkü ne yazık ki her televizyon habercisi gazeteci değildir, olamaz da… 

Sadece ekranda değil sahada da mesleğinizi sürdürmüş bir haberci olarak stüdyoyla sokağın en belirgin farkı nedir?

Sokak haberciliğini çok az yaptım aslında. Daha çok siyasetle ilgilendiğim için, siyaset haberleri ve röportajlar vazgeçilmez benim için. TRT’de staj yıllarımda Alibeyköy’deki su baskını haberi için ben gittim. Ben yüzüyordum, önümden botlar geçiyordu… Sanırım haberciliğe dair pek çok şeyi de o yıllarda öğrenmeye başladım. Gazetede ise sokakta mitingleri takip ettim. Yorucu, çok yorucu ama ne olacak ki? Yazıya döktüğünüzde, fotoğraflara baktığınızda vereceği mutluluğa değer. Stüdyo evet daha konforlu, beyniniz yoruluyor ama vücudunuz pek yorulmuyor… Ama sokak ve stüdyo farkından ziyade, yazmak ve televizyon ekranlarında anlatmak arasında büyük bir fark var. Televizyondan gazeteye geçtiğimde bu konuda çok zorlandım. Bitti diyerek teslim ettiğim röportajlarım 1 sayfa değil, neredeyse 5 gazete sayfasını dolduruyordu. Veysi Şahin, bu konuda benim öğretmenim oldu. Artık haber değeri olan şeyi nokta atışıyla yakalayabiliyorum. 

ASLA VAZGEÇMEYİN

Haberciliğe ilgi duyanlar için mesleğin zorluklarına dair önerileriniz nedir?

Stajyerlerime şevklerini kırmadan anlatmaya çalıştığım şeyler bu sorunuzun cevabı aslında. 1- Çok çalışın 2- Binlerce mezun arasından sıyrılacak özellikleriniz olsun. 3-Hafızanızı çok iyi kullanın. Her bilgi bir an gelecek ve size lazım olacak. 4- Meslek büyüklerinize saygı duyun. Onlardan ne öğrenirseniz size faydalıdır. 5-Türkçeye değer verin, en iyi ve en doğru şekilde kullanmak için çaba gösterin. 6-Asla vazgeçmeyin. İş bulamayabilirsiniz. İşsiz ve parasız kalabilirsiniz. Gücünüz yettiğince dayanıklı olun, bir süre sonra bakacaksınız ki o döngüyü kırmışsınız. 

Meslekte rol modeliniz var mıydı?

“Yok” dersem ayıp etmiş olur muyum? Çocukluğumda Ali Kırca’yı izlerdim, konuşur gibi anlatması çok hoşuma giderdi. Ben ekranda “Hangi açıdan daha güzel ya da yakışıklı dururum, sesimi en etkileyici nasıl çıkarırım?” derdinde olan kişilerden hoşlanmıyorum. Ekranda ‘racon kesmenin’ de pek hoş durmadığını düşünüyorum.  İyi bir anlatıcı mısınız? İşte haber sunuculuğu için en önemli şey bu… Beraberinde de haberi bilmek… Ama tabiri caiz ise o haberin gelmişini-geçmişini bilmek… Bilmediğiniz şeyi anlatamazsınız. Sadece haberi ‘okuyan’ olabilirsiniz belki ama benim tercihim bu değil. Ekranda put gibi durup, haberi okumanın pek kıymet-i harbiyesi olduğunu da düşünmüyorum. Kısacası ekranda racon kesenlerden de, promptersız yapamayanlardan da değilim. Haberi biliyorum, haber vermeyi, anlatmayı seviyorum.