IŞİD villası mı?

Diyarbakır'da yapılan baskında, iki polis ve yedi kişi öldü. Polisin sabaha karşı bastığı 17 farklı adresten sadece biri olan villada 22 kişi vardı, silahlar ve cephane de bulundu...
Yedi saat süren çatışmada iki polis, yedi ‘IŞİD militanı olduğu ileri sürülen’ şahıs öldürüldü.

İlk açıklamalar göre tuzaklanmış bomba patlamıştı, ancak sonradan intihar bombacısı militanlardan birinin pimi çekerek kendisiyle birlikte iki polisi de öldürdüğü iddia edildi. Komşuları, evdekilerin iki ay önce, yani Suruç Katliamı’ndan hemen sonra ve Ankara Katliamı'ndan hemen önce yerleştiğini anlatıyor.

Ertesi gün yine IŞİD operasyonlarında Konya’da 33 ev basıldı, 30 kişi gözaltına alındı.
Kocaeli’de yine bir dizi ev basıldı, 20 kişi gözaltına alındı. Sakarya merkezli bir başka operasyonda ise 21 kişi gözaltına alındı.
İstanbul’da 27 ayrı adreste 21 kişi yakalandı...
İki günlük bilançoda dikkat çeken basılan evlerin sayısının, -her evde bir kişinin bulunduğu varsayımıyla bile- gözaltına alınanlardan daha fazla olması.
Sadece Diyarbakır’da basılan 17 adrese karşı, çatışma çıkan villada 12, diğerlerinde beş olmak üzere 17 kişi gözaltına alındı. Yani kaba bir mantıkla Diyarbakır'da en az 11 adres ‘boş’ çıktı

Diyelim ki militanlar operasyonu tahmin ettiler, ya da polis yanlış adresleri bastı...
İyi de sadece adresler mi yanlış? Çatışma, bomba, silahlar ve IŞİD açıklaması yeterli mi?
Yaşanan evde çekilen görüntüler, başka bir şeylerin de yanlış gittiğini ya da yanlış gitmesi gerektiğini gösteriyor... Görüntülerde bir ‘seminer tahtası’ var... Bazı başlıkları yazalım: ‘Paradigma’, ‘Toplumlar Tarihi’, ‘Demokratik Modernite’, ‘Demokratik Özerklik’, ‘Toplumsal Cinsiyet’... Sonra Tüm Bel Sen’e ait bir ajandanın yakın plan görüntüsünde muhtemel seminer başlıklarına ait notlar ‘ilkel, komünal toplum’, ‘sosyalist komünist toplum’... Ve en çarpıcısı duvarda asılı bir levhada Zerdüştler’e ait sözler:
“Doğru düşün, doğru söyle, doğru yap”

Raflarda İhsan Eliaçık’ın kitapları...
Evet bir şeyler gerçekten yanlış gidiyor; sanki birileri bir Devlet Bakanı'nın zırvaladığı, Başbakan’ın ve İçişleri Bakanı'nın tekrarladığı o akıl almaz teoriye ‘PKK, IŞİD ortak eylemi’ görüntüsüne malzeme sağlamaya çalışıyor. Bu villanın IŞİD’e değil, en iyi ihtimalle Hizbullah’a ait olması gerekiyor. Başka tuhaflıklar da var. Ankara Katliamı’nı Suriye sınırından Gaziantep’e gelen ve ertesi gün Ankara’ya geçen dört IŞİD militanından ikisinin yaptığı açıklandı. Diyarbakır’daki çatışmayla aynı saatlerde MHP milletvekili Ümit Özdağ Türkiye’ye dört değil, 12 militanın girdiğini, polisin duyurduğu kimlik bilgilerinin sahte olduğunu, Gaziantep üzerinden Türkiye’ye yayıldıklarını, bunların dışında bir militanın da eylem için beklediğini duyurdu. IŞİD’in Ankara Katliamı’nı üstlenmediği biliniyor... Hadi bu bir taktik.

Peki o zaman soru şu; Diyarbakır, Konya gibi Ankara'ya daha yakın bölgelerde çok sayıda militanı, hatta intihar bombacısı bulunan örgüt neden üstlenmeyeceği bir eylem için Suriye'den adam getirdi?

Komşular “İki ay önce geldiler” diyorlar. Yani Suruç’tan hemen sonra Ankara’dan önce...
Elindeki kaynakları optimum olarak kullanan yasadışı bir örgüt, ‘üstlenmeyeceği’ bir eylem için bu riske girebilir mi? ‘Dokumacılar’ adı verilen ve IŞİD’le birlikte savaştığı söylenen altmış, yetmiş kişilik gruptan en az 30 kişi, iki yıl önce Tel Abyad’da, çatışmaların en civcivli anında neden “cepheyi” bırakıp Adıyaman'a geri döndü? Hemen altına YPG'nin gözlerden kaçan açıklamasını da ekleyelim: YPG, Türk Ordusu’nun Tel Abyad’da mevzilerine saldırdığını, bu saldırıyla eş zamanlı olarak IŞİ’'in de Kobane’ye bağlı iki kasabaya ağır silahlarla saldırdığını duyurdu.

Görünürde IŞİD’e ait evler basılıyor, polisler ölüyor. Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği Basın Sözcüsü İgor Mityakov da bir hafta önce 21 Ekim’de İstanbul’da Başakşehir'de yakalanan Çeçenistan ve Dağıstan kökenli 12 IŞİD militanı ile ilgili Türkiye tarafından herhangi bir bilgi alamadıklarından yakınıyor.

CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin Diyarbakır’daki çatışmadan hemen sonra önceki Diyarbakır Valisi’nin neden değiştirildiğini soruyor ve “Sayın Vali Diyarbakır’a gider gitmez jandarma istihbarat ve Milli İstihbarat'tan IŞİD kamplarının olup olmadığının bilgisini istediği için mi görevinden alındı? Diyarbakır'a gittiğinizde, herhangi bir vatandaşa sorduğunuzda IŞİD hücre evlerinin nerede olduğunu biliyor. Ama bir tek AKP iktidarı bilmiyordu” diyor. Ve IŞİD’e ait olduğu söylenen evde IŞİD’le uzaktan yakından ilgisi olamayacak tabelalar, notlar, başlıklar... Sizce de bir tuhaflık yok mu?

Önceki ve Sonraki Yazılar