Süleyman Karan

Süleyman Karan

Memleketimizden müsvedde manzaraları

Geçen gün bir AKP’li ‘medya görevlisi’, yine AKP’nin resmi TV kanalı sayılan A Haber’de, pek onlara özgü olmayan bir şekilde açık ve net, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nu hedef alarak, “AKP Davutoğlu ile yürümez” dedi. En azından netti... İşin ilginç yanı yine aynı programda konuk alan bu kez AKP destekçisi en mülevves medya (çukurun dibi yoktur) Akit’ten bir gazeteci müsveddesi, bunu söyleyeni ‘provokatörlük’ ile suçladı. Sanki böyle siyasi ve ideolojik bir tartışmaymış gibi duruyor değil mi? Aslına bakarsanız, pek alakası yok... İlki TRT’deki görevinden alınmasından dolayı Davutoğlu’na diş biliyor, ikincisi yani en mülevves olanı ise Davutoğlu’na yaranıp, üç-beş kuruşluk ilan kapmak ya da bir bakanlıkta herhangi bir makamda arpalanmak derdinde...

Ülküleri nemalanmak Gelelim MHP’ye...

Ülkücüler birbirini yiyor, mahkemelikler, birbirlerine sövüp sayıyorlar ya... Onun da sebeb-i hikmetini ‘Tarafsız Bölge’ denen kötü komedi programında öğrendik. Meğer ki Ülkücüler, iktidarda koalisyon üyesi olamayıp, arpalıklardan faydalanamadıkları, ihale alamadıkları için rahatsızmış. Yani özetle ülküleri arpaymış! Zaten bildiğimiz kadarıyla da bu itiş kakışta bir fikir çatışmasının herhangi bir ipucunu görebilmiş değiliz.

Lafta aktivist kadrolu elemanlar

CHP’nin elindeki yerel yönetimlere bakalım bir de... Buradaki mesele, yani söz gelimi CHP’nin kalelerinden birinde (Avrupa yakasında Beşiktaş değil de, komşusunda) beceriksizlik ve nepotizm... Beceriksizleri toplamakta uzak ara önde gitmenin yanı sıra, burada bir de ‘sol aydın aktivist’ adı altında bir bürokratik yapılanma kemikleşiyor. Ne hikmetse, Gezi’den nemalanan bazı aktivistler ile CHP’nin o ya da bu kanadından birileri, hiçbir şey yapmayan belediyede bir şeyler yaparmış gibi bir yoğunluk içinde kadrolu çalışan oluyor. Yani yerel yönetimleri güçlendirmek ve katılımcı demokrasiden bunların anladığı, belediye kadrolarına katılım! Özetle; yine arpalanma!..

HDP’nin yerel yönetimlerinde kişisel çıkarın pek öne çıkabildiğini sanmam, ama nepotik uygulamalar daha ‘ulvi’ ve örgütsel biçimde şekilleniyor. Böyle diyorlar, bu konuda ahkam kesemeyeceğim! Söyleyenlerin yalancısıyım...

Sivil inisiyatiflerin inisiyatiflileri

Tüm buraya kadar, “Ya bu siyaset, bal tutan parmağını yalar. Siyaset kirli iştir” falan denebilir. Yani çok şaşırtıcı bir durum değil. Peki siz hiç yerel inisiyatiflerde, derneklerde ve benzeri oluşumlarda, o küçük çevrede ‘kanaat önderi’ ve ‘doğal lider’ olan ya da olduğunu sananlara dikkat ediyor musunuz? Ben yaklaşık üç yıldır bu tipleri izliyorum ve görünen o ki, bir gün ya CHP ya da HDP’den birkaçı ya belediyeci ya da milletvekili olacak gibi... Zira aslında o kirlenmiş siyasetçilerden zerre farkları yok. Hatta biraz daha yapıntı ve ukalalalar ve de hatta biraz daha ikiyüzlüler...

Küçük köyün büyük kanaat önderleri

Bunların kimisi kifayetsiz muhteris, kimisi düz muhteris... Tıpkı bizim meslekte de pek sık rastladığımız bir tipoloji... İş çıkışı meyhanede iki duble sonrası ‘en kahraman sosyalist’ olan bu tipler, aynı zamanda Noam Chomsky’yi bile bir kalemde silecek kadar entelektüel olabiliyor ‘üçüncüsü’nde... Hemen hepsi her şeyi biliyor da, ne hikmetse bunları yazmaya gelince sıkmıyor. 5N1K üzerinden dandik basın-yayın fakültesi düzeyindeki gazetecilik bilgileriyle, esip üfürüyor. Nefesleri sadece masanını karşısındakine yetiyor. Bu arada herhangi bir gazeteci davasına fiilen destek veriyorlar mı? Hayır, çünkü onlar ‘sosyalist’, diğer herkes ise ‘kötü gazeteci’... Ha bir de bu zahmete katlanmayıp sosyal medyada ‘süper anarşist’, ‘en büyük ateistler’ var... Derneğe gelmeye müthiş tırsıp bok atıyorlar, ama bu modadan yararlanıp, kendilerine sevgili ayarlamaya uğraşıyorlar!

Sivilden bir mevki kapmak için

İşte bu tipolojinin bir de sivil inisiyatiflerde bir kaşlığı var, üç kitap okumuş, bu her şeyi bilen ‘öğreten insanlar’... Gezi sayesinde kendilerini mecburen dinlemek zorunda kalan bir muhalif kitle bulduklarından çok memnun, atıp tutuyorlar. Kalan biraz daha işbilir grup ise özellikle iç savaş ortamından itibaren biçki-dikiş, tarhana kursu, ‘hadi gel köyümüze geri dönelim’, ‘mahallemizin güzel insanı’ temalarında ‘yüksek muhalefet’ ve ‘kişisel gelişim’ yapıyor.

Şimdi buradan bir Syriza, bir Podemos çıkar mı? Çıkmaz... Buradan ne çıkar, belki iki muhtar, birkaç da belediye meclisi üyesi... İşte Gezi’nin dünden bugüne serancamında böyle bir tipoloji bayağı bir yer bulmuş görünüyor. ‘Gülmek direnmektir’, ‘En büyük direniş tiyatroya gitmektir’ gibi sağlam şiarları var!..

Neden aşağıdan yukarıya, katılımcı demokrasi ve özgürlük eksenli bir muhalif hareket kısa vadede çıkmaz bu ülkeden sorusuna, kaba bir yanıt ararken, bunları buldum. İşte bizim büyük zavallığımız da budur!

Önceki ve Sonraki Yazılar