Kefen tacirleri

Bu yıl hacda maalesef bir diğer katliam rekoru kırıldı. Aslında daha önce Suudi rejimi sayesinde doksanlı yıllarda sadece bir hac sırasında 1500’e yakın hacı adayı katledilmişti. Bu sene yaklaşık 1000 kişi öldürüldü. 2015 Suudi rejimi katliamını özel kılan farklı bir durum var. Eskiden tek vakada oluyordu onca ölümler. Bu yıl Suudi rejimi bir ay içinde 2 ayrı vakada insanları katletmeyi başardı.

Birincisi kabenin çevresini dolduran inşaat vinçlerinden birinin devrilmesinden, ikincisi ise artık bir Suudi rejimi klasiği haline gelen yine şeytan taşlama sırasında yaratılan izdihamdan kaynaklandı. Korkak medyamız bu haberleri eskiden olduğu gibi yine ruhsuz bir şekilde “kutsal topraklarda facia” diye verdi.

Maalesef, gerçek Müslümanlar dışında kimse ‘kutsal’ olduğuna inandıkları bu topraklarda neden bu kadar sık bir şekilde yüzlerce binlerce ölümlere neden olan sözde facialar oluyor diye sormadı kendine? Hatta ciddi bir çoğunluk “Allah bize de oralarda vinç altında kalmayı, başka insanların ayakları altında ezilip ölmeyi nasip etsin” dedi maalesef.

Bilimin dışlandığı akıl dışı topraklara özgüdür “keşke bizde orada ölsek” sendromu. Haçlı seferlerinde kullandı bunu gerici Hıristiyanlık. Bir ucuz münafık manipülasyonudur bu. Gerçekten inandığı Allah’a teslim olmuş mümine yakışmaz böyle sözler. Çağdışı Suudi rejiminin ve onun kuklası olan münafıkların pazarladığı çürümüş siyasal dinci palavralardır bunlar. Gerçek mümin ölmeden önce zaten defalarca ölür. “Keşke Suudi rejimi tarafından bir şekilde ben de öldürülsem” demez.

Ölüm sanıldığı kadar basit bir hadise değildir. İnanın bana “Allah bize de orada ölmeyi nasip etsin” diyenlerin tamamı üzerlerine vinç düştüğünde veya o korkunç izdiham altında ezildiklerinde son nefeslerinden önce hayata diğer tüm insanlar gibi bütün nefislerince ve egolarınca sarılmak zorunda kalırlar. Doğanın kanunudur bu. Öğrenemedikleri doğa kanunu hiç bir fıtrat fetişisti münafığa acımaz. Hiç kimse kendini Yunuslar Tebriziler gibi ermiş filan zannetmesin. Egosunu, nefsini terbiye etmeyen hiç ahkam kesmesin. Hele hele bu korkunç katliama avukatlık yapmaya hiç kalkışmasın. Nefsini terbiye etmek, egosunu mum etmek dünyanın en zor işidir ve bunu başarmış bir siyasal dinci görmemiştir bu gezegen. Çünkü siyasal dincilik zaten bizzat egonun ve o alçak nefsin kölesi olan bir ideolojidir. Siyaset ile Allah sevgisi asla ve katiyen yan yana gelemez. Her kim getirdiyse, onlar zaten Kuran’da anlatılan lanet münafıklardır ve iki alemde de sonsuza dek cehennemi boylayacaklardır.

Bu yıl hacda yaşanan insan katliamı sonrası bir ülke dışında her ülke Suudi rejimini suçladı. Hatta yüzden fazla yurttaşını kaybeden şu beğenilmeyen mollacı İran açıkça gerici ve çağdışı Suudi rejiminden özür istedi. Tazminat talepleri geldi. Muhtemelen dini imanı petrol ve para olan Suudi rejimi tazminat taleplerini karşılayacaktır. Ancak İslam’ın en çok karşı olduğu kibir kumkuması Suudi rejimi özür dilemekten imtina edecektir. Oysa özür tövbe ve istiğfardır.

Peki bütün dünyanın “yeter artık, bu kadar da insan öldürülmez ki” dediği bu olağan Suudi katliamları sonrası gerici Suudi rejiminin avukatı kim oldu dersiniz? Elbette Türkiye oldu. Türkiye’den başka her ülke Suudilerin yetersizliklerini, cehalet krallıklarını kınadılar, suçladılar. Sadece Türkiye Cumhuriyeti bu insan katliamlarını normal karşıladı. “Olur böyle vakalar. Büyütmemek lazım” dedi. Bir de üstüne dünyada görülmemiş bir şekilde “En iyisi sen bırak organizasyonu da ben yapayım, ucunda çok para var galiba” bile dedi. Devletlerin de günün birinde ruh hastası olabileceği Eflatun’dan bu yana kimsenin aklına gelmezdi elbette.

Suudi rejiminin Türkiye’deki biricik avukatı “Böyle organizasyonlarda olur böyle şeyler” dedi. Hacdan başka hangi organizasyonda böyle şeylerin olduğunu kimse sormadı maalesef. Üstüne hatta “Bardağın dolu tarafını görmeliyiz” dedi.

Ben şahsen bunu duyunca derin bir tefekküre daldım. Hayatım boyunca bardağın dolu tarafını görmeyi kişisel ilke edinmiş biri olduğum için kolay bir işti bana göre. Bardağın dolu tarafı herhalde şu olmalıydı. Hacca gelen 2 milyon hacı adayından yaşanan iki ayrı faciada sadece 1000 civarında insan öldüğüne göre geriye kalan 1 milyon 999 bin hacı adayının hala yaşıyor olmasına bakmak gerekliydi. Hafazanallah 2 milyon hacı adayının tamamı da ölebilirdi.
78 milyon olarak hepimiz birden ölmeden bir gün daha geçirdiysek bardak doludur. Bardakları değil ayakkabı kutularını dolduran kefen tacirlerinin ucuz vicdanıdır bu. Bir haber vereyim size ey kefen tacirleri! Nükleer santrallerle bile öldüremeyeceksiniz bu 78 milyonu.

Gece gündüz uluslararası kefen ticareti yapıyorlar ama cesetler bile kefensiz istifleniyor. Böyle bir ticaret erbabı bunlar. En iyi bildikleri işi yaptılar ama yine de iflas ettiler.

Önceki ve Sonraki Yazılar