Kasap pazar, tüketici can derdinde...

Beklendiği gibi oldu; Merkez Bankası “politika faizi” adı verilen haftalık repo faizini yüzde 5’ten yüzde 4,5’a indirdi. Gecelik faiz oranı, borç verme faizi de yarım puan düşürüldü. Merkez Bankası, gerekçesini de açıkladı;  “Yurt içi nihai talep sağlıklı bir toparlanma sergilerken, ihracat zayıf küresel talebin etkisiyle yavaşlamaktadır.”

Yani ? Faizde indirimin nedeni şu; 2009 krizinde yüzde 5’e yakın daralan ekonomi 2010 ve 2011’de yüzde 9 gibi parıltılı bir büyüme performansı gösterdi ama cari açık duvarını da yıktı geçti. Bunun üzerine 2012’de  hedef yüzde 4’e çekildi ama frene fazla basılınca büyüme yüzde 2 dolayında gerçekleşti. Acı bir fren..Peki sonrası? 2013-2015 döneminde 3 seçim var…Maliyeti ne olursa olsun, bu dönemde seçmene yüzde 4-5 büyümüş görünmeli ekonomi.

İŞTAH KESMEK

Faizi indirmenin bir nedeni daha var; O da dış para girişinin iştahını azaltmak? Neden peki? Her şey gibi, fazla dış döviz girişi de zarar. Dış kaynağın, faiz ile iştahı kabarık ve geldikçe döviz arzı artıyor, böylece döviz kuru yerinde sayıyor, enflasyon kadar bile fiyatı değişmeyince TL, aşırı değerlenmiş oluyor. Aşırı değerli kur, ithalatı ve dışarıdan borçlanmayı çekici hale getiriyor. Faizi indirerek yabancının iştahını biraz kesmek gerekiyor. Nitekim karar açıklanır açıklanmaz, yabancının keyfi kaçtı ve çıkış başladı, dolar kuru birkaç saat içinde  1.84 TL’ye kadar çıktı.  MB, rezervden döviz satarak aşırı gördüğü artışı dengeler, rezervden döviz kaybını ise yine bankaların bulup getirecekleri döviz karşılıklarla telafi etmenin de önlemlerini koymuş pakete.

UMUT İÇ TALEP

TCMB de açıkça söylüyor; küresel krizin etkisiyle dış talep düşük, ihracat zaten rekabette zorlanıyor. İhracatın yarısı AB’ye yapılıyordu. AB’nin özellikle güney ülkeleri şiddetli bir daralma yaşayınca, Türk mallarına olan talep de azaldı. O pazarı telafi edecek Orta Doğu pazarları sığ; İran, Rusya, Çin ise satıyor ama almıyorlar. Almamalarının altında Türkiye’nin “Yeni Osmanlıcılık” oyununa duydukları tepki de yok değil…Peki ne olacak o zaman ? Mecbur, iç talebe çark edildi. Umuluyor ki, faizler düşünce, tüketici kredileri  de indirilsin ve halkımız yeni krediler alsın ve tüketsin, yeniden kredi kartına davranıp tüketsin.

Dahası, madem seçime iç pazara abanarak büyüme gerçekleştirilip gidilecek, o halde devletin bütçesini de kullanmak lazım…AKP’yi, kamuya yeni yandaş personel alırken, yeni bina yaptırır ya da kiralarken, harcamaları arttırırken izleyebilirsiniz. Bütçe açığını birkaç puan arttırma pahasına kamu harcama ve yatırım kalemlerinde bir bonkörlük izleyebiliriz yakın zamanda.

Ama unutulan bir şey var; Nüfusun ağırlıklı kısmını oluşturan alt-orta sınıflarda borçlanma takati kalmadı. Halen 275 milyar TL’lik tüketici kredisi ve kredi kartı borcu var hanehalkının. Şimdiye kadar “batak” diye nitelenen kredi tutarı 10 milyar TL’ye yaklaşıyor ve kara listeye alınmış borçlu sayısı 2,5 milyonu bulmuş durumda. Buna rağmen hanehalkının borçlanma kapasitesinin henüz sınırına gelmediğini, hane gelirlerinin yarısı kadar bile borçlanma gerçekleşmediğini düşünüyorlar. Avrupa’da hanelerin, gelirlerinin yüzde 100’ünü bulan oranda borçlandıklarını, Türkiye’de daha gidecek çok yol olduğunu hesap ediyorlar.

ENFORMEL BORÇLAR

Ama hanehalkının sadece bankalardan borçlanmadığını, geleneksel borç kanallarını da kullandıkları unutuluyor ..Eşten dosttan, mahalledeki mağazadan yapılan, faizi haram sayanların cemaat içi  borçlanma miktarı bilinmiyor.



Kaynak:  TÜİK , TCMB  Beklenti anketleri veri tabanı

Dahası yapılan beklenti anketlerinin sonuçları da iyi sinyaller vermiyor. 2009 krizinde dibe vurduktan sonra 2010 ve 2011’de iyileşen beklentiler yeniden aşağı seyretmeye başladı. Örneğin halka işini kaybetse yeniden iş bulabilme umudu sorulduğunda, artıyor değil, azalıyor diyor. Yine tüketiciye ekonomiye güveni sorulduğunda pek iştahla artıyor demiyor. Satın alma gücünün artmasını bekliyor musun diye sorulduğunda umutlanamıyor, azalma bekliyor.

Kısacası, çarşıdaki hesap eve pek uymuyor…

İlk 3 ayın, büyüme belirtileri iç açıcı değil. Bakalım iç talebin dibini kazımakla ne olacak… İç talebe yüklenirken başını kaldıran cari açığın ne olacağı sorusunu sormadık bile…Milli gelirin yüzde 6-7 sini taban yapan cari açık hastalığı ile bünye yaşamaya alıştı diye düşünüyor olabilirler.

Suriye’de, Irak’ta baş gösteren hayal kırıklıkları, şaşan hesaplar,  ekonomide de yaşanabilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar