'Keşke' dediğimiz beklentilerimiz

Darbe girişiminin üzerinden 17 gün geçti. Bu süreçte kimi sanıkların ifadelerinden veya bu nedenle yürütülen operasyonlardan anladığımız kadarıyla bu ''Darbe girişiminin'' boyutları tahmin edilenin de çok üzerinde imiş. Bu kalkışma; büyük bir hazırlık ve büyük bir örgütlülükle sesiz sedasız yürütülmüş ama devleti yönetenlerden kimsenin haberi olmamış.
         Bu süreç içerisinde görevden alınan kamu görevlilerinin sayısı 70 bine ulaşmış durumda. Bu sayı her geçen gün de artmakta. Şimdilik sadece aktif görev üstlenenler ve kritik görevlerde bulunanlar düzeyinde yürütülen bu tasfiye operasyonları FETÖ çetesi içerisindeki emir-komuta zincirinin daha alt kademelerine inildiğinde, bu sayının çok daha  artacağı ve tahmin edilenin çok daha üzerinde olacağı konuşuluyor. Henüz yerel yönetimler aşmasına inilmemiş bir noktadayız. Sadece İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden 768 kişi işten çıkarılmış. Ülkemizdeki belediyelerin neredeyse yüzde 80'ini oluşturan AKP'li belediyelerde henüz bir hareketlilik yaşanmadı ama…

        -AKP Aydın Milletvekili Mehmet Erdem'in kardeşi, Ömer Erdem gözaltında
        - AKP'nin kurucularından Bülent Arınç'ın kayın biraderi  Ziya Tay gözaltında
        - AKP'nin İstanbul İl Başkanı Selim Temurci'nin kardeşi Ömer Temurci gözaltında
        - AKP'nin Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli'nin kardeşi Mehmet Dişli tutuklandı
        - AKP'nin el üstünde tutup ''önüne yattığı'' Bursa eski Valisi Şahabettin Harput gözaltında
        - AKP tarafından daha bir ay önce Sinop Valiliğine atanan Yasemin Özata tutuklu
        - AKP'nin 2011 milletvekili adayı olan, hatta Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Kurumu’nun başına getirdiği Mümtazer Türköne tutuklu,
        - AKP tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanan iki Anayasa Mahkemesi üyesi tutuklu
        - TSK'daki general rütbesindekilerin neredeyse yarısı tutuklu
        - Ülkemizde görev yapan hâkim ve savcıların neredeyse dörtte birini teşkil eden 3 bin kişinin bir kısmı tutuklandı bir kısmı da sorgulanıyor
        - Emniyet teşkilatında neredeyse tamamı yönetici konumunda olan 8 bin 777 kişi açığa alındı, bir kısmı tutuklandı bir kısmı sorgulanıyor…
        Bu listeyi uzatmamız mümkün… Tutuklanan 10 bin 137 kişi ve gözaltına alınan 18 bin 699 kişi arasında kimler yok ki! Hemen her Bakanlıktan bürokratlar, Cumhurbaşkanının, Başbakanın, Genelkurmay Başkanının ve Kuvvet Komutanlarının yaverleri, özel kalem müdürleri, korumaları, merkez valileri ve  kaymakamlar...
        Bu FETÖ çetesinin neredeyse  içine sızmadığı, görev almadığı ne bakanlık ne de kurum kalmış. Hemen her yerde emir komuta zinciri içinde örgütlenmişler ve devleti ele geçirmek için müthiş bir hazırlık yapmışlar.
        Bu girişim atlatıldı ama bu kalkışmadan dolayı devletin birçok kurumu büyük bir itibar kaybına uğramıştır. Devlet denilince akla; Meclis gelir, TSK gelir, yargı gelir, güvenlik gelir…
-Meclis bombalandı,
-TSK doğrudan darbenin içerisinde,
-Yargı ve emniyetin içinde ise hatırı sayılır bir oranda bu çetenin taraftarı bulunmakta.
        Bu kurumların ve dolayısıyla devletin yeniden eski itibarına kavuşması için daha radikal bazı şeylerin yapılması gerekirdi. 17 günden beri ülkemizin hemen her yerinde sabahlara kadar ''Demokrasi nöbeti'' tutulmakta. Meydanları dolduran bu insanların tamamının AKP'li olduğunu söylemek mümkün değil. En azından benim tanıdığım CHP'liler var, sabahlara kadar o meydanlarda bayrak sallıyorlar. Bu kalabalıkların içerisinde AKP var, CHP var, MHP var hatta HDP'liler dahi var. Aydın'daki ''çirkin'' bir olayın dışında herhangi bir olumsuzluk da yaşanmadı.
       Bu darbe girişiminden sonra, ülkemizdeki gerginliklerin giderilmesi ve toplumsal barışın sağlanması açısından bazı adımların atılmış olması toplumun büyük bir kesiminde memnuniyetle karşılandı.
-AKP ile muhalefet partileri arasındaki iyi niyet mesajları ve uzlaşma görüşmeleri,
-Cumhurbaşkanının, muhalefet liderleri ve vatandaşlarla ilgili açmış olduğu davaları geri çekmesi,
-Cumhurbaşkanının muhalefet liderleri ile bir araya gelmesi ve görüş alışverişinde bulunması...
       Bütün bunlar olumlu gelişmelerdir. Keşke Cumhurbaşkanı, muhalefet parti liderleriyle bir araya geldiği toplantıda, AKP'nin meclisteki sandalye sayısına bakmadan ''Bu kritik dönemden geçerken, devlete ve devletin kurumlarına yeniden itibar kazandırmak için gelin bu üç parti birlikte bir ''Milli mutabakat'' hükumeti kurun ve bir dahaki seçime kadar ülkemizi normalleştirin'' diyebilseydi…
Böylesi bir hükümet, ülkemizin yeniden toparlanması ve eski saygınlığına ulaşması için en akıllıca bir yöntem olabilirdi. Hala da zaman geçmiş sayılmaz.


Önceki ve Sonraki Yazılar