Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leviathan ya da gücün mutlaklığı

BUGÜNLERDE fena halde okumaya sardırdım ya son olarak 17. Yüzyılın önde gelen İngiliz düşünürlerinden Thomas Hobbes ilgi alanıma girdi. Özellikle de “Leviathan:Bir Din ve Dünya Devletinin İçeriği, Biçimi ve Kudreti” kitabı.
Leviathan da nedir, sorusuna hemen cevap vereyim. İncil ve Tevrat’ta geçen kötülük temsilcisi bir deniz canavarı. Hobbes’un kitabına verdiği isim bu. Şimdi de kitapta neler yazıldığına bir göz atalım isterseniz. Hobbes kitabında Leviathan’ı mutlak güç ve yetkileri elinde bulunduran egemen devlet ve onun tepesindeki hükümdar ya da yöneticiyi tanımlamak için kullanıyor.
Kitapta insanın fıtraten kendi özel iyiliğinin paşinde koştuğunu, bunun da diğer insanlarla arasında çatışma yarattığını anlatıyor ve tam o noktada “insan insanın kurdudur” mesajını veriyor. İnsanların bu nedenle sürekli birbirleriyle savaşma durumunda kalmamaları için Hobbes bir de reçete sunuyor. İnsanların huzur ve barış içinde yaşamalarının karşılıklı olarak kimi haklarından vaz geçmeleriyle mümkün olabileceğine dikkat çekerek bu anlaşmalı vaz geçmeye “toplumsal sözleşme” adını veriyor. Yani bir çeşit anayasa. Leviathan Anayasası.
İnsanlar bu anayasayla devleti yani Leviathan’ı oluşturur. Leviathan’ın başındaki kişinin de mutlak güce sahip olması gerekir ki o toplumsal sözleşme bozulmasın; insanlar yeniden birbirleriyle didişmeye başlamasın. O devletin başındaki mutlak güç sahibi Leviathan ölümlü bir Tanrı’dır.
Bir de Leviathan’ın yetkilerine bir göz atalım: Leviathan’ın yönettiği toplum ya da tebaası hiç bir durumda yönetim sisytemini değiştirme hakkına sahip değildir. Egemenini tepesine oturtan o tebaa Leviathan’ı her ne olursa olsun eleştiremez, suçlayamaz ve cezalandıramaz. Yürütme,yasama ve yargı mutlak olarak Leviathan’ın elindedir. 
Hobbes kuvvetler ayrılığına kesinlikle karşı çıkıyor. Çünkü kuvvetlerin ayrılığı durumunda Leviathan’ın yönetim gücü zayıflayacak, dolayısıyla da egemen devlet de ağır biçimde yıpranacaktır. Hatta Hobbes din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının da devleti zayıflatacağı görüşünü savunur. Yani günümüzün laiklik ilkesine de bir anlamda karşı çıkar.
Şimdi bakalım. Thomas Hobbes Leviathan kitabında savunduğu görüşleri 17. Yüzyılda yazmış. Bizler 21. Yüzyılda yaşıyoruz ve dünyanın kimi bölgelerinde hala mutlak güç tek adam elinde olsun mu olmasın mı tartışmalarını yapıyoruz.
17. yüzyıl üzerinden geçen dört yüzyıl içinde bu yaşlı dünya ne diktatörler gördü. Sonlarının değişmez biçimde kötü olduğuna da tanıklık etti. O zaman biz insanlar hala geçmişten neden ders almayız da hep kafamızın dikine gideriz? Hobbes Leviathan kitabında en iyi niyetiyle insanların birbirini kırmamaları için mutlak egemen güç öneriyor. “Aksi halde insan insanın kurdu (homo homini lupus) olur,” diyor.
Biz ise en kötü niyetimizle çıkarlarımıza ters düşenlerin kurdu oluyor, onları ham etmeye çalışıyoruz. Ve Tevrat ve İncil’deki kötücül deniz canavarı birer Leviathan’a dönüşüyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar