Ne devrim ama!

IŞİD bir sonuç olsa da bir turnusol kağıdı olarak kabul edilebilir. Turnusol renk belirler. Örneğin, asitle temas ettiğinde kırmızı, bazla temas ettiğinde ise mavi renk verir.

Uluslararası “terör listesi”nde olsa da AKP iktidarının “terör örgütü” diyemediği IŞİD böyle bir renk verici. IŞİD son yıllarda ortaya çıkmış olsa da aslında hep vardı. İçimizdeydi. Bütün İslam coğrafyasındaydı. Yalnızca adı değişti. Adı bazen cihatçı, bazen El Kaide, bazen Hizbullah, bazen Nusra, bazen de “meczup” oldu. Hatta Sivas katliamında olduğu gibi bazen adı bile olmadı!

Musul’da ise şimdilik 16 maddelik bir yasaklar zinciri ile başlayan IŞİD yalnızca Kürtler ve Aleviler açısından değil, bir bütün olarak insanlık açısından tam bir katiller sürüsü olsa da “Ankara” böyle görmüyor. Görmediği için de işgalden hemen önce Musul’daki Türkiye Cumhuriyeti Konsolosluğu’ndan “IŞİD ilerliyor ayrılalım mı” şeklinde gelen soruya “Onlar düşmanımız değil, orada kalın” diye cevap veriliyor!

Her ağızlarını açtıklarında “İslam'ın ne kadar barışçıl bir din olduğunu” söyleyenler, her ne hikmetse açıklamalarıyla, yürürlüğe soktuğu kanunlarıyla “sıkı bir İslamcı” örgüt olan ve IŞİD’in kelle kesmesine, inançlarından veya etnik kimliklerinden dolayı insan öldürmesine ses çıkarmıyorlar! Her konuda konuşan, fetva yayınlayan Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda henüz konuşmadı! Acaba neden?

* * *

IŞİD’i insanlığa karşı cinayet işleyen bir örgüt olarak sunmak bir yana IŞİD’i “Sünni Devrimi”nin mimarı olarak sunanlar bile çıkıyor. Hürriyet Gazetesi yazarı Akif Beki, “Bir Sünni devrimi mi doğuyor?” başlıklı yazısında eski Türkiye-Irak Dostluk Derneği Başkanı Mehmet Emin Değer’in ağzından “IŞİD değil mesele; terör olayı, örgüt olayı değil bu... Bu bir Sünni isyanı, Maliki’nin Şii diktatoryasına karşı yıllardır alttan alta pişen bir Sünni aşiretler kalkışması” diye aktarıyor.

Yalnızca Alevi olmanın öldürülmek için yeterli bir gerekçe sayıldığı bir devrim!

“Ehl-i Sünnet” olduğundan kuşku duyulan herkesin kafir sayıldığı, kafirliğin de öldürülmek için yeterli bir neden sayıldığı bir devrim!

Namaz için günde beş vakit camiye gitmenin zorunlu olduğu bir devrim!

Sana benzemiyor, biat etmiyor diye rastgele öldürdüğü insanların öldürülme görüntülerini bir gurur belgesi olarak kamuoyuna yayınlayan bir devrim!

İnsan öldürenin cennete gideceğine inanların yaptığı bir devrim!

Niğde’de üç vatandaşı öldürdükten sonra, “Ben yalnızca Allah’a hesap veririm. Hepiniz müşriksiniz. Jandarmayı öldürerek sevap işledim” diyen bir devrim!

Böyle bir devrime El Harati’nin alnını öperek, Tarık El Haşimi’ye kucak açarak, Mazen Ebu Muhammed’i Antakya’da tedavi ettirerek, bugün yarın da Çendrim Ramadani’yi IŞİD’e ödül olarak geri vermeye hazırlanarak destek veren bir devlet!

* * *


AKP’ye biat edenler dışında artık herkesin bildiği gibi (muhtemelen yakında “devrimci” de ilan edilecek olan) “Sünni devriminin mimarı” IŞİD’e destek yalnızca bunlarla da sınırlı değil.

Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, “IŞİD çeteleri silahlı bir şekilde Türkiye'den Suriye içine gittiler ve bunlara Türk Hükümeti tarafından yakın zamana kadar göz yumuldu. Mardinliler bu gerçeği gözleriyle gördü. Bunların fotoğrafları elimizde mevcut. Suriye'den gelen IŞİD militanları Türk sınırında kabul edildi, tedavileri yapıldı” diyor. CHP Hatay Milletvekili Mehmet Ali Ediboğlu ise IŞİD’in Hatay, Kilis, Urfa ve Gaziantep sınırlarında borular çekerek Türkiye’de 800 milyon dolarlık petrol sattığını söylüyor ve ekliyor: “MİT’in bilgisi olmadan böyle bir olayın gerçekleşme şansı yok.”

* * *

Ve böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı seçimi yapılacak. Kim seçilir bilemem ama seçilmemesi gereken kişi belli: Her şey bir yana diyelim ama IŞİD ile ilgili son gelişmeleri izleyen biri AKP Hükümeti'nin tavrına, bu hükümetin Başbakanı Erdoğan’ın söylediklerine bakınca fazla düşünmeden “Erdoğan gibi biri asla değil” demesi gerekiyor...

* * *

NOT: Alevi Bektaşi Federasyonu dün aldığı bir kararla, Cumhurbaşkanı adayı belirlenmeden önce Alevi Vakıfları Federasyonu ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu başta olmak üzere ayrımsız bütün Alevi kuruluşları ile birlikte İstanbul’da geniş katılımlı ortak bir toplantıda “Aleviler nasıl bir Cumhurbaşkanı istiyor” sorusuna cevap verecek!






Önceki ve Sonraki Yazılar