Koalisyon ve Bölgesel Denklemler

Hükümet tartışmaları sürerken önemli bir gelişme gündeme geldi. İran ile ABD arasında gerçekleşen anlaşma, bir anda dengeleri değiştirdi. Değişen dengeler, Türkiye iç politikasına da yön verirken, siyasetin uzun süre üzerinde duracağı yeni bir konjonktür ortaya çıktı.

Özetleyecek olursak, ABD-İran yakınlaşması içeride şu sonuçları ortaya çıkardı;

1- Erdoğan zayıfladı, Davutoğlu güçlendi.

2- Bölgesel denklemde Türkiye, CHP dış politikasına mecbur hale geldi.

3- Bu denklemin dışında kalan bir Türkiye’nin ekonomik olarak uçuruma sürükleneceği daha net görüldü.

4- CHP politikalarının, Türkiye’yi yeni bölgesel hizalanmada savrulmaktan kurtaracak tek güvenli liman olduğu tescillendi.

Nedir yeni hizalanma?
4 Yıl önce yazmıştım. Erdoğan’ın sandığının aksine, bölge ‘BOP’ adlı proje ekseninde dizayn edilemeyecek ve bölgesel direngen üsler, bu dizayna karşı çıkacak. Öyle ki, ABD iki yol ayrımına kadar sürüklenecek. Ya çatışmacı tarzda ısrar ederek bölgeden tamamen çıkmak zorunda kalacak, ya da direngen üslerle uzlaşarak; ‘varlığını sürdürecek.’

Bölgeden 3 şii devletin çıkması mümkün değil. Esasen bunu ABD pratikte öğrenmiş oldu. fakat öğrenene kadar bölgeye çok bedel ödetti. BOP diye tabir edilen süreç, yüzlerce yıl sürecek sabit eksenli bir plan değildi. Aksine, öngörülen bölgesel dizayn oluşmayınca bir anda planlar değişti.

Mursi denildi. İslamcılarla olmayacağı anlaşılınca vazgeçildi ve Sisi’ye yönelindi...

Esad’la çatışıldı. Alt edilemeyince vites değiştirildi. Ve İran’la anlaşmaya varacak sürece başladı...

Erdoğan hâlâ o süreçte kaldı
Bush dönemi aktörü Ahmedinecat’tır. Obama dönemi aktörü ise Ruhani. Bush gergindir, Ahmedinecat ise dengesi. Obama ‘yumuşak geçiş ustasıdır.’ Ruhani ise dengesi. Bu dengeler üzerinden Erdoğan, ‘arap baharının’ ilk evresinde ortaya koyulan dil ve siyaseti temsil ediyor. Yani ‘eski ve başarısız.’ Başarısızlığı nedeniyle vazgeçilmiş bir stratejinin temsilcisi olan Erdoğan, o dönem attığı adımlardan geri adım atamıyor. Çünkü ‘kraldan çok kralcı’ bir tarzla, o kadar radikalleşildi ki, ne Esad’la, ne de Sisi’yle tekrar uzlaşmak artık imkansız.

Bu yönüyle, İran-Irak-Suriye eksenli yeni Ortadoğu’da Türkiye’nin öncü güç olması şu politik denklem içinde olanaksız. Bu nedenledir ki, ABD’nin adeta biat etme noktasına geldiği bölgesel denklemle uyum gösterecek barışçıl dış politikaları ortaya koyması muhtemel tek siyasi irade olarak CHP, tüm bölge ülkelerinin ‘koalisyon tartışmalarında özne’ olarak gördüğü bir noktada duruyor.

Tüm dünya bölgesel krizin aşılması için CHP’nin bir hükümet kurmasını temenni ediyor. Özellikle CHP eliyle yönetilecek bir dış politikanın, Türkiye’nin kopmuş bağlarını yeniden kuvvetlendireceği, böylece milyarlarca dolarlık bölgesel ticaretin merkezi olan bir ülke inşa edilebileceği düşünülüyor.

Esasen CHP’nin seçim vaadlerinde ortaya koyduğu herşey, birazda dış politikada yaşanacak değişimleri kapsıyordu. Çünkü istikrarlı bir dış politika, gelir demektir. Kaynak soranlara sürekli bunu anlatıp durduğumuz o günlerde şunu da gündeme getirmiştik; ‘bu dış politikada ısrar, ülkeyi kara paraya bağımlı kılacak.’

14 ilke ve yitik ülke...
Bir enkaz var ortada. Tüm kamu kuruluşları iğdiş edilmiş, talan edilmiş bir ülke. CHP bunu tersine çevirmek için yola çıktı. Bizler bu enkazı devralıp, restore etmek adına gayret ettik. Ve gerek seçim kampanyamızda, gerek sonrasında ‘hep yapıcı’ bir dil ile siyasetimizi sürdürdük. Bu dilde ısrar etmeye devam edeceğiz ve etik bir siyasi tarz üzerinden mücadele vereceğiz.

CHP ortaya 14 temel ilke koymuştur. Bu ilkeler ekseninde herkesle görüşür. CHP’yi ‘uzlaşmaz ve oyunbozan’ göstermek yanlıştır. Türkiye siyasetinde rol alan her parti ile bu ilkeler ışığında görüşür, ilkeler üzerinden siyaset üretme ısrarımızı net bir dille ortaya koyarız.

Keza, CHP koltuk sevdalısı ya da değneği değildir. Bu halkın derdiyle dertlenmişler ordusudur. Ve halk için halkçı siyaset şiarıyla, ilkeler ekseninde her masada yer alır.

İlkelerini ortaya koyar ve ilkeli tutumuyla özne olma gayreti içinde hareket eder.

Bu realite üzerinden okunmalıdır koalisyon süreci. Şaiyalar ile, ‘şu parti, bu parti’ diyerek, CHP’yi MHP’nin düştüğü duruma düşürmek büyük bir hata olacaktır. O nedenle, parti yönetimimizin yürüttüğü görüşmelere daha akılcı yaklaşmak, uzlaşmaz bir pozisyona sürüklenmemek ve CHP’nin büyüklüğüne yakışan bir tutum izlemesini sağlayacak olgunluğu sergilemek adına önemlidir.

Kimse şüphe duymamalı. Bu partinin lideri, ‘koltuğa ve mala-mülke sevdalı’ değildir. Halkına sevdalıdır. Ve atılan her adım, bu sevdanın tecellisidir...

Önceki ve Sonraki Yazılar